️ ✝️ ️ Anneliğin Kimsenin Konuşmadığı Yüzü: Yalnız Değilsin

Episode 52 October 04, 2025 00:33:57
️ ✝️ ️ Anneliğin Kimsenin Konuşmadığı Yüzü: Yalnız Değilsin
Özgürce - Türk Hristiyanlar Anlatıyor
️ ✝️ ️ Anneliğin Kimsenin Konuşmadığı Yüzü: Yalnız Değilsin

Oct 04 2025 | 00:33:57

/

Hosted By

Tiranus - Herkes Duyana Kadar

Show Notes

Özgürce podcast'in bu bölümünde Özgür Jerdan'ın sunduğu, Dilara Vatansever'in ise konuk olduğu bu bölümümüzde, annelik yolculuğunun zorluklarını ve güzelliklerini konuşuyoruz. Hamilelik öncesinden doğuma, hastane süreçlerinden annelik depresyonuna kadar birçok deneyimi paylaşıyoruz. Mahalle baskısı, istenmeyen öğütler ve eş desteğinin önemi gibi konulara değinirken, Tanrı'nın anneliği nasıl bereketlediğini de hatırlıyoruz.

View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugün Dilara, vatansever kardeşimle birlikteyiz. Bugün çok önemli bir konu hakkında konuşacağız. [00:00:07] Speaker B: Kendi deneyimim olmasa da hamilelik öncesi, hamilelik. [00:00:10] Speaker A: Sırasında ve çocuk doğumundan sonra bir annenin o hissettikleri, yaşadıkları bir baba olarak elbette yakından gözlemliyoruz eşlerimizle fakat biraz da direkt onlardan duymak istiyoruz. Hoş geldin Dilara. [00:00:23] Speaker C: Hoşbuldum. Özgür abi yine yeniden. [00:00:26] Speaker B: Bugün çok önemli bir konu hakkında konuşacağız. Özellikle kültürümüzde... Elbette her kültürün kendi şeyleri vardır. Böyle bir çift evlenir. [00:00:34] Speaker A: Acaba ne zaman çocuk gelecek? [00:00:36] Speaker B: 9 ay sonra mı yoksa biraz bekleyecekler mi? Bekledikçe onun baskısı artıyor. Duyduğumuz söylemler artıyor. Hamile kalırsın o zaman söylemler biraz daha farklı olur ama devam eder. Çocuk doğar. Çocuk 1 yaşına girer, 2 yaşına girer. [00:00:49] Speaker A: Benim hep aklıma en çok paylaştığım hikayem şu. İstanbul'dayız. İki kat üstümüzde oturan komşum şey veriyor. [00:00:56] Speaker B: Şöyle yapın, böyle yapın, böyle yapmayın, şöyle yapmayın. [00:00:59] Speaker A: Abi dedim, senin bir çocuğun var. Daha senin çocuğun nasıl bir insan olduğunu bilmiyoruz. [00:01:03] Speaker B: Dedim ki, elimizde delil yok. Seni neden dinleyeyim? Yani şakasına elbette yapıyorduk bunu. Yani iki çocuğum vardı. Bak iki tane çocuk var. Yani deneyimimiz biraz daha... Hızlı yakalıyorum seni. Yapma yani. Senin bir delile ihtiyacın var. Senin sözüne güvenmem için. [00:01:15] Speaker A: Ama çok paylaşan bir milletiz. İğneyle elbette de hiç kimse böyle kötülük. [00:01:20] Speaker B: Için plan yapanlar da vardır yüzüne bakınca. Belki o farklı bir konu ona ilgilenmek zorunda değiliz ama. [00:01:28] Speaker C: Ya kötülük amaçlı olduğunu düşünmüyorum ama özellikle böyle çok da senin dediğin gibi üst komşumuz, alt komşumuz, bazen de çok samimi olmadığımız komşumuz çok fikirli. [00:01:36] Speaker B: Yoldan geçen bir teyze, doğmuştaki amca. İlk başta başlayalım o zaman. Hamