Episode Transcript
[00:00:00] Speaker A: Sevgili dostlar merhabalar. Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugünkü konuğum sevgili Bursa Kilisesi Pastörü İsmail Kulakçoğlu ağabeyim. Ağabey hoş geldin.
[00:00:09] Speaker B: Hoş bulduk.
[00:00:10] Speaker A: Bugün konuğumuz günahlı ve günahsız insan konusu. Günahsız insan var mı daha doğrusu?
En çok o bapta değineceğiz konulara.
Günahsız insan var mı İsmail ağabey?
[00:00:22] Speaker B: Yani bir kişi var ama bunu sonradan belki açıklayalım konuşalım ama günahlı insan konusunda daha geniş bir şekilde konuşabiliriz.
[00:00:31] Speaker A: Hristiyanlar günah derken ne diyor abi günah nedir?
[00:00:35] Speaker B: Hani günah Tanrı'nın kendisine ve düzenlediği ...herhangi bir şeye isyan etmek, karşı tutum, takınmak anlamını veriyor. Yani İbrancı ve Grekçe sözcükleri var bunun.
Ve aslında bir de şu da var. Sokağa çıkıp sorsak günah nedir? Bir sürü şey söylenir ama... ...yani öz olarak da bir cümleyle ifade eden nadiren çıkar diye. ...düşünüyorum. O zaman biz günah nedir dediğimizde... ...Tanrı'nın kendisine...
...ya da onun düzenlediğine karşı...
...hareket içinde olmak... ...isyan etmek şeklinde...
...özet bir tanım yapabiliriz.
[00:01:12] Speaker A: Güzel. Yani aynı şekilde 1.Yuhanna 3-4 aklıma geliyor benim.
Orada diyor ki... ...günah demek... ...yasaya karşı gelmek demektir. Yani Tanrı'nın yasasına karşı gelmeyi aslında günah olarak tanımlıyoruz.
[00:01:25] Speaker B: Evet.
[00:01:26] Speaker A: Dolayısıyla soru da oradan çıkıyor. Peki günahsız insan var mı?
Herhalde bizi yaratılış kitabına götürse biraz iyi olur o. Ondan sonra birçok konuya girebiliriz diye düşünüyorum.
[00:01:38] Speaker B: Ondan önce, az önce 1. Yuhanna'yı söyleyince aklıma geldi. 1. Yuhanna'nın ilk bölümünde günahsız insan var mı sorusuna İyi bir cevap var diye düşünüyorum.
Öncelikle şunu söylüyor.
Günahımız yok dersek kendimizi aldatırız. İçimizde gerçek olmaz. Yani 1. Yuhan'da 1. bölüm 8. ayet. 9. ayet. Ama günahlarımızı itiraf edersek güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır. 10. ayet. Günah işlemedik dersek onu yalancı durumuna düşürmüş oluruz. Onun sözü içimizde olmaz.
[00:02:18] Speaker A: Amin. Aynen öyle güzel tanımlıyor. Günahlığı ve günahı.
Yani yaratılış kitabı Tevrat'ın ilk bölümüne baktığımızda aslında bu günah meselesinin özünü görüyoruz. Hatta az önce konuştuğumuz konular biraz herkesin günah işlediğini yani yasaya karşı gelmenin, Tanrı'nın yarattığı düzeneğe karşı gelmenin günah olduğunu görüyoruz. Ve yaratılışta Tanrı insanı ilk yarattığında İlginç bir ifade geçiyor. Beni geçmişte çok da şaşırtan bir ifade.
İfadeydi, diyor ki Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Kendimize benzer, kendi suretimizde birini yaratalım diyor. Bu suret dediğimizde insan Tanrı suretinde nasıl yaratılıyor? Neden bahsediyoruz?
[00:03:05] Speaker B: Yani bütün niteliklerini Tanrı'dan aldığımızı gösteriyor. Yani suret demek bu. Tanrı değiliz. Ama bizde var olan her şey ve bütün niteliklerimiz Tanrı'dan geliyor. Ve birkaç başlıkta bunları söyleyecek olursak bu kişisel özellikler irade. Yani insan iradesini Tanrı'dan alıyor. Tanrı insanı yarattığı zaman aynı zamanda irade bir varlık olarak yaratıyor. Ancak bu irade olması Tanrı'nın iradesinin üstünde olduğunu anlamına gelmiyor. Tanrı bütün yaratılışa hakim olan, mutlak iradeye sahip Tanrı'dır. Ancak insanlara bir özgürlük veriyor ve bu kısmı özgürlükle karar verebilirler. İkinci olarak duygularımız var.
Ve Tanrı'nın da duyguları var ve bu da aslında toplumda anlaşılmakta zorlanıyor. Hatta felsefede de böyle yani bazı felsefeciler Tanrı'yı duygusuz olarak tanımlıyor. Ama eğer Tanrı duygusuz bir varlıksa o zaman bize nasıl merhamet edebilir?
[00:04:04] Speaker A: İşte kirlenen insanoğlu Tanrı'da da sanki kirli duygular mı görüyor diyeyim. Öyle bir şeyle karşılaştırıyoruz galiba böyle bir şey. Sorun.
Çünkü duygu dediğimizde Tanrı üzülür dediğimizde Tanrı sevinir dediğimizde haşa yani insan mı?
Tam tersine bizi yarattığı için onda tamamen temiz hali var bunların. İşte ki bozuldu.
[00:04:27] Speaker B: Evet doğru yani yine duygu dediğimizde Tanrı sevgidir diyoruz. Yani bu bizim ilahiyatımızda oldukça önemli bir konu. Tanrı da duygu yoksa nasıl sevgileriz? Diyemeyiz, dememeliyiz. Yani o zaman Tanrı kendisinin kutsal kitapta sevgi Tanrısı olarak açıklıyorsa duyguları var. Ama iradede olduğu gibi yani biz kendimize benzetiyoruz Tanrı'yı. Ama aslında biz Tanrı'ya benzemeliyiz daha çok. Bunu düşünmeliyiz.
Bir diğer özellikse akıldır ya da bilinçtir.
Tanrı bilinçli bir varlıktır. İnsan da bilince sahiptir ve akla sahiptir. Ve buna bağlı olarak kararlar alabilir. Ama tabii ki Tanrı gibi değil. Ama sonuçta bizi diğer canlılardan ayıran en önemli nitelik, diyelim sol canlılardan ayıran en önemli nitelik aklımızın olmasıdır. Yani bilincimizin olmasıdır. Ve son olarak da ahlaki özellikler olarak biz Tanrı'nın suretinde yarattık. Bunu önceki programda değindik kutsallık kavramı üzerinde. Ve bu ahlaki özelliklerimizi, niteliklerimizi tamamen Tanrı'dan alıyoruz. Tanrı kutsal bir varlık ama aynı zamanda yarattığı varlığın da kutsal olmasını istiyor.
[00:05:34] Speaker A: Hı hı, amin. Yani suret taşıyıcılarıyız bir anlamda.
[00:05:38] Speaker B: Evet.
[00:05:39] Speaker A: Ama işte bu günahsız insan var mı sorusunun ta başına götüren bir hikayeyle bu suret taşıyıcılık bozuluyor sanki.
Yani yaratılış üçüncü bölümde.
Görüyoruz ki ilk bölümde Tanrı insanı kendi suretinde yaratıyor. Kutsal olarak yaratıyor. Günahsız olarak yaratıyor.
Ölümsüz olarak yaratıyor. Yani Tanrı ölelim diye yaratmadı bizi.
Ama yaratılış üçüncü bölüme geçtiğimizde Tevrat'ta bu iş nasıl bu hale geldi? Onun cevabını alıyoruz.
Yani Tanrı insanoğlunu yarattığında ölümsüz yarattı ama bir şey söylemişti.
Yani bir ağaç var, iyiyle kötüyü bilme ağacı, ondan yerseniz o gün ölürsünüz.
Kesinlikle ölürsünüz. O kadar net bir ifade.
Ama ne oldu abi orada? Biraz anlatırsan belki iyi olur bizi izleyenler için.
[00:06:32] Speaker B: Evet kutsal kitabın aslında ilk gerilimin çıktığı yer yaratılış ikinci bölüm 17. ayettir ve orada Tanrı, Adem'e diyor ki... ...iyilikle kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yeme... ...kesinlikle ölürsün.
Ve burada bir film izliyoruz. Bazen diyelim bir gerilim başlıyor. İşte burada da bir gerilim var yani. Kesinlikle ölürsünüz diyor. Ve sonra bir bölüm sonra üçüncü bölümde şeytanla kavganın, Adem'in diyaloğu var. Şeytanla Havva'nın diyaloğu var. Havva'nın yine Adem'le olan diyaloğu var. Ve orada şeytan diyor ki... ...işte iyilikle kötülüğü bilme acının meyvesinden yiyebilirsiniz. Onu yediğinizde gözleriniz açılacak ve tanrı gibi olacaksınız. Çok önemli bir şey. Zaten suret, yani konuşuyoruz. Suret dediğimizde zaten tanrının suretinde yaratıldık.
Ama şeytan diyor, tanrı gibi olacaksınız.
farklı bir şey söylüyor ve sonuçta hem Havva hem de Adem o iyilikle kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yedikleri anda ruhsal ve fiziksel olarak ölümün yargısını üzerlerine almış oluyorlar ve buradaki zorluk şu Adem ve Havva yaratılış 2.17'de Tanrı onlara dediği şekilde davranmadılar ve Tanrı'ya güvenmediler Yani Tanrı'ya güvenmek yerine şeytana güvendiler. Tanrı gibi olacaklarını düşündüler. Ama kendilerini anlayamadılar. Yani orada Tanrı gibi olmalarına bir ihtiyacı yoktu. Zaten Tanrı onları kendi suretinde yaratmıştı. Ama sonuçta ruhsal ve fiziksel olarak ölüm yargısını aldılar. Ve bugün ölüm varsa bu nedenledir. Ve asli günahın kanıtlanmasının nedenlerinden biri de ölümdür. Eğer insanlar ölmeseydi asli günah olmayacaktı yani.
[00:08:22] Speaker A: Yani herkes ölüyor. Bu da herkesin günahlı olduğunu aslında.
[00:08:26] Speaker B: Tabii gösteriyor.
[00:08:27] Speaker A: O da programın başlığı. Günahsız insan var mı?
Ölümsüz insan var mı?
[00:08:33] Speaker B: O zaman diyorlar şimdi çocuklar günahsız. Yani bazı kişiler böyle diyor. Neden ölüyorlar o zaman günahsızsa?
[00:08:39] Speaker A: O bozulmuşluğu miras aldılar ve onunla doğdular maalesef yani biz bozduk dünyayı biz bozduk yaratılışı insanoğlu yani bu hikaye acı bir hikaye tabii ki yani tanrıyla birlikte tanrının evinde tanrının olduğu yerde yaşayan insanoğlu bir ayartıya kapılıp şeytanın sunduğu şeylere kanarak Tanrı'ya işte o günahı tanımlarken ki konumuz isyan etmeyi seçiyor. Tanrı'nın koyduğu sınırları, çizgiyi aşıyorlar ve dolayısıyla da Tanrı'nın huzurundan kovulduklarını görüyoruz aslında bu bölümlerin devamında.
O zaman yani bu günahlılığı nasıl miras alıyoruz ve belki yavaş yavaş Romalılar kitabına gidebiliriz bu konuda.
Yani Romalılar kitabı müjdeyi çok iyi anlatan bir mektup bölümü aslında Romalılar bölümü İncil'de ve orada Romalılar 3. bölümünde doğru kimse yok diyor.
[00:09:39] Speaker B: Evet doğru söyledin doğru kimse yok doğru.
[00:09:42] Speaker A: Nasıl oluyor bu abi? Belki biraz açarsan bizi izleyenler için faydalı olur.
[00:09:47] Speaker B: Doğru kimse yok, tek kişi bile yok diyor.
Yani eğer doğru insanlar olmuş olsaydı dünya daha iyi olurdu en azından.
Doğru insanlar olmuş olsaydı yalan olmazdı.
Doğru insanlar olmuş olsaydı birbirlerinin haklarını gasp etmezlerdi.
Yani adalet olurdu insanlar doğru olsaydı.
Ama bugün dünyaya baktığımız zaman bir adalet göremiyoruz. Yani bütün dünyaya baktığımızda bunu özellikle söylemek istiyorum. İnsanlar birbirlerini öldürüyor ve çok kötü şeyler yapıyorlar. Ve bu kötü davranışlarının sonucunda birçok insan acı çekiyor. Neden? Çünkü doğru insan yok.
[00:10:26] Speaker A: Yani Tanrı'nın sözü buna tanıktır.
Bu soruyu cevaplıyor aslında. Tanrı'nın gözünde yani insana göre olabilir. Bence orada da yine şimdi tuhaf bir yaklaşım var. Nedir?
İnsan başka bir insanla kendini karşılaştırıyor veya insanları kıyaslıyoruz.
O zaman da bazen bu İsa'nın kurtarıcılığını anlama konusunda da engel aslında.
Yani kişiler diyor ki ya ben günahkar değilim ya da ben kötü değilim ki. Veya işte bir adam var ömrünü iyiliğe adamış.
Bu adam nasıl İsa'ya inanmazsa kurtulamaz ya da yani nasıl cehenneme gider gibi kavramlar ya da söylemler var.
Ama Tanrı'yla kıyasladığımızda kendimizi, çünkü O'nun suretinde yaratıldık. Biz birbirimizin suretinde yaratılmadık. Tanrı'nın suretinde yaratıldık.
O'nunla kıyasladığımızda işte bu soru sanırım cevap buluyor.
[00:11:18] Speaker B: Kesinlikle.
[00:11:18] Speaker A: Yani herkesin günah işlediğini söylüyorsa Tanrı, bizim insani kıyasımız herhalde bizi bu hataya düşürüyor.
[00:11:25] Speaker B: Çok doğru bir noktaya değindin. Yani örnek Tanrı olması lazım. Kıyaslama Tanrı ile kıyaslamak gerekiyor. Benimle kıyaslamayacaksın.
Yani yanlış yapayım ya da doğru yapayım anlamında değil. Yani bütün insanlar sekiz milyar insan var şu anda yeryüzünde. Sekiz milyar insanda günahkardır, günahlıdır. Bunlarla kendimizi kıyaslamamalıyız. O zaman bu kıyaslama sonucunda da kendi doğruluğumuzu üretiyoruz. Yani Tanrı'nın doğruluğunu üretmiyoruz. Kendi doğruluğumuzu üretiyoruz. Örneğin hırsızlık yapıyor. Ya onun çok parası vardı diyor.
Anlatabiliyor muyum?
[00:11:59] Speaker A: Kılıfı görüyorsun.
[00:12:01] Speaker B: O zaman kendine göre bir cevap buluyor. Ya da adamı vuruyor ya da kadını vuruyor.
Diyor ki işte bana hakaret etti.
Kendi doğruluğunu öğretiyor yani.
[00:12:12] Speaker A: Doğru bir şekilde kendini aklamaya çalışıyor. Ama Tanrı'yla kıyasladığımızda işte işin rengi değişmeye başlıyor. Çünkü Tanrı diyor ki kutsal olun, ben kutsalım. Bizden kendi kutsallığını bekliyor aslında.
Bizi de tek bırakmıyor. Hamdolsun ki İsa'nın dediği gibi bize yardımcı kutsal ruh geliyor ve o insanın başaramayacağı şeyleri yapmak konusunda bizi güçlendiriyor, bizi yönlendiriyor.
Ama aynı zamanda Tanrı sadece eylemlere de bakmıyor.
Yani günah nerede başlıyor? Yürekte ve zihinde başlıyor.
Yani İsa'da zaten onu söylüyor bize Kutsal Kitap'ta. Herkes arzularıyla aldanarak sürüklenir.
Arzu gebe kalır, günah doğurur.
Yani günahsız ya da iyi dediğimiz insanın bile yüreğinde ve düşüncelerinde aslında çok günahlı olduğu gerçeği var.
[00:13:07] Speaker B: Evet.
[00:13:07] Speaker A: Belki eylemde harika bir adam ya da kadın.
Çok iyi övüyoruz, çok iyi işler yapıyor. İşte bu nasıl kötü olur?
Ama Tanrı oraya bakmıyor.
[00:13:17] Speaker B: Evet. Neden? Çünkü bu surette yaratılın ahlaki boyutu dediğimizde...
...bunun bir test edildiği nokta var. Yani test eden bir yer var aslında her insanda. Vicdan dediğimiz bir özelliğimiz var. İşte bu ahlaki niteliklerin bulunduğu bir yerdir. Bu bütün insanlarda var. Yani bir kişi on kişiyi de öldürmüş olsa... ...ya da yüz binlerce yalan da söylemiş olsa... ...vicdanında...
Neyin iyi, neyin kötü olduğunu biliyor. Bunu örtmüş olabilir. Yani üstünü kapatmış olabilir. Ama iç varlığında Tanrı'nın o koyduğu şifre... ...onun hayatını etkiliyor.
Ve buna bağlı olarak bütün insanlar aslında iç varlığında... ...neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliyor. Ama kılıfını uydurduğu için ya da kendi doğruluğunu ürettiği için... ...Tanrı'dan uzak kalıyor.
Burada şey var yani Romalılar birinci bölümde var Tanrı'ya isyan başlığında geçiyor orada. Yani şöyle bir baktığım zaman bütün hepsini okumak istemiyorum ama ne görüyorum?
Haksızlıkla gerçeğe engel olan insanların bütün tanrısızlığına ve haksızlığına karşı Tanrı'nın gazabı açıkça gökten gösterilmektedir.
İnsanların tanrısızlığına ve haksızlığına karşı diyor. Eğer bir kişi gerçekten Tanrı'yla ilişkisi varsa o zaman demek ki Tanrı'nın doğruluğuna bakması lazım. Ondaki doğruluğu kendine alması gerekiyor. Ama işte Adem ve Havva'dan başlayarak insan kendi efendisi olduğundan dolayı kendi fikirlerini üretiyor. Kendi düşünceleriyle hareket ediyor. İşte bazen şöyle denir. Bir kişiye araba çarptı öldü.
Buna Tanrı neden izin veriyor? Yani Tanrı araba mı yapın dedi.
Şimdi nedir? İnsanın kendi ürettiği şeyler ve insanın insana zarar vermesinden kaynaklanıyor. Yine o yaratılışa baktığımız zaman ilk başlangıçta söylediğimiz ayeti düşündüğümüzde bir tane yasak vardı.
Yani bir tane buyruk vardı.
İyilikle kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yemeyeceksin. Yani şimdi şurada kaldırıma bile çıksak, yürürken belli kurallara uyuyoruz. Yolun karşısına geçersek farklı kurallara uyuyoruz. Araba kullanırsak daha fazla kurallara uyuyoruz. Yani bunları biz ürettik yani. Tanrı üretmedi bu kuralları, yasakları.
[00:15:33] Speaker A: Aynen öyle, aynen öyle. Yani orada da işte Tanrı'nın insanını nasıl yarattığını, neler buyurduğunu anlamakta fayda var.
Ve o bizi işte Tanrı'nın bizden ne beklediğine getiriyor. Yani Kutsal Kitap diyor ki burada dediğin gibi Tanrı'nın gazabı gösteriliyor. Romalılar 1. bölümde günahın ücreti ölümdür. Yani ölüm derken bu hani biz günah işleyelim gidelim öldürelim anlamında değil. Öyle bir şey kastetmiyoruz.
Ama Tanrı günahın ücretini ölüm olarak belirlemiştir. Ki bunu yaratılış bölümünde Adem ile Havva'ya söylediği sözden ve sonrasında onların isyan ettikten sonra Tanrı'nın huzurundan kovulmasından anlıyoruz. Ruhsal olarak öldüler.
Çünkü Tanrı'nın bütün bereketlerinden uzaklaştılar. Onunla aynı yerde yaşamaktan uzaklaştılar.
Ve yine kutsal kitabın dediği gibi günah bir insan aracılığıyla ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi.
Yani ölümlülüğü miras almaya başladık.
O zaman yani insanların ölmesi aslında sorumuzun cevabı. Herkes ölüyor çünkü herkes günahkar, herkes günah işledi. Günah olmasaydı ölüm olmayacak.
[00:16:46] Speaker B: Evet. Hatta bazen diyorlar, peygamberler günahsızdır, günahları bağışlanmıştır. O zaman diyorum, neden ölüyorlar?
Yani günahsızsa ölmemesi lazım. İsa Mesih göğe yükseldi, ölmedi.
Neden?
Çünkü günahsızdı.
[00:17:00] Speaker A: Ölümü yendi.
[00:17:01] Speaker B: Ölümü yenerek göğe yükseldi.
[00:17:04] Speaker A: O şey gerçeği bize gösteriyor.
[00:17:06] Speaker B: Evet. Yani günahsız olduğu için göğe yükselebilirdi ve şimdi hala orada yaşıyor.
[00:17:11] Speaker A: Peki abi bu durumdan nasıl kurtulacağız? Yani insanoğlu derin bir sıkıntı içerisinde her ne kadar bazı kişiler bunu kabul etse de etmese de yani kutsal kitaba göre ölüyorsak sebebi Tanrı'ya isyanımızla başlayan bir günah silsilesidir. Peki insanoğlu kendini nasıl kurtarabilir?
Ya da kurtarabiliyor mu kendini? Çünkü birçok insan kendini kurtarmaya çalışıyor.
İşte bunun yöntemi nedir? Sevap işleyerek, iyilik yaparak bir şekilde vicdanını rahatlatıyor ama insan kendini kurtarabilir mi? Tanrı nasıl bizi kurtarabilir?
[00:17:44] Speaker B: Yani yine ölü örneğinden hareket ettiğimizde yani bir ölü düşünelim. Ölü ne yapabilir?
...hiçbir şey yapamaz. Yani başkaları onun için bir şeyler yapıyor, endefe yapıyor. Ama insanın...
...kendisi... ...ruhsal olarak yani ölü olduğu için kendine bir hayat veremez. Ancak dışarıdan bir güç... ...buna etki ederse insan... ...yeniden yaşama dönebilir. Ya da bir kişi... ...kalp krizi geçiriyor. Ben şeye de katıldım. İlk yardım kursuna da. Yani orada birçok deneyime sahip olduk. Hani orada kişiye...
kalp krizi geçiyor görüyorsun yani kalp masajı yaparsan hayata dönüyor ama kendi kendine bir şey yapamazsın zaten kayıp gitti yani aslında öldü bile yani o anda ölmüş oluyor ama buna dışarıdan müdahale olursa ancak hayata dönebilir işte bunun gibi İsa Mesih'te bizlerdeki günahın yargısını kaldırmak için yeryüzüne geldi kelam beden aldı ve bizim günahlarımıza karşılık daha doğrusu Adem'den başlayarak yani Adem'in Havva'nın ve bütün herkesin günahlarının yargısını üstlenmek için çarmıhta öldü.
Üçüncü gün dirildi.
Şimdi Romalılarda şunu yazıyor aklanma Yalnız imanlı olur, yazılmış olduğu gibi imanla aklanan yaşayacaktır. Yani bu aklanan sözcüğü aynı zamanda doğru olmak olarak da çevriliyor. Ve o günlerde kullanılan bir mahkeme terimi. Bir kişi mahkemeye gittiği zaman suçluysa ve hakim onu yargılıyor ve diyor ki aklandın.
Artık sen...
İşte biz de İsa Mesih'e iman ettiğimiz zaman aklanmış oluyoruz ve bunu belki en iyi açıklayan yerlerden birisi de Romalılar 5. bölümünün ilk birkaç ayeti şöyle diyor. Böylece imanla aklandığımıza göre Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı ile barışmış oluyoruz. ...içinde bulunduğumuz bu lütfa... ...Mesih aracılığıyla, imanla kavuştuk... ...ve Tanrı'nın yüceliğine erişmek umuduyla övünüyoruz. Yani bu Tanrı'nın yüceliğine erişmek umudu dediği...
...yaratılıştaki suretimize dönmek oluyor.
[00:19:44] Speaker A: Amin. Yani bizim de en derin arzumuz o zaten. Tanrı'yla birlikte olmak. Yani bu zahmetli, keder dolu dünyadan kurtulmak.
Çünkü orada...
...ölüm olmayacak, gözyaşı olmayacak...
Acı olmayacak diyor.
Keşke öyle olsa bir an önce.
[00:20:01] Speaker B: Bunun kilit noktası Tanrı ile barışmak. Ama Tanrı ile nasıl barışıyoruz?
İsa Mesih'in günahlarımızın yargısını üstlenmek için çarmıhta öldüğüne ve üçüncü gün mezarda dirildiğine iman etmekle kavuşuyoruz. Bu kadar.
[00:20:16] Speaker A: Yani orada çok değerli bir ayet var. Romalılar 3.22 aslında.
Diyor ki Tanrı insanları İsa Mesih'e olan imanlarıyla aklar. Bunu iman eden herkes için yapar.
Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla karşılıksız aklanırlar.
Amin. Yani o zaman programın başlarında dediğimiz noktaya geliyor. Hani insan kendini kurtarabiliyor mu? Ya da işte günahsız kimse var mı?
Yok, yani senin dediğin gibi dıştan bir etki lazım.
Ve onu da Kutsal Kitap çok güzel bir şekilde açıklıyor. Yani İsa'ya imanla karşılıksız verilen bir şey bu. Sevapla ya da insanın kendi amelleriyle alabileceği bir hak değil bu.
[00:21:08] Speaker B: Evet ve bunu günümüzde nasıl yapıyor? Yani Tanrı sözüyle yapıyor tabii ki bu okuduğumuz sözde ama kutsal ruh insanları kurtarmak için çalışıyor. Ne yapıyor? Kutsal ruh insanları İsa Mesih'teki kurtuluşa yönlendiriyor. Dışarıdaki müdahale bu şekilde geliyor. İkna ediyor. Evet yani diyelim bir kişi İncil okumuş olabilir ama iman etmemiş olabilir. Aslında İncil okuduğunda kutsal ruh onu yönlendiriyor. İncil'in mesajını anlasın ve sonsuz yaşama sahibi olsun diye.
Ama o iradi bir varlık olan insan kendi kararını veriyor. Adem ile Havva'nın verdiği gibi ve böylece sonsuz yargı ile karşılaşmış oluyor.
[00:21:47] Speaker A: Yani Rab'be şükür ki Tanrı da bize bırakmıyor.
Çünkü bize bıraksa kendi kendimizi kurtaramayız. Yani mümkün değil o günahlara batıp duruyoruz. Ve orada ilginç bir şey var, ilahiyat var. Şimdi bu toplumun içinde bulunduğumuz ülke, içinde bulunduğumuz toplum bu konuyu biraz yargılıyor ya da yadırgıyor. Ya İsa'yla kurtuluş mu olur ya da bu sizin ürettiğiniz deli saçma bir şey diyorlar. Ama bir şey bilmiyorum. Aslında buna inanmak daha güç. Yani ben kendi sevaplarımla kurtulacağım.
Niye daha güç diyorum? Çünkü Adem ve Havva Tanrı'nın huzurundan ne için kovuldular?
[00:22:26] Speaker B: Evet.
[00:22:26] Speaker A: Bir tane günahtan dolayı.
[00:22:28] Speaker B: Evet.
[00:22:28] Speaker A: Tanrı'ya itaat etmediler, O'nun buyurduğu şeyin dışına çıktılar.
E peki biz nasıl bu kadar suçluyken, bu kadar günah içerisindeyken ki herhalde gel senin düşüncelerini yansıtalım, herkes izlesin dediğimizde kimse yanaşmaz, kimse kabul etmez. Bu kadar günahkarken nasıl gideceğimizi umuyoruz ki?
[00:22:48] Speaker B: Şimdi aslında o az önce okuduğum bir ayeti okuyacağım ve ondan sonra da bir örnek vermek istiyorum İsa Mesih'in kullandığı örneği. Yani aklanma yalnız imanla olur. Yani herhangi bir iyi işle değil. Ve yine senin az önce okuduğun o ayetlerin hemen devamında şunu söylüyor.
İnsanlar İsa mesihette olan kurtuluşla Tanrı'nın lütfuyla karşılıksız olarak aklanırlar. Lütfuyla karşılıksız olarak aklanırlar. Lütuf sözcüğünün karşılığı şudur hak edilmemiş Olana iyilik yapmak.
Yani biz hak etmediğimiz iyiliği Tanrı'dan alıyoruz. Ve İsa Mesih de şunu şöyle açıklıyor. Yani o bölüme bakmayacağım ama özetleyerek anlatacağım. Bir günahkar kişiden söz ediyor. Bir köleden, borcu olan köleden on bin talant borcu vardı diyor. On bin talant borç o dönemde Roma'da toplanan bir yıllık vergi demek. Yani çok büyük bir borç.
Ve böyle bir borcu yapamaz ama benzetme olduğu için öyle kabul ediyoruz.
Ve 10 bin talant borcu olan adamın alacaklıları geliyor. Ve o yine o dönemde bu tür davalara sadece Roma İmparatoru bakıyor.
İşte borçlu burada, alacaklılar orada, İmparator orada.
Alacaklılar alacaklarını almak istiyor.
Ve İmparator derse...
Ya bu adamın borcunu üstleniyorum.
O zaman o kişi hukuki olarak borçsuz oluyor.
Artık borç imparatorundur. Muhattap imparator oluyor. O kişi borçsuzdur.
Ama bunun yapabilmesi için...
...bu parayı ödeyebilecek bir kapasitesi olması lazım. Yani vezirlerin, valilerin yapabileceği bir şey değil. Ancak bunu imparator yapabilir, bir kişi yapabilir. Çünkü o kapasiteye sahip. Toplanan bütün vergi ona ait.
Şimdi bunun gibi biz de...
Kendi kendimize günahlarımızın... ...karşılığını ödeyemiyoruz. Ya da bir günahlı insan, bir günahlı insanın... ...günahını üstlenemez. Ama İsa Mesih... ...nedir? Günahsız olduğu için ve insanları kurtarmak için... ...geldi ve bunun karşılığında da...
...günahın yargısına karşılık...
...ölüp mezarda dirildiği için... ...bunu üstlenebilir. Ve o zaman Tanrı'nın huzurunda şöyle bir sahne oluyor.
Tanrı...
...İsa Mesih...
Kutsal ruh var ve ben günahkar olarak gidiyorum.
Diyorum ki ben günah işledim, bu borcu ödeyemiyorum.
İsa Mesih diyor ki ben bunu üstleniyorum. O zaman biz borçsuz oluyoruz.
[00:25:24] Speaker A: Suçsuz sayılıyoruz bir anlamda.
[00:25:26] Speaker B: Mantık bu. Aslında bu en basit.
[00:25:29] Speaker A: Çok teşekkür ederim abi.
Yani eklemek istediğin başka bir şey var mı?
[00:25:33] Speaker B: Yok ama çok güzel bir program oldu.
[00:25:35] Speaker A: Çok teşekkür ederim. Değerli zamanın için çok teşekkürler. Değerli dostlar bizleri izlediğiniz için teşekkür ediyoruz.
Kanala abone olmayı, videoyu beğenmeyi unutmayın. Sorularınız olursa lütfen yorum kısmından sorularınızı yazın. İlerleyen programlarda farklı konularla karşınızda olacağız. Özgürce de bugün sevgili Pastor İsmail Kulakçıoğlu konuğumuzdu.
Bir sonraki programda görüşmek üzere, esen kalın.