Episode Transcript
[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugün tekrardan Mikail kardeşim var yanımda. Onunla birlikte tapınma hakkında konuşmaya devam edeceğiz. Neden tapınırız? Nasıl tapınırız? İnsanlar neden ihtiyaç duyar tapınmaya? Ona bakacağız. Son olarak da birlikte evlilik konusuna bakacağız. Mikail kardeşim bir yıl önce evlendi. Onunla birlikte o son bir yıllık deneyimi hakkında biraz sohbet edeceğiz. Hoş geldiniz tekrardan. Sen de hoş geldin Mikail.
[00:00:27] Speaker B: Hoş buldum abi.
[00:00:29] Speaker A: Birlikte kaldığımız yerden devam edelim. Son görüşmemizde birlikte tapınmaya baktık.
Tapınmanın farklı şekillerine kullanılan enstrümanlardan bahsettik.
Bugün de konumuz neden tapınırız, neden ihtiyaç duyarız ama öncesinde biraz ilahilerden bahsedelim. Bir önceki videoda bahsetmiştim bundan ama ilahilerle ilgili projelerin, neler yapıyorsun?
Ondan biraz bahseder misin bizden?
[00:00:54] Speaker B: Tabii ki de. Şu anda elimde olan en büyük projem hristiyanilahileri.com Türkiye'deki çoğu ilahiye hemen hemen yaklaşık 800 tane ilahiye karaoke şeklinde yapıyoruz. Bu işte ev grupları için, küçük gruplar için, tapınmacısı olmayan kiliseleri için, gençlik grupları için güzel bir kalitede 4K formatında hem Instagram hem YouTube sayfamızda hristiyanilahileri.com tekrar söyledim. güzel bir şekilde karaokelerimizi yapıyoruz. Altyazılar geçiyor. Hem bilinen hem bilinmeyen çok eski ilahileri hem Türkiye'de yazılmış ilk ilahileri ya da şu an yazılmakta sıra gelen ilahileri gördükçe buldukça elimizden gelince bunları kendi tarzımızda ve insanların söyleyeceği bir şekilde kaydedip yayınlıyoruz.
Hamdolsun şu an bir çok kilise kullanmaya başlamış. Güzel mesajlar alıyoruz. Rabo kiliseleri de kardeşleri de bolca bereketlisin.
Eminim ki çok yararlı oldu bu proje çünkü ben de eskiden ilk Malatya Kilisesi'nde olduğum zamanlarda bir dönem tapınma grubunda bir eksiklik yaşamıştık.
Bir kardeş tek kalmıştı. O zamanlar ben daha tapınma yapmıyordum.
Bazen o gelemeyebiliyordu pazar günleri.
Kilisede enstrüman çalan yok, tapınma yapan yok. O zaman ilahi kitaplarını alıp bizler acapella olarak kendi sesimizle söylüyorduk.
Zor bir durum aslında. Bazı kiliselerde hala tapınmacı olamayabiliyor. Youtube'dan ilahiyi açıp söylemek zorunda kalıyorlar ya da kendileri acapella yapıyorlar. Ama bu karaoke projesi gerçekten insanların işini kolaylaştırdı. Onun dışında kendi yazdığım ilahiler var. Onları yakında kaydetmeye başlayacağım Rab dilerse.
Böyle, hamdolsun.
[00:02:29] Speaker A: Çok iyi, çok iyi. Youtube'da da karşıma çıkıyor elbette. Farklı ilahilere eşlik etmek, onları söyleyebilmek sözleriyle karşımızda olması çok güzel. Değerli bir iş. Çok teşekkürler Hizmet için. Ben teşekkür ederim. Evet, ilahilerin özellikle Türkçedeki ilahilerin bazıları bildiğimiz gibi yabancı ilahilerden çevrilmiş olanlar var. Fakat aynı zamanda Türkçe kendi ilahilerimizde yazmaya başladık. Senin dediğin gibi, senin yazdıkların var.
Bizim yazdığımız ilahilerle yabancı ilahilerin arasında ne tür farklar görüyorsun?
[00:03:00] Speaker B: Hamdolsun Türkiye'de 10 yıl içerisinde birçok kardeş, ablamız, abimiz, erkek kız kardeşimiz Türkçe ilahileri yazmaya başladı. Hem bizim kültürümüze özgün tarzlarda hem şu an gençlerin ve büyüklerin sevdiği tarzlarda ilahiler yazılıyor ve çok da güzel sözlere sahip. Yani yabancı dillerdeki çevrilen ilahiler kesinlikle çok hoşumuza gidiyor. Çok da güzel. Ama bazı müzik kaliteler, bazı gidişatlar bizlere çok uymuyor. Fazlasıyla batılılaşmış olabiliyor. Ama bazılarını ben çok da seviyorum. Bana örnek de oluyor, ışık da tutuyor, yolda gösteriyor.
Ama kendi özgün tarzımızda yazdığımız ilahilerin yeri bambaşka oluyor. Çok sevdiğim bir abim var İstanbul'da.
O da ismi Özgür.
Bizim tarzımızda, kendi dilimizde, kendi özgümüzüğümüzde çok güzel ilahiler yazıyor.
Özgür Tunç.
Buradan ona çok selamlar.
[00:03:53] Speaker A: Evet, onu da bekliyoruz buraya. Konuştuk, sözleştik.
[00:03:58] Speaker B: Kendisi çok değerli bir tapınmacı gerçekten. Bir abi olarak bana çok öncülük yapmış bir abi.
Antalya'da Süha Duran ve Songül Duran çifti var. Onlar gerçekten Türkiye'de tapınma konusunda çok büyük bir nimet bir çift.
[00:04:13] Speaker A: Onların da bir YouTube kanalı var.
[00:04:15] Speaker B: Onlarda Hristiyan İlahiler diye bir YouTube kanalı var.
Hem kendi ilahilerini yazıp söylüyorlar, kaydediyorlar. Kendi ufak stüdyoları var evlerinde.
Ona rağmen hamdolsun çok kaliteli ilahiler çıkarıyorlar. Hem de eski, bilinmemiş ya da duyulmuş ama kaydı olmayan ilahileri coverlayıp yayınlıyorlar. Gerçekten Rab onları bereketlesin.
Günümüzde şu an ilahi kalitesinde güzel bir artış olduğunu düşünüyorum. Çünkü hem yeni gençler yetişiyor, yeni tapınmacılar, yeni enstrümancılar yetişiyor.
Bunlar böyle devam ettikçe inanıyorum ki Türkiye'deki tapınma kalitesi daha da artacak. Müzikalite olarak.
[00:04:50] Speaker A: Elbette bunun da bir çalışma alanı da var üniversitede. Etnomik, müzikoloji dediklerimiz. Bu müziğin kendi etnik kökeninde nasıl yankılanıyor? Ne tür sesler çıkıyor? Ne tür sözler çıkıyor?
Onlar çok değerli. Elbette yabancı ilahiler, yabancı dilden çevirmiş ilahiler bir önceliği oluyor. Çünkü çevirmesi ve müziği her şeye hazır zaten. Fakat yavaş yavaş kendi yazdığımız müzikleri kilisede söylerken bile fark ediyorum.
Hem söylemesi daha kolay geliyor. Boğazım ağrımasında yorulmuş hissetmiyorum. Fakat aynı zamanda daha bir gür sesle kilisedeki herkes eşlik edebiliyor.
Çünkü tanıdık müzik. En azından müzik tarafı biraz daha yakın olduğundan sözleri öğrenmek kalıyor sadece.
Ama çok değerli yani. Çok mutluyum.
Ne kadar müzikte iç içe bir insan olmasam da dinleyeceğim sadece.
Fakat seve seve ilahilerinizi dinliyorum. Çok güzel.
Rabb'e yücelik olsun.
Evet, konumuza geçelim.
Tapınma, dün bahsettik hafiften bir grekçe kelimeden bahsettik. O tapınma Tanrı'nın önüne gelip el öpme, kendini alçaltma, ondan bahsettik ama bugün de biraz neden tapınırız? Neden böyle bir ihtiyaç var?
Genellikle duyarız.
Neden güneşe bir şeye tapınırdık geçmişte? Korktuğumuz için, o korkunç varlığın bir anlamda bizi korkutan artık neyse.
Fakat sence senin düşünceliğin kutsal kitaba ışığında ne diyor bize?
Neden tapınırız?
[00:06:26] Speaker B: Başlıca sebebi Tanrı'nın o mükemmel kutsallığı, o mükemmel görkemi içerisinde olması.
Tanrı'nın o kadar kutsal ve güzel bir varlık ki, övülmeye, tapılmaya, önde diz çökülmeye, en güzel ezgilere, en güzel şehirlere, müziğin en kalitesine layık.
Çünkü bunun temeli şuna dayanıyor. Hem yaratılışa baktığımızda hem inantlaşmaya yani İncil'e baktığımızda Tanrı'nın insanlık için yaptığı çok fazla şeyler var. Bunun en büyük örneği İsa Mesih'in çarmıhta akıttığı kanı ve bedenini bizim için sunması.
Bu unutulmayacak kadar büyük bir sevgi içeren bir durum.
Onun çarmıhını, aktılan kanını, deşilen bedenini her düşündüğümde diyorum vay be bugüne kadar yazılmış hiçbir ilahi bu sevgi açıklamaya yetmedi ve yetmeyecekti.
Bu yüzden Tanrı tapınılmaya, O'nun önünde diz çökülmeye layıktır ve O layık olduğu için biz O'na tapınıyoruz.
Ve aslında ben şahsım olarak geçen iki videoda da söylemiştim ama Tanrı'ya tapınmak bana da iyi geliyor. Aslında ben bu yüzden de tapınıyorum. Öncelikle O'nun yüceliği için, O'nun saygınlığı, O'nun görkemi için ama aynı zamanda bana ettiği lütuftan ötürür de. Bana gösterdiği sevgiden, bana yaptığı babalıktan ötürü de ona tapınıyorum.
Ona her tapındığımda beni nereden nereye getirdiğini anımsıyorum.
Benim için yaptıklarını, bizim için, tüm insanlık için yaptıklarını, onun o mükemmel, kusursuz, karşılık bulmayacak sevgisini anımsıyorum. Aslında o yüzden tapınıyorum.
[00:07:56] Speaker A: O zaman şöyle diyebiliriz.
İlk olarak neden tapınırız? Tanrı'nın karakteri bunu gerektiriyor. İçsel olarak ihtiyacımız bu. Aynı zamanda onunla olan deneyimimizden dolayı.
Onun sevgisini tattıkça ona tapmak bir yük değil.
İçten istediğimiz, o hak ettiği için karakterinden dolayı verdiğimiz doğal bir tepki aslında.
Senin sözlerinden şunu anlıyorum. Tapınmak o zaman bize öğretilen, Hıristiyan olduğun için de tapın değil de içten gelen bir şey.
Kesinlikle. Buna değiniyorsun devamlı. Kesinlikle.
Nasıl açıklıyorsun? Yani içten derken Hıristiyan olmayan bir insanda da mı böyle bir istek var?
[00:08:42] Speaker B: Kesinlikle. Yani tapınma öyle bir şey ki insanlığın doğasında var aslında. Yaratılıştan beri insan doğasında tapınma var. Herkes tapınıyor. Kimisi tanrıya, kimisi başka bir şeye, kimisi eşine, çocuğuna, arabasına, malına, mülküne tapınan, parasına tapınan insanlar bile var. Ama illa herkes bir şeye tapınıyor. Ama Tanrı kendisine içtenlikle tapınan insanlar arıyor. Mesela İsa Mesih'e iman etmek gerçek tapınmaya, gerçek Tanrı'ya dönmemizi ve onun yetkisine engel olan her şeyi hayatımızın tahtından indirmemizi sağlıyor.
Yani geçmişten bugüne kadar baktığımızda insanlar hep bir şeye tapınmış. Yaratılıştan bugüne görüyoruz. Putlara tapınanlar oldu. Hayvanlara tapınanlar oldu. Başka şeylere, malına mülküne dediğim gibi tapınanlar oldu. Ama illa tapınıyoruz.
[00:09:29] Speaker A: Yani tapınmayı o zaman hayatımızı adamak artık neyse o odak noktamız. Ve bu odak noktamız anladığım kadarıyla değişen bir nokta. Yani sabit kalmıyor. Tanrı da sabit kalmadıktan sonra değişiyor. Sen de de hep bahsettin birkaç defa da yine de burada da paylaşayım. O Chesterton'un G.K. Chesterton'un ünlü sözü kendisi İngiliz bir yazar ve felsefeci.
Birçok çok güzel kitapları var ve sözlerinden bir tanesi de şu, diyor ki, biz Tanrı'ya tapınmaya bıraktığımız zaman hiçbir şeye değil, herhangi bir şeye tapabiliriz.
Bu aslında güzel bir söz fakat aslında bulunduğumuz tehlikeyi de gösteriyor. Yani biz Tanrı'ya, tamam ben Tanrı'yı kabul etmiyorum, O'na tapmayacağım.
Hiçbir şeye tapmayacağım.
Hiçbir şey yok. Bir şeye tapacaksın. Hayatını acıyacaksın bir şeye. Bu politik bir görüş, felsefe olabilir. Aile olabilir. Senin bahsenin çoluk çocuk. İnsanlar o kadar adıyor ki kendine. Bütün değerini, bütün içselliğini o kişi de, karşısındaki kişi de bulmaya başlıyor. Aslında hiç kimsenin kaldıramayacağı bir yük. Onu sadece Tanrı'nın kendisi yüklenebilir. O, onu taşıyabilir.
Çünkü insanlar bizi hayal kırıklığına uğratacak. Fakat Tanrı öyle değil. Tapınmamıza layık olan bu nedenle sadece ve sadece O.
Ve bazen mesela mezmurlara baktığımda da çok net Davut'un mezmurları, birçok halkımız arasında da bilinir onun peygamberlikleri. Mesela 147. mezmurda şöyle diyor, Rabb'e övgüler sunun. Ne güzel, ne hoş Tanrımızı ilahilerle övmek.
Ona övgü yaraşır.
Rab yeniden kuruyor yeri üşelemi. Bir araya topluyor İsrail'in sürgünlerini. O kırık kalpleri iyileştirir, yaralarını sarar ve öyle devam ediyor.
Burada Davut'un mesela içten gelen durumu görüyor senin dediğin gibi.
Ona tapınmak gerekiyor. Başka yapabilecek bir şey yok. Yani hak ediyor.
[00:11:25] Speaker B: Kesinlikle.
Aslında Tanrı kutsal kitaba baktığımızda tüm kültürlere kendisine övgü sunulmasını söylüyor.
Ana tapının, ben kutsalım, benim elim sizin eliniz üzerinizdedir, zafer kazanan salimesle destek olacağım vs. vs. gibi kutsal kitapta sözler var. Aynısını Yeşilada da görüyoruz, Mecmurlarda da görüyoruz.
Daniel bölümünde de görüyoruz.
Yeremya'da görüyoruz. Birçok bölümde Tanrı'nın elinin insanlığın üzerinde olduğunu her zaman görüyoruz. Tanrı bizlere övgü sunulmasını istiyor. Eski antlaşmada görüyoruz ki övmek, yüceltmek, ezgi söylemek, şükretmek, O'nun önünde diz çöküp eğilmek, sunu getirmek, kurbanlar sunmak, yeni bir ilahi, yeni bir şiir, yeni bir ezgi söylemek, Tanrı'yı onurlandırmak, O'na hayran olmak, O'nun önünde secde etmek gibi birçok şey var. Bu buyrulukların ne kadar denli, büyük olduğunu görüyoruz. Ama bazen bunları ne kadar göz ardı etsek de Tanrı bunların hepsine en iyi şekilde layık. Az önce dediğim gibi biz bunları yaptıkça ona evet övgü sunuyoruz ama biz de Tanrı tarafından onurlandırılıyoruz. Çünkü Tanrı bizden tapınmayı beklediği gibi bize vermeyi seven bir Tanrı.
Sadece bana ver, bana ver, ver, ver, ver, bana ver, tapın, gel benimle birlikte ol.
Hep ben, ben, ben diyen bencil bir Tanrı değil sonuçta. Bizler yaptıkça Tanrı bizlere en iyisini veriyor hayatımızda.
[00:12:51] Speaker A: Çok güzel konulara değindin. O paylaştığın ayetlerde aslında nasıl tapınırız? Tapınmanın farklı şekilleri var. Karakter olarak da bizler birbirimizden çok farklıyız. Bu nedenle senin tapınma şeklin benimkiyle aynı olmak zorunda değil. Hepimiz aynı şekilde tapınmak zorunda da değiliz. Dediğin gibi bazılarımız daha sessiz kalaraktan Önünde eğilerekten, hatta bazı Ortodoks ve Katolik kiliselerinde özellikle, hatta bazı Protestan kiliselerinde de tamamıyla yere kapanaraktan ibadet edildiğini görebiliyoruz. Özellikle önünde ibadeti yöneten kişilerin kendilerini alçaltışını orada görüyoruz.
Farklılıklı olaraktan, biraz da farklılıklardan bahsederim bu tapınmada.
Değindin zaten de, bu durumda bir insan Türk, bir kardeşimiz kiliseye gitse ne tür tapınmalar görecek?
[00:13:43] Speaker B: Yani şu an Türk kiliselerine gittiğimizde hem özgür müzikte, hem rock müzikte, belki pop müzik tarzında, belki klasik müzik, orkestra müzik tarzında veya slow, duygusal müzik tarzında ilahilerimiz var.
Bazen bu durum insanlara garip gelebiliyor. Yani ben şahsen müzisyen olduğum için her tarzda ilah yapmayı, yazmayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyorum. Yani bana artık farklı gelmiyor. Çünkü Tanrı dedik ya, her şeyin de en iyisine layıktır.
