Episode Transcript
[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugün Özgür Uludağ kardeşimle birlikte yine karşınızdayız. Bugün Advent'in ikinci haftası. Advent'in ikinci mumuna birlikte bakacağız. Anlamını, önemini birlikte kavrayıp ve elbette yine Noel hakkındaki geleneklere değineceğiz. Hoş geldiniz.
Hoş geldin adaş.
[00:00:18] Speaker B: Hoş bulduk, sen de hoş geldin.
[00:00:20] Speaker A: Ben de hoş buldum.
[00:00:21] Speaker B: Esenik Mumu'na, Esenik Haftası'na.
[00:00:23] Speaker A: Evet, evet bak hemen verdin. Başlangıçtan direkt verdin yani. Kapatabilirsiniz.
[00:00:28] Speaker B: Bu hafta Esenik Haftası.
[00:00:30] Speaker A: Evet geçtiğimiz hafta ilk muma bakmıştık. Umut hakkında konuştuk. Ahırda İsa Mesih'in doğuşunu ve bebek olarak doğan, Tanrı'nın özünü taşıyan İsa Mesih'in bizlere sunduğu umudun anlamına bakmıştık. Bugün de ikinci muma ilerliyoruz. Yarın ikinci mumu yakacağız kiliselerimizde.
Bu önemli geleneği kısaca hatırlatır mısın?
Neden böyle bir aydınlattık geleneğimiz var?
[00:00:55] Speaker B: Geçtiğimiz hafta da konuştuğumuz gibi aslında her mumun bir anlamı var. Geçtiğimiz hafta umut mumunu yaktık.
Bu İsa Mesih'in gelişiyle bize sağlanan umut, İsa'nın getirdiği umut hakkında hatırlamamıza yardımcı olan bir şeydi.
Bu haftada esenlik mumunu yakacağız ve esenlik üzerine düşüneceğiz.
Yarın kiliselerimizde bununla ilgili tabi ki okumalar olacak ve hafta boyunca da İsa'nın getirdiği esenlik, İsa'nın getirdiği selamet neydi? Nasıl bir şey getirdi bize?
Onunla ilgili okuyacağız ve düşüneceğiz.
Hatta bazı okumalarımız var aslında.
Seninle belki onları okusak.
[00:01:38] Speaker A: Evet, birazdan yapalım.
Esenlik deyince de ya da barış deyince bir bebeğin sağlayacağı, bebek aracılığıyla sağlanacak esenlik ne kadar bir esenlik olur?
Ne kadar bir barış olur?
Dediğim gibi geçtiğimiz hafta da değinmiştik. Bir barış, bir esenlik gelecekse bunu sağlayacak kudretli, güçlü birine ihtiyaç var.
[00:01:58] Speaker B: Dünya algısına göre.
[00:01:59] Speaker A: Dünya algısına göre ne kadar çok ordusu, kasları, askeri olursa o kadar iyi.
Fakat Tanrı'nın sunduğu çözüm esenlik önderi olacak. Bu kişi bir bebek olarak doğuyor ve ağırda doğuyor demiştik. İstersen sen okumaya başla, ondan sonra birlikte esenlik kelimesinin bizler için bugünkü anlamına bakalım.
[00:02:21] Speaker B: Aslında Yeşaya bölümü güzel anlatıyor bunu. Yeşaya 967'de bu esenlikle ilgili okuyor. Şöyle söylüyor. Çünkü bize bir çocuk doğacak. Bize bir oğul verilecek.
Yönetim onun omuzlarında olacak.
Onun adı harika öğütçü, güçlü tanrı, ebedi baba, esenlik önderi olacak.
Davut'un tahtı ve ülkesi üzerinde egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak.
Egemenliği adaletle, doğrulukla kuracak ve sonsuza dek sürdürecek. Her şeye egemen Rabbin gayreti bunu sağlayacak.
[00:03:04] Speaker A: Amin, amin.
Mika 5.2'de de şöyle diyor.
Ama sen, ey Bethlehem Efrata, Yahuda boyları arasında önemsiz olduğun halde, İsrail'i benim adıma yönetecek olan senden çıkacak.
Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır.
[00:03:24] Speaker B: Bu ayetlere baktığımızda, Unuttuğum bir ayet daha var. O da çok değerli. Belki geçen hafta değinmiş miydik bilmiyorum ama Yeşil'e 9-2'de.
Az önce okuduğumuz kısmın hemen birkaç ayet öncesi.
Karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek. Ölümün gölgede değil, diyarda yaşayanların üzerine ışık parlayacak. Geçen hafta da belki değinmiştik ona. Çok sevdiğim bir ayet.
Bunun sebebini de işte Yeşaya 9'da 2. ayet bunu söylerken 6. ayette de çünkü diyor.
Neden bu gerçekleşecek ya da nasıl olacak?
Bize bir çocuk doğacak diyor.
Yani bu ikisi müthiş bağlantılı kesinlikle.
Karanlıkta yürüyen bir halk var.
Ve bu ayete göre onları aydınlatacak bir ışık var.