Bir tapınmacı kendini Tanrı'ya nasıl daha yakın ya da daha nasıl yaklaşmış hissediyorsa o şekilde özgüce tapınabiliyor. Çünkü kutsal kitabın hiçbir yerinde şey göremiyoruz. Bana şu tarzda ilahiler söyle. Bana sadece şu sözleri, şu müziği ya da şu enstrümanı içeren ilahiler yap diye hiçbir şekilde göremiyoruz.
İşte bu durumdan ötürü bizler rahat bir şekilde, özgür bir şekilde her enstrümanı kullanabiliyoruz. Baterisi, gitarı, bağlama, belki yan flüt, ney, klarnet, mey...
Uzakdoğu ülkelerinde görüyoruz farklı farklı flüt çeşitleriyle, farklı farklı yayla enstrüman çeşitleriyle ilahi yapanlar var. İlk başta bana da farklı ve garip gelebiliyordu ama dediğim gibi kutsal kitap bana buyurmuyor ki, Mikail sadece şu tarzda ilah yapacaksın ya da benim önümde sabit duracaksın, haşa, hareket etme, sadece ağzınla birkaç söz söyle ve git, değil. Tanrı bize özgürce tapınma hakkı verdi.
O yüzden ben bu özgürlüğü neden kullanmayayım ki?
Tanrı benim müzik tarzıma ya da tapınma tarzıma göre yargılamıyor beni.
Tanrı bizim niyetlerimizin ardından gelen davranışlarımızı biliyor. Davranışlarımızın ardından gelen niyetlerimizi de biliyor.
O yüzden ne tarz müzikle tapındığımızdan çok hangi yürek tutumuyla tapınıyoruz? Bu önemli.
[00:15:27] Speaker A: Yürek tutumu, dışsal görünüşün daha çok önünde kalıyor.
[00:15:32] Speaker B: Kesinlikle.
[00:15:33] Speaker A: Ve bahsettiğin konularda mesela diğer ülkelerde, diğer kültürlerde de bu geçerli. Onların da kendi kültürlerinde var olan enstrümanları kullanması, etnomüzikoloji dediğimiz ön plana çıkıyor. Yani senin...
Müzik kötü bir şey olmadığı için, günah olmadığı için bizde direkt otomatik olarak, o zaman kötü bir şey değilse iyi bir şeydir. Tanrı'dan gelen bir şeydir.
Onu Tanrı'nın hizmetinde kullanmak hiçbir zaman kötü bir şey olamaz.
[00:16:04] Speaker B: Kesinlikle.
[00:16:04] Speaker A: Ona karşı bir kural, bir kanun, bir yasa yok.
Bu nedenle herhangi bir enstrüman, ne olursa olsun, bunlar Tanrı'nın hizmetinde kullanılabilir. Çünkü biz onlara bir nevi armağan diyoruz.
[00:16:17] Speaker B: Kesinlikle. Hatta ben müziğe öyle bir bakıyorum ki, Tanrı'nın dünyaya İsa Mesih'ten sonra verdiği en büyük hediyelerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum.
Her zaman dediğim gibi müzik bana çok iyi geliyor.
Müzik doğru kullanıldığı zaman aile bağlarını kuvvetlendirebiliyor. Tanrıyla senin aranda büyük bir aracı olabiliyor. Tapınmayla bir aracı olabiliyor aslında. Çünkü Tanrı ile insan arasında tek bir aracı vardır. O da Rabbimiz İsa Mesih'tir. Biz de ona tapınmak için aracı olarak müziği kullanabiliyoruz.
Benim müzisyen hayatım iyi oldukça, psikolojim daha iyi olabiliyor. İnsanlara davranış şeklim, hayata, dünyaya bakış açım değişebiliyor. Aslında sanatın ve müziğin Hristiyan yaşamında ve Hristiyan tapınmasında çok büyük bir yeri var.
O yüzden sen şu tarzda ilahi söylüyorsun, sen bu tarzda ilahi söylüyorsun, Tanrı'nın önünde halay mı çekiyorsunuz ya, dans mı ediyorsunuz ya diye yargılamaya hiç gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü ben zamanında bu konuda bazı kardeşlerim aracılığıyla yargılandım, hatırlıyorum. Bu tabii ki de bir Hristiyan aracılığıyla değildi ama Biz kilisede ilahiyi söylerken canlı yayın açmıştık ve karşımızdaki kardeşler hareketli, coşkulu ilahiler aracılığıyla dans ediyorlardı ve alttan bir kardeş yazmıştı, ''Bu ne ya? Tanrı'nın önünde dans mı edilir? Siz burada halay mı çekiyorsunuz? Burada düğün mü sergiliyorsunuz?'' diye. ''Hayır, kesinlikle tam tersi. Davut peygamber mezunlarında söylüyor. Tanrı'nın önünde büyük bir coşkuyla sevinin, dans edin. Ona ağzınızdan, yüreğinizden gelen ilahilerle sevgi, sevin, çığlıkları atın.'' diye söylüyordu. Davut da Tanrı'nın önünde dans etti. Bunu hatırlıyoruz.
O yüzden dans etmenin, Tanrı'nın önünde zılgıt çekmenin, tapınmada bağırarak ilahi söylemenin hiçbir ayıbı yok.
[00:17:56] Speaker A: Elbette devamlı görüyoruz. Bir düzen içinde olmalı ama düzen içinde olduğu sürece Tanrı'nın izin verdiğine benim hoşuma gitmediği için engel olmam, Tanrı'ya karşı ve Tanrı'nın ruhuna engel olmam.
Olmaya doğru diyelim, gidebiliyor.
Bu da elbette bizim için çok iyi bir uyarı. Çok önemli, değerli bir uyarı.
Ve evlilik kısmına geçmeden önce hızlıca bir sen, bir de ben çok sevdiğimiz ilahilerden birini paylaşalım. En azından sözlerini bana söyletme ama en azından orada bir duyalım. Neye benziyor, nasıl bir şey? Ve elbette biraz da uygulamadan bahsedersen kullandığımız bizim. Belki dinleyicilerimiz de dinlemek ister.
[00:18:38] Speaker B: Tabii ki de. Bizim kullandığımız bir uygulama var. Bu App Store ve Play Store'da kayıtlı.
İsmi Tapınma Önderi. Burada her dilde çevrilmiş ve yazılmış ilahiler bulunuyor.
Binlercesi var aslında. Oraya ilahimizin ismini yazınca hem yazarı görünüyor, hem ilahinin ismi, hem müzikal akorları, sözleri, bazı ilahilerin notaları bile var.
Çok güzel bir uygulama. Herkese tavsiye edebilirim.
İsteyen indirebilir, kullanabilir.
Benim çok sevdiğim bir ilahi var aslında. Diyor ki, ben zayıfken sen gücümsün.
Yıllardır çok sevdiğim ve tapınmalarda aslında dile getirdiğim bir ilahi. Diyor ki, ben zayıfken sen gücümsün ey tanrı.
Aradığım hazinesin.
Benim her şeyimsin.
Senin değerin ölçülmez.
Rab seni asla bırakmam.
Sen benim her şeyimsin.
Ey İsa, Tanrı kuzusu, sen hamda layıksın.
Günahımı, utancımı aldın, yerime ölüp dirildin.
Benim her şeyimsin.
Düştüğümde kaldırırsın, susayınca doldurursun.
Sen benim her şeyimsin.
Yani bu ilahiyi ilk duyduğum günden itibaren şunu düşünmeye başladım.
Tanrı ona tapmamız, ona övgü sunmamız için bizi asla ve asla nedensiz bırakmıyor.
Bu sözlere baktığımda Tanrı benim için ne kadar çok şey yapmış.
Günahımı almış, utancımı almış. Düştüğümde kaldırdı beni. Geçmiş hayatıma baktığımda beni doyurdu, susayınca susuzluğumu giderdi.
Her zaman bana baktı bir baba olarak.
O yüzden Tanrı'ya tapınmak için her zaman bir nedenim var. Her zaman.
[00:20:18] Speaker A: Çok güzel.
Dediğim gibi ilahiler hem kendimizi onlarda buluyoruz hem kendimizi Tanrı'ya karşı daha iyi ifade etmemizi sağlıyor.
Benim de seçtiğim ilahi yine o uygulamada bulunan tapınma önderinde yüreğimdeki o yanış, Sibel Hüçal'ın seslendirdiği, Turgay Hüçal'ın yazdığı, Yüreğimdeki o yanış, içimdeki o haykırış, varlığımdaki uyanış, sanadır sanadır Rabbim ve orada biraz daha içsel, biraz daha şey kalıyor, yani içten hissettiğimiz ama söze dökmekte zorlandığımız o istek, arzu, ona karşı olan arzumuzu biraz da ifade eden bir ilahi.
Sık sık dinlemeye çalıştığım özellikle ve kendi başıma kaldığımda belki bireysel ibadetinde kullandığım, tapınmamda kullandığım bir ilahi ve çok güzel ilahilerle dolu.
Tavsiye ederim kesinlikle.
Ve bugün bahsettiğimiz Songül Abla'nın ilahileri, Özgür Tunç'un ilahileri de uygulamada bulunmakta. Evet, son konumuz evlilik. Tapınmayla o kadar direkt bir bağ olmasa da bağ elbette vardır.
[00:21:30] Speaker B: Kesinlikle var.
[00:21:32] Speaker A: Ama biraz bahseder misin son bir yıl nasıl geçti senin için ve elbette Güldem için?
[00:21:36] Speaker B: Evet. Evleneli bir yıl oldu.
O kadar güzel, bereketli bir hayat ki, evlilik hayatı.
Gerçekten Tanrı'nın sağladığı doğru kişiyle olmak.
Bunun tarifi yok.
Nasıl tarif ederim bilemiyorum.
Evlilik tam şöyle oldu benim için diyemiyorum. Çok bereketli, esenlikli.
Tanrı'nın bence insanlığa sağladığı büyük armağan ödüllerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum.
Gerçekten birbirini seven evli çiftlerinin bir araya gelmesi Tanrı'ya övgü getiriyor. Çünkü ben evet yıllardır tapınmacıyım, tapınma yapıyorum, ilahiler söylüyorum ama evlendikten sonra, eşimle o mutlu bir hayata girdikten sonra tapınmacı yönüm de değişti. Çünkü yanımda güçlü bir Tanrı kadını desteği var. Her zaman arkamdan beni iten, hem dünyasal şeylere hem tanrısal işlere iten Yani hayat yoldaşım var. Bu beni bazı durumlarda daha güçlü kıldı.
Çünkü aslında biz üç kişi olduk. Tanrı, eşim ve ben.
Tabii ki ileride Rabb'i dilerse çocuğumuz da olursa daha geniş bir aile olacağız.
Tanrı'nın bereketin olduğu bir evlilikle tapıma şöyle bağlaşıyor. Ben her tapımaya çıktığımda bazen eşim karşımda oluyor, bazen yanımda oluyor. O da benimle birlikte tapıma yapıyor ara ara.
Rabb'e daha fazla şükredebiliyorum. Vay be diyorum Rabb'e, evet benim için her şeyi yaptın. Ekstra bu değerli kadını bana verdin. Şimdi bu değerli kadınla birlikte, senin kızınla birlikte senin adını yüceltmeye başlıyorum. Artık biz onunla ayrı ayrı değil, tek bir beden olduk. Çünkü biliyoruz ki İncil'de diyor ki, artık siz ayrı ayrı kişiler değil, tek bedensiniz. Evli çiftler, İsa Mesih'in gözünde tek bir varlık, tek bir beden oluyor. Biz ne yaparsak Tanrı'nın yüceliği için yapmaya çalışıyoruz.
Evliliğin bereketi çok fazla.
[00:23:25] Speaker A: Evet, evet.
Şimdi kaç oldu bizimki?
Bizim evliliğimizde on üçüncü yıl doldurmuş olduk. On dördüncü yılına girdik. Çok güzel.
Dediğin gibi çok büyük bereket ve eşimle konuşurken hep deriz yani her yıl bir önce şey oluyor böyle ya bundan daha iyisi olacak mı?
[00:23:46] Speaker B: Evet.
[00:23:46] Speaker A: Bundan daha iyi o bir yılımız olur mu acaba? Ve her yıl Rabb'e hamd olsun, ona şükürler olsun ki geriye bakıp Çok güzeldi ama bu yıl daha iyiymiş. Yani birbirimizi tanıdıkça o güven ilişkisi değiştikçe...
Bilmiyorum Hristiyan gruplar arasında bizim kültürümüzde de oluyor mu bu? Ama bazen evlendiğinde erken mi evlendin? Biraz hızlı mı oldu? Sorular elbette geliyordur. Ben çok erken evlendim bir çok kişiye göre. Ama benim için tam zamanıydı. 23 yaşındaydım ben. Üniversiteden, yüksek lisanstan mezun olduktan hemen sonra evlendim. Ve direkt çalışıyordum zaten.
Çalışmaya devam ettim. O anlamda sıkıntı yaşamadık. Fakat bir şey oluyor hep dışarıdan gelen.
[00:24:30] Speaker B: Tabii.
[00:24:31] Speaker A: Ya da dünyasal bir beklenti.
[00:24:33] Speaker B: Evet.
[00:24:33] Speaker A: Ya şunu yapsaydın, bunu yapsaydın. Hep şey oldu bende.
Ya yapacağımı yaptı, yani o şey yapın dediğin şeyleri ben zaten hala yapabilirim. Ama ben bu kişiyle birlikte yapmak istiyorum o bahsettiğin şeyleri. Pek yalnız yapmak istemiyorum artık, yapabilirim. Çok gencim ama niye yapayım?
Böyle biri varken, böyle beni bu kadar derinden anlayan biri varken...
...neden onunla paylaşarak bu hayatı yaşamayayım? Sen de nasıl tepkiler aldınız ilk başta evlenme kararı verdiğinizde?
[00:25:06] Speaker B: Yani tabii bana da erken işte bir düzenini oturt, biraz işte para kazan, ne bileyim evini al, arabanı al, şunu al, bunu al, ondan sonra yap, biraz gez, toz.
Gençliğini yaşa, ondan sonra evlen diyen çok arkadaşım, eşim, dostum, ailem oldu.
Ama ben bunların hiçbirine katılmıyorum çünkü mal mülk dediğin şey gelip geçici.
O yüzden gezme tozma dediğin şey ben zaten yalnız başına çok gezmeyi seven birisi değilim. Benim sosyal hayatım tamamen müzik ve insanlarla birlikte müzik yapmak, dinlemek. Daha çok böyle içe kapanık bir sosyal hayatım vardı.
Ama eşimle birlikte gezmeyi çok istiyordum. Yani geçmiş hayatımda da hep hayal kurardım küçükken. Ya bir gün Rab bana bir eş verirse onunla şuralara şuralara gitmeyi isterim. Onunla bunu bunu yapmayı isterim. Şu yemeği onunla yemek isterim. En sevdiğim yemekleri gibi gibi.
Biz 25 yaşındayken evlendik. Ben 25 yaşındaydım. Eşim 27 yaşındaydı.
Yani çok erken mi değil mi tartışılır. Ama hamdolsun bizim de bir 4 yıllık bir ilişkimiz vardı. İşte 1 yıl sevgililik aldık. 2 yıl nişanlı kaldık. 3. yılın sonunda evlendik.
Yani benim için çok iyi oldu. Genç yaşta da evlenmenin artıları var. Geç yaşta da evlenmenin artıları var.
Genç yaşta evlenmenin artıları benim için onunla birlikte olgunlaşmak oldu.
Bir erkek bazen kadınlara göre daha geç olgunlaşabiliyor ama eşim Gülden bana birçok şey öğretti. Tabii benim de ona aşıladığım şeyler oldu ama onun bana kattığı çok hayat tecrübesi oldu.
O yüzden ben mutluyum. Hamdolsun, daha da şükrediyorum. Bu yaşta da evlendiğim için, Tanrı bana bu değerli kızını verdiği için çok onura hissediyorum kendimi.
[00:26:46] Speaker A: Çok değerli. Dediğin gibi bir hayatımızın birleşmesi var.
Bu sen, ben değil, biz ayrı bir varlık değiliz. Artık tek bir varlığız. Rab sizi bu yolculukta bereketlesin. Nice güzel yıllarınız ve dilerseniz çocuklarınız olsun diyeyim şimdi.
[00:27:01] Speaker B: Amin ağabey, sizin de ağabey.
Hamdolsun çocuğumuz yok ama biz üç kişilik bir aileyiz diyoruz her zaman kendimize.
Eşim Güldem, ben ve göbeğim Michael. İçimi bile var.
Hamdolsun rabbi.
Mutluyuz böyle.
[00:27:16] Speaker A: Elhamdülillah.
Güzelmiş, güzelmiş. Rabb'e hiç yücelik olsun. Çok güzel bir zaman oldu.
Tapınmayı neden tapınırız?
Tapınmazsak neler olur?
Nasıl bir içsel ihtiyacımız var? Ondan biraz bahsettik. Güzel oldu. Çok teşekkürler. Ağzına sağlık.
[00:27:35] Speaker B: Ben teşekkür ederim davet ettiğiniz için.
[00:27:36] Speaker A: Afsiyetleri çokça bereketlidir. İlahileri dinlemek için tapınma önderini indirebilir. Oradan takip edebilirler.
Youtube kanalını tekrar söyler misin?
[00:27:46] Speaker B: Hristiyan İlahileri.
[00:27:47] Speaker A: Hristiyan ilahileri YouTube kanalından da karaoke olarak dinleyip eşlik edebilirsiniz ilahilere.
[00:27:53] Speaker B: Ve İnstagram'da da var aynı şekilde.
[00:27:55] Speaker A: İnstagram'da da mükemmel.
Kendinize iyi bakın. Esen kalın. Kanalımıza abone olup takip etmeyi unutmayın.
Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyoruz. Kendinize iyi bakın. Esen kalın. Görüşmek dileğiyle.
[00:28:05] Speaker B: Esen kalın.