Ve çünkü dediğinde bir açıklama getiriyor. Buna ne getiriyor? Bize bir çocuk doğacak, bize bir oğul verilecek.
Orada bir çocuktan bahsediyor ve bu kişinin aslında Parlayan ışık olduğunu gösteriyor bize.
Ve baktığımızda bu hafta esenlik haftası.
O kişinin tabii ki birçok şeyi var. Bu ünvanlar inanılmaz. Her biri üstüne ayrı bir program yapılır bence.
Yani harika öğütçü.
Bazen sadece bilgelik ve öğüt çıkan.
güçlü tanrı, çocuktan bahsediyoruz.
[00:04:50] Speaker A: Evet.
[00:04:51] Speaker B: Güçlü tanrı diye tanınıyor. Ebedi baba ve esenlik önderi olacak. Selamet önderi, barış önderi.
Ve o şekilde bir egemenlik süreceğinden bahsediyor baktığımızda Yeşilya'daki ayet.
Ve bence en büyük şey onun egemenliği adaletle ve doğrulukla olacak ve sonsuza dek sürecek.
[00:05:11] Speaker A: Evet.
[00:05:11] Speaker B: Esenlik ancak bu şekilde sağlanmış. Çünkü biz dünyaya baktığımızda birçok kişi birçok şey vaat ediyor. Birçok kral, birçok devlet başkanı.
Barış vaat ediyor, zenginlik vaat ediyor, umut vaat ediyor. Esenlik ya da savaşları durdurma sözleri veriyor.
Ama baktığımızda bunu yapabilecek hiçbir güçte yok aynı zamanda İsa'dan başka.
O sadece esenlik önderidir. O barış önderidir. Ve onun önder olmadığı hiçbir yerde kalıcı esenlik sağlanamaz. O yüzden yani bu esenlik haftasında Zannedersem en çok hatırlamamız gereken şey o.
Önderi, esenlik önderi olmayan şahıslar ya da uluslar esenlik yolunu bulamazlar kendi başlarına. Çünkü başlarında bir esenlik lideri yok, esenlik önderi yok.
Ve o senin okuduğun şeyde de dediği gibi MİKA 5-2'de orada yönetecek kraldan bahsediyor. Tanrı'nın halkını yönetecek kraldan.
Ve önemsiz görülen, geçen hafta konuştuğumuz şey gibi...
...bir halktan çıkacağından bahsediyor bunun.
Ve o da ilginç. Kökeni neye dayanıyor?
Öncesizliğe.
Zamanın başlangıcına. O zaman basit bir çocuktan, bir bebekten bahsetmiyoruz.
[00:06:33] Speaker A: Doğru. Direkt Yohan'la biri hatırlatıyor.
Evet, yani kültürel olarak dediğin çok doğru. Yani esenlik, bütün kültürler, bütün herkes esenlik vaat ediyor. Bir komutan bile çıkıp ülkeyi ele geçirdiğinde, demokratik bir şekilde seçilmese bile vaat ettiği huzur ve esenlik.
[00:06:51] Speaker B: Aynen, adalet, huzur.
[00:06:52] Speaker A: Herkes biliyor esen invade edilmesi gerektiğini.
Fakat senin de dediğin üzere esenlik önderi olmayan kişi sonradan ya ben esenlik de sağlayayım.
Değil de o rastgele olan bir şey değil. Yani ya bak şöyle yapıyordun böyle yapıyordun bak bir anda esenlik de oldu. Sanki o başlangıçtan planlanmış bir şey olması gerekiyor. Ve dediğin gibi bir önder sağlayacaksa bakıyoruz mesela Osmanlı tarihinde bile deriz ki mesela şu kişi çok adildi.
Şu kral. Ama onun oğlu değildi.
Bir sonraki çok esenlik getirdi belki ülkeye. Savaşlar yoktu o kadar.
Ama bir sonraki inanılmaz savaşlar başlattı. İnanılmaz yenilgileri aldı.
Hiçbir krallık da sonsuz değil.
Hepsi gelip geçici. Bir tane krallık yok. Başlangıçtan beri şu an aramızda var olan.
Bize vaad edilen esenlik sağlayacak olan burada.
Sonsuz bir krallık olacak.
Çünkü eğer esenlik sonsuz olacaksa krallık da sonsuz olmalı.
[00:07:51] Speaker B: Bitince bitmemesi lazım.
[00:07:52] Speaker A: Yani. Ve bitmemeli. Egemenliği sonsuz olması gerekiyor. Ve burada vadedilen yaşayıp ölecek bir varlık değil.
Öncesizliğe dayanan ve sonsuzluğa dayanan biri olmak. Sadece o sağlayabilir. Böyle bir şeyi vadedebilir. ...ve teminatı kendisi olmalı.
[00:08:12] Speaker B: O şey değerlidir bizim için. O yüzden yarın esenlik mumunu yakacağız.
Neden? Çünkü...
...Noel'e bakarken, bu varış dönemindeyken, Advent'teyken...
...o doğuşu esenlik de hatırlıyoruz. Yani esenlik önderinin gelişini bekliyoruz aynı zamanda.
Noel o zaman daha büyük bir sevinçle kutlanıyor. Çünkü bu hafta neyi hatırlıyoruz?
Gerçekten bize esenliği sağlayacak bir bebek geliyor.
Yani burada bir çocuktan bir bebekten bahsediyor.
Ya belki başka bir şey bekliyor.
[00:08:47] Speaker A: Doğru. Doğru.
Evet, esenliğin ilkinde umuttu, şimdi esenlik. Umut, bu dünyanın verdiği umut gibi değil.
Böyle her an yok olabilir bir umut değil. Geçici bir umut değil. Kalıcı bir umut ve şimdi kalıcı bir esenlik.
[00:09:04] Speaker B: Huzur da diyebiliriz. Yani insanlar hep onu aramıyor mu zaten?
Böyle bir toplumumuzda da maalesef yani keşke değilse çok üzgünüm ben gerçekten bu şekilde hislerimiz olduğu için bazen. Ama büyük bir umutsuzluk.
Umuttan bahsediyoruz ama umutsuzluk.
Esenlikten bahsediyoruz ama huzursuzluk. Sadece bizim toplumda da değil gerçi. Dünyaya baktığımızda.
[00:09:30] Speaker A: Doğru.
[00:09:31] Speaker B: O zaman bölgesel değil bu iş.
Gerçekten yani evrensel bir sorun ve Tanrı'nın evrensel bir cevabı var, kalıcı bir cevabı var. Umut arıyorsunuz, esenlik arıyorsunuz. Önümüzdeki iki haftada da sevinçten ve sevgiden bahsedeceğiz.
Hepimizin ihtiyacı var ve Tanrı sağlamazsa kalıcı değil, kesinlikle olmayacak.
[00:09:56] Speaker A: Mesela o zaman Tanrı'dan gelip gelmediğini de böyle görebiliriz. Biraz acı olsa bile Tanrı'dan geliyorsa kalacak, Tanrı'dan gelmiyorsa onun eninde sonunda yok olacağını biliyoruz. O zaman bizim esenliğimiz sonsuz bir esenlik olacaksa sonsuz bir varlığa dayanmalı. Kalıcı bir, geçici bir şey ise çünkü bazen esenliğimizi şeye diyebiliriz ya maddi gücüm iyi.
Çocuğum sağlıklı, ben sağlıklıyım.
O zaman esenlik var, huzur var.
Hepimizin bildiği üzere her seviyede, sanki tam ona ulaştığında bakıyorsun başka bir şey, huzursuzluk. İş yerimde problemler var. Onu da tam şey yapıyorsun, buluyorsun, akrabalar arasında bir şey çıkıyor. Onu da buluyorsun, eşler arasında bir kargaşa.
[00:10:41] Speaker B: Bir Porsche alamıyordun, bir Tesla al.
[00:10:44] Speaker A: Yani niye benim bir Tesla'm olmasın? O zaman huzur gelecek.
Ama gerçekten de öyle. Yani en zenginine bakıyorsun, o da depresyonda. En fakirine bakıyorsun, o da yani depresyonda.
[00:10:56] Speaker B: Ve o ona özeniyor, o ona özeniyor. O ona özeniyor, evet.
[00:10:59] Speaker A: Birisi diyor, çok sade bir yaşam istiyorum. Diğer taraf diyor ki, her şeyim olsun. Ama ikisi de bir türlü ona ulaşamıyor.
Yani bilmiyorum ya, bu bence biraz daha üzerinize düşünmemiz gereken. Ya huzurumuz neye bağlı?
Bir şeye bağlı mı? Ya da bir kişiye bağlı mı?
Neye bağlı?
[00:11:18] Speaker B: Yani bütün bunları sadece sesli düşünüyorum.
Beni daha üstün bir varlığa götürmedi bu. Çünkü belli ki tatmin olamıyorum.
Geçen hafta da bahsettik. Çünkü ruhumuzu O yarattı. Ruhumuz O'na ait.
Yaratana, Tanrı'ya.
Ve onda bulamayacaksak hiçbir yerde bulamayacağız. Ona gelip de bunları alamayacaksak başka bir yer bize bunları veremeyecek. Dolayısıyla da hoşnutsuz bir şekilde, huzursuz bir şekilde, esenlik olmadan, umut olmadan hani dönüp dolaşacağız.
Bir şarkı sözü var.
Unuttum şu an söyleyen kişiyi ama ya dışındasındır, çemberin ya da içinde yer alacaksın.
Yani öyle ya da böyle olmuyor bu dünya.
[00:12:09] Speaker A: Evet, çok şey var ediyor ama o şeylerin göründüğü gibi olmadığını o zamana kadar anlamıyorsun. Yani çok zengin olduğunda sanki huzur gelecekmiş gibi oluyor.
O da olmuyor.
Elbette hemen şey olacak, eminim laf atanlar olabilir yani. Elbette yani olsa, biraz daha olsa daha iyi olmaz diyor.
[00:12:29] Speaker B: Huzur ver para.
[00:12:30] Speaker A: Şey var ya, neydi o?
Ah bir zengin olsam, o ünlü oyun var. Tiyatro oyunu.
Unutuyorum şu anda, Fiddler on the Roof diye geçiyor İngilizcesinde. Her neyse orada şeyden bahsediyor yani.
Yani Tanrı'ya şarkı söyleyerek yakarıyor.
Keşke diyor, biraz da beni diyor, hep fakirlikle vuracağına biraz da diyor parayla vursaydın diyor yani bana. Biraz da öyle davransana diyor yani. Biraz da para ver bana. Niye hep böyle fakir fukara böyle zar zor geçiniyoruz?
Biraz ona geliyor herhalde.
[00:13:00] Speaker B: Beğenmeyen var mutlaka. Tamamen kötü demiyoruz paraya ama...
[00:13:04] Speaker A: Kesinlikle.
[00:13:05] Speaker B: Arzumuzu tatmin edecek bir amaç da değildir yani.
[00:13:09] Speaker A: Evet, içselliğimizi tatmin edecek bir şey değil. O sen geçtiğimiz hafta Agustin'e değinmiştin. Agustin o sözünde.
Gerçekten tatmin olmak. Elbette senin tatmin edecek şeyin sadece maddiyat olduğunu düşünüyorsan elbette para bunun bir çaresidir.
Fakat o zamana geldiğinde görüyoruz ki Batı ülkelerine baktığımızda da o da yetmiyor.
Intersevisin en yüksek olduğu ülkelere baktığımızda... Bir de en zenginler. En zenginler diyor.
Kesinlikle. Orada bir şey var. Yani bir soru işareti var.
[00:13:38] Speaker B: Ben hatırlamıyorum. İsmini hatırlasam keşke ama biri diyor ki keşke her insan o kadar çok zengin olsa ki aradığı şeyin bulmadığını anlasa.
[00:13:48] Speaker A: Jim Carrey.
[00:13:49] Speaker B: Zannedersem onu mu demişim.
[00:13:50] Speaker A: Öyle hatırlıyorum.
[00:13:51] Speaker B: Çok güzel bir söz. O yüzden yine söylüyoruz. Esenlik haftasındayız.
İnanın esenliği bunlar vermeyecek.
Tanrıdakini bulmadığımız sürece, bunlar olsa da bir şey değişmeyecek. Yine huzursuz olacağız. Ama Tanrıdakini bulursak, tamam belki zorlanırız bunlar olmasa. Ama en azından esenliğimiz hala orada duracak.
[00:14:15] Speaker A: İslam isimleri gibi ben size dünyanın verdiği gibi vermeyeceğim. Esenliğinden bahsederken. O fırtınanın ortasında verilen bir esenlik, baş tacı. Esenlik, varlık içinde sağlık yerindeyken esenlik o geçici.
Kalıcı olan fırtına varken, kalıcı olan acı çekerken.
[00:14:33] Speaker B: Orada esenlik bulmak... Birkaç hafta önce de.
[00:14:35] Speaker A: Şey yaptık, Malatya'da şehit olan Necati abinin eşi.
[00:14:39] Speaker B: Şemsi ablayı.
[00:14:40] Speaker A: Şemsi abla paylaşmıştı. Onun izlemediyseniz lütfen izleyin. Oradaki videosunda şeyden bahsediyor. Yani o an, o haberi aldığında hissettiği huzur ve esenlikten bahsediyordu. Yani o huzur ve esenlik diyor öyle garipti ki.
Sanki olmaması kötü hissettim diyor yani. Huzur ve esenlik hissetmek.
Sanki diyor yani elbette başlangıçta çok kötü, çok fazla ağlıyordum, bağırıyordum ama bir anda onun esenliği geldi.
Şok değildi ama diyor. Yani şok gibi böyle gelip geçici değil.
O benimleydi.
İşte dünyanın vermesiyle Tanrı'nın vermesi arasındaki belki o fark. Her şey kötü gittiğinde onu göreceğiz. Esenlik var mı yok mu?
[00:15:20] Speaker B: Kesinlikle.
Aslında bu ikinci mum Beytlihan mumu olarak da biliniyor.
Yani onun da sebebi aslında bu hafta...
Yani esenlik odak noktamız tabi ki yarın o esenlik mumu yakacak.
Ve İsa hakkında peygamberliklerinden biri de neydi? Şeyde az önce okuduk. Esenlik önderi, barış önderi, selamet önderi.
Geçen hafta bahsettiğimiz konuyla güzel denk geliyor. Ahırdan bahsettik.
İsa'nın ahırda doğmasından.
Bu haftada aslında çobanlardan bahsedecek güzel olur.
Ve Yeşaya 9'da okuduğumuz o esenlik önderi haberinden sonra biliyoruz ki melekler İsa'nın doğuş haberini kime verdi? Çobanlara verdi.
Ve orada melekler o çobanlara göründüğünde Bir haber verdiklerinde en son onlarda ayrılırken ne söylediler?
En yücelerde Tanrı'ya yücelik olsun, yeryüzünde onun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun.
Esenlik de bitiriyor.
[00:16:28] Speaker A: Evet, evet, evet.
[00:16:29] Speaker B: Yani sanki böyle bir yemlikte yatıyor.
Sonra çobanlara melekler bu haberi veriyor ve bir esenlik önderinden sanki esenlik kelimesiyle bitmesi ilginç geliyor bana. Tanrı'nın hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun diyor.
Ve o esenlik önderine götürüyor aslında.
[00:16:50] Speaker A: Doğru.
[00:16:50] Speaker B: O çobanlara.
[00:16:52] Speaker A: Kesin. Çünkü vadedilen esenlik önderiydi ve çobanlar bunu Elbette, yani dediğim gibi bir paradoks var. Devamlı Tanrı'nın yaptığı şeyler beklediğimiz değil. Bir kenara, aynen.
[00:17:05] Speaker B: Saraydan bahsettik.
[00:17:07] Speaker A: Aynen, saray yerine ahır. Şimdi de bir dini lider, bir peygamber gibi bir adam gelseydi, bir evliya gelseydi onu duyursaydık.
[00:17:15] Speaker B: Saray yöneticisi falan.
[00:17:16] Speaker A: Çünkü nedir? O gidip anlattığında insanlar dinleyecek diye düşünürüz. Dünyasal düşünceniz bu.
Fakat...
Zaten daha da bayırda yatıp kalkar.
[00:17:25] Speaker B: Bayırda geçiriyorlar.
[00:17:26] Speaker A: Akşam bayırda. Şey yok yani deseler ki ya sen de gördün 3-5, 3 kişiler, 4 kişiler.
Onlar gelip görüyor. Sanki Tanrı'nın amacı şov yapmak, Tanrı'nın amacı bir şey kanıtlamak değil.
Bir planı var, bir isteği var. Ve o, onu adım adım hayata geçiriyor. Ama sen ve ben ya da dünyası olarak bizler, Baya bir böyle bir hani havai fişek şovları olur ya. Biraz yani abartırdım ben bu işi yani. Herkes duysun, herkes görsün. Beni inkar edenler de görsün diye şov yaparsınlar.
[00:18:02] Speaker B: Şimdi diyecekler, eleştiriyorsunuz da böyle partileri falan düzenliyoruz, birçok şey yapıyoruz.
[00:18:07] Speaker A: Doğru, doğru, doğru, kesinlikle.
[00:18:08] Speaker B: Ama Tanrı'nın arkasında o kadar da bir çobu yoktu. Çobanlar vardı, işe yaramaz dediğimiz insanlar oradaydı. Aslında bir ara bir çalışma yapmıştım onunla ilgili, Tanrı'nın küçük insanları diye.
Çok değerli bir şey ya. Tanrı gerçekten o geçen haftada konuştuğumuz şey.
Dünyanın önemsiz, değersiz, soysuz gördükleriyle bu büyük haberi açıklıyor. Aslında onlara bir değer katıyor, bir önem katıyor. Tanrı önemsiyor. Tanrı insanın gördüğü gibi görmüyor.
Mesela Davut'u seçerken de kral olarak ki İsa'yı biliyoruz ki Davut soyundan gelen kraldır.
Egemenliği hiç bitmeyecek, sonsuz bir egemenliği, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallık dedi.
Ve İsa o krallıktan gelen bir kraldır ve hiç bitmeyecek bir krallığa sahiptir.
Orada Davut seçilirken babası bile ne yapıyor? Gelen peygambere.
[00:19:12] Speaker A: Samuel'e.
[00:19:13] Speaker B: Bir sürü ilk çocuklarını, boylu pozitif olanları, yatışıklı olanları, spor yapan, atletik, kaslı.
Davut, cılızın biri orada.
[00:19:24] Speaker A: Çobanlık yapıyor.
[00:19:26] Speaker B: Önemsiz yani onun için. Yani en küçüğü. Hani al sen git koyunlarla ilgilen.
Ama ne yapıyor orada Tanrı?
Diyor ki Tanrı insanın gördüğü gibi görmez. İnsan dış görünüşe, Rabb ise yüreğe bakar.
Yani bence güç bizi kirletiyor.
Zenginlik bizi kirletiyor.
Bunları yine söylüyorum.
Tırnak içinde kötü şeyler değil.
Ama bizi kirletebilecek potansiyeli yüksek ve genellikle de insanoğlunu kirleten şeyler.
Tanrı'nın egemenliği ve merhamet için kullanılırsa müthiş bir araç. Ama işte biz genelde izin vermesini yaşadığımız için amaç haline geldiği için.
Tanrı böyle görmüyor ve bu insanlara böyle bir şey veriyor. Bu harika bir mesaj.
O zaman değersiz hisseden, umutsuz hisseden, kendini bir köşeye atılmış hisseden, Kim varsa Tanrı şunu söylüyor, ben sizin Tanrınız olarak anılmaktan utanmıyorum. Ben sizin Tanrınızım, ben sizin babanızım, ben sizin sahibinizim. Bir anlamda sahipsiz değilsiniz.
[00:20:36] Speaker A: Kesinlikle, kesinlikle.
Yeni Antlaşma'da Paulus'un sözleri geliyor aklıma.
Zayıflıkları bile övüneceğinden bahsediyor.
Çünkü o zayıflıklarında Tanrı'yı görebiliyor.
Ve bu nedenle onlarla övünebileceğini yani o zayıflıklarımı Tanrı kullanıyor. Bu nedenle ben onlarla övüneceğim. O zaman sen ve benim aslında bu ayetlere çobanlar gibi baktığımızda sen ve benim zayıflıklarım dünyanın gözünde zayıf gördükleri şeyler Tanrı'nın ellerinde bir araç.
[00:21:06] Speaker B: Kesinlikle.
[00:21:06] Speaker A: Kullanacağı bir araç oluyor.
[00:21:08] Speaker B: O müthiş bir ustadır.
[00:21:10] Speaker A: Bu nedenle eğer, yine geçtiğimiz hafta da yapmıştık umutsuzluk konusunda, bu hafta da aynısını söyleyebiliriz. Eğer, ya benim Tanrı'ya verebileceğim bir şeyim yok, ben zayıfım, ben bir şey yapamam, ben şu kişi kadar ya da bu kişi kadar yetenekli değilim diyorsanız, Tanrı işte.
[00:21:28] Speaker B: O kişileri kullanmak istiyor. Tam kullanılacak kişisiniz. Tanrı sizi arıyor.
[00:21:32] Speaker A: Kesin. Tanrı sizi arıyor.
Gerçekten de öyle ama. Yani Tanrı o kişilerin peşinde çünkü O kişiler bir şeyi fark etmiş.
[00:21:41] Speaker B: Ben bir şeyim. Zaten o yani. Ben hiçim. Tanrının önünde her insanın varacağı şey o olduğu için zaten.
[00:21:48] Speaker A: Evet.
Ama bu bizim kültürümüze çok yaptığımız gibi kendimizi ezmek değil.
[00:21:52] Speaker B: İşte.
[00:21:54] Speaker A: İkisi bu da bencil bir düşünce. Ben hiçim, ben şöyleyim, ben böyleyim. Aslında o kadar ego dolu bir cümleler ki bunlar.
Yarabb senin önünde Hiçbir yeteneğim yok aslında.
[00:22:05] Speaker B: Her şey senden geliyor. İşte Tanrı'yla karşılaşanın söylediği şey.
O doluluğu görüyor çünkü.
[00:22:11] Speaker A: Kesinlikle. Onun karşısında, o mükemmelliğin karşısında kendimi kabul ediyorum. Fakat bu kendimizi ezmeye başladığımızda, çoğu zaman yeni iman eden kardeşlerimde de bunu duyuyorum. Şu kendilerini ezmeler, ben yapamam, ben edemem. Zaten sen yapamazsın.
Onu yapacak olan zaten Tanrı'nın kendisi.
Yani bu ne diyor bize? Yaparsa, yapabilirse bu sefer aha ben yaptım.
Hıhı. Okey. Haklısın. Sen yapmadın. Ve yapamayacaksın.
Fakat Tanrı senin aracılığınla bir çok güzel şeyi yapmak istiyor. Hıhı. Çobanlar aracılığı yaptığı gibi. Çünkü onlar sonra gidip duyurdu bir anlamda mesajı.
[00:22:47] Speaker B: Öyle. Yani aynı şey.
Yani Tanrı'nın çobanlardan sonra haber verdiği kişilerden biri de.
Şimon diye bir yaşlı adam.
Hıhı. Yani gözler artık belki seçemiyor.
[00:22:59] Speaker A: Doğru.
[00:22:59] Speaker B: Artık bir ayağı çukurda diyorlar ya.
[00:23:02] Speaker A: Evet, evet, evet.
[00:23:03] Speaker B: Ama ne var?
Tanrı'nın halkının kurtuluşunu özlemle bekliyor.
Onun gelişini bekliyor. Yani oradaki ifade çok derin. Yani büyük bir özlemle onu bekliyor.
Ve Mesih'i gördüğünde işte diyor Rab.
Artık huzur içinde ölebilirim.
Artık ölsem sorun değil. Bitti. Yani özlediğime kavuştum.
Başka bir şey aramıyor bu kişi.
[00:23:30] Speaker A: Evet, evet.
[00:23:31] Speaker B: Öyle yürekleri gerçekten Tanrı arıyor. Özlemi, yüreği, düşüncesi, isteği, beklentisi Tanrı'da olan insanlar.
Onlar işte miras alacak olanlardır diyor Tanrı. Onuru, gücü, saygıyı.
[00:23:48] Speaker A: Amin, amin.
Çok güzel.
Evet, çobanlardan sonra da elbette biraz kültürel konulara değinelim.
Değinelim.
Bunu da biraz zorlayacağız ama iki şey var aslında. Birincisi, şimdi bunu çocukken söylendiğini hatırlamıyorum.
Fakat bu aralar Noel zamanı geldiğinde ya bizim aslında Orta Asya'dan neydi Ayaz?
[00:24:15] Speaker B: Ayaz ata.
[00:24:15] Speaker A: Ayaz atamız var bizim Noel babanın aynısı.
[00:24:20] Speaker B: Soğuk tanrısı.
[00:24:21] Speaker A: Soğuk tanrısı.
[00:24:21] Speaker B: Türk mitolojisinden.
[00:24:23] Speaker A: Evet evet Türk mitolojisinden geliyor.
Ve aynı zamanda o soğukta dışarıda kalanlara destek olan onlara aç kalanlara destek olan bir varlık olarak anlatılıyor.
Son zamanlarda bu baya bir şey oldu. Sanki sizde bu mu var bizde de bu var kardeşim. Böyle bir yarış içinde gereksiz görüyorum ama mitolojiyi öğrenmek anlamında çok güzel elbette. Mitolojinin en güzel tarafı da şudur.
Aslında mitolojiyi dinlediğim bir felsefeci filozof şöyle diyor. Mitolojiler insanların hayal edebileceği en üst şeylerde yani en üst durumlardır. Yani bizim bir araya geldiğimizde, kafa kafaya verdiğimizde ortaya çıkarabileceğimiz en üst hakikat, doğruluk mitolojilerdir. Onlar aracılığıyla kendimizi bir nevi teşvik ederiz.
Ve elbette Orta Asya'da mitoloji olarak geçen, biz Antalya'da yaşayan insanlar için bir hakikat.
[00:25:17] Speaker B: Biraz Noel Baba'dan... Mit haline gelmiş belki ama...
Evet. Aynen. Dediğin gibi ama... Biraz abarttığımız... Bir erkek var.
[00:25:24] Speaker A: Evet. O gerçekten biraz bahseder misin? Noel Baba gerçeği.
[00:25:27] Speaker B: Demreli.
[00:25:27] Speaker A: Demreli.
[00:25:28] Speaker B: Antalya'da. Aziz Nikolas. Yani herkes Noel Baba diye böyle kırmızı kıyafetler, Coca Cola sağolsun onu yapmış. Şimdi reklama da giriyor mu bilmiyoruz ama Noel Baba'yı kırmızı hale onlar getirmiş. Coca Cola getirmiş.
[00:25:45] Speaker A: Sarıyer Cola. Yok.
[00:25:47] Speaker B: Yani Demreli bir aziz ilan edilen bir tanrı çocuğu, bir tanrı kulu.
O zamanında kendisini gerçekten insanlara adamış, Tanrı'nın hizmetini yapan, merhamet gösteren, yardım eden.
Çocuklara özellikle hediyeler dağıtan.
[00:26:04] Speaker A: Varlıklı bir aileden geldiğini anlıyoruz.
[00:26:07] Speaker B: O malını aslında Tanrı'nın egemenliği için harcayan bir kişi.
[00:26:12] Speaker A: Kesinlikle.
[00:26:12] Speaker B: Ama tabii ki zamanla bir mit, mit dedik ya.
[00:26:16] Speaker A: Bu mitleşiyor, evet.
Noel Baba'nın elbette... Gerçek Noel Baba. Gerçek Noel Baba da var. Aziz Nikolas diyelim. Aziz Nikolas'ın özelliklerinden bir tanesi de bunu göstere göstere yapmamasıydı.
[00:26:27] Speaker B: Gizli bir şekilde.
[00:26:29] Speaker A: Gizli bir şekilde. İnsanları bir nevi ezmeden, kırmadan onlara ihtiyaçlarını öğrendikten sonra gizli bir şekilde vermeye çalışan biriydi.
[00:26:37] Speaker B: İşte şöyle başadan giriyor falan.
[00:26:39] Speaker A: Herkesin önünde vermiyordu hediyeleri. Kendi çıkar için. Çünkü o zaman kendi çıkarım için yanmış oluyorum. Kendim için yanmış oluyorum. O hediyeyi verirken bile, iyilik yaparken bile kötü niyetle yapabilen insanlarız. O nedenle Aziz Nikolas örneği, bu dönemde eğer hediyeler verecekseniz, ihtiyacı olan ailelere özellikle... ve çocuklara bunu onları koruyarak onların bir nevi küçük düşürmeden vermemiz de Aziz Nikolas'tan alabileceğimiz derslerden bir tanesi aslında.
[00:27:10] Speaker B: Kesinlikle ya o da zaten hangi Buyruğa dayanarak yaptı bunu.
İncil'de sağ elinizin verdiğiniz, sol eliniz görmesin. Yani oradaki ilkeyle yola çıktı kesinlikle. Şimdi Noel babayı dövüyor bizimkiler ama...
[00:27:25] Speaker A: Çatıda bekleyenler falan.
[00:27:28] Speaker B: Pek de bekliyorlar.
Geyikleri vuracaklar falan.
Ama gerçekten iyi niyetle, Tanrı'yı severek ve yardımsever bir yürekle böyle bir şey yapmış bir adam.
Sadece mitleşmiş artık kapitalizmin eline... Kapitalizmin eline düşmüş.
[00:27:43] Speaker A: Doğru, doğru, doğru.
[00:27:44] Speaker B: Bir araç, alet olmuş. Ama özünde yani Demreli Aziz Nikolaç. Çok değerli bir adamdır.
[00:27:52] Speaker A: Gerçekten öyle.
[00:27:53] Speaker B: Bu Ayaz Atada o mitten çıkmış bana kalırsa birçok kişi de aynı fikirde.
[00:27:59] Speaker A: Evet, mitoloji olarak kabul ediliyor zaten.
[00:28:01] Speaker B: Özellikle Kazaklar, Kırgızlar hani soğuk tanrısı olarak görür ve zannedersem Kazak bilim adamları. Yani Noel Baba'dan muhtemelen esinlendi ya da örnek alındı.
Böyle bir şey çıktı diyorlar.
[00:28:14] Speaker A: Tarihçileri en azından.
[00:28:15] Speaker B: Aynen, aynen.
Yani bilmiyorum bizimkiler ısrarcı mı bu konuda ama fark etmez yani biz şuncuyuz bucuyuz demiyoruz olabilir bir mit de olabilir ama Noel Baba gerçekti bir zamanlar.
[00:28:28] Speaker A: Evet evet kesinlikle kesinlikle.
Ve elbette son olarak geleneklerden bir tanesi. Geçtiğimiz hafta ağaçtan bahsettik. Genellikle, bu ağaç kaldıramaz daha uyku, böyle bir ağacın üstünde tepesine bir yıldız koyulur. Bazı insanlar büyük bir yıldız ya da bazı bulunduğum evlerde bir melek koyuluyor. Onun anlamı nedir? Neden bir yıldız koyulur?
[00:28:51] Speaker B: Yani o dönem yıldız bilimciler...
İncil'de baktığımızda gözümüze çarpan bir örnek. Evet. Onunla ilgili de gerçi çok tartışmalar ama nedir, ne değildir?
[00:29:03] Speaker A: Bir sonraki, bir sonraki görüşmelerimizde ona da dinleyeceğiz.
[00:29:05] Speaker B: Neyi bakarak yaptılar ama sonuçta Kutsal kitap birincisi az önce okuduğumuz ayetlerde dediği gibi karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek diyor. Hem tabii ki doğacak olan Tanrı çocuğundan, Tanrı oğlundan bahsediyor.
Hem de O dönem yıldız bilimcilerin de takip ettiği gibi anlatılan yani İsa doğduğunda onlar o sırada yola çıkıp bu beklenen Mesih'le ilgili daha kehanet Mumu diye de konuştuk ya.
[00:29:35] Speaker A: Evet.
[00:29:35] Speaker B: Betlehem Mumu dedik aynı zamanda.
Yani onunla ilgili bir yıldızı takip ettikleri söylenir ve o yıldız İsa'nın doğduğu yerin üzerinde durur ve o kişiler o yıldızın altında bulunan yere artık kehanetin gerçekleştiği, kehanet dediğimiz peygamberliğin gerçekleştiği şeyin artık yerine geldiğini anlarlar.
O yıldız, İsa'nın doğuşunu müjdeleyen yıldızı aslında temsil eder.
Yani melekler aynı zamanda o gece ortaya çıktı, çobanlara müjdeledi. Kimisi o yıldızı koyar. Çünkü doğuşun müjdecisi oluyor. İsa'yı simgeliyor bir anlamda.
Diğer yerde de dediğin gibi melek kullananlar aynı anda olan olaylar olduğu için melekleri kullanırlar.
[00:30:21] Speaker A: O duyuruşu yine, bir ilanı.
[00:30:22] Speaker B: Haberi, o ilanı.
Mesih'i simgelemesi açısından. ...kullanırlar, her şeyin güzel bir örneği var aslında.
[00:30:31] Speaker A: Evet, çok çok güzel. Dediğim gibi gelenekler anlamlı olduğunda... Buraya bir tane daha koyacağız.
Bence gelenekleri biraz daha içselleştirdiğimizde... ...anlamı üzerine düşündüğümüzde... ...daha güzel bir önemi olduğunu anlıyoruz. Çocuklarımızla paylaşırken de, öğretirken de... ...evet de bunları açıklayarak öğretmek çok iyi. Çünkü onları da bilmesiniz. Ya güzel süs, hep yıldız koyarız ama neden yıldız koyarız? bir sembolizması var. Sembolizmalar çok çok değerli.
[00:30:58] Speaker B: Kaçıp o kısmı okuyup çok güzel bir şekilde konuşabiliriz aslında.
[00:31:02] Speaker A: Evet evet evet kesinlikle.
Evet arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik. İkinci mumumuzu yaktık sayılır. Yarın kiliselerimizde yakacağız.
Bir sonraki yani üçüncü mumumuzda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın, esen kalın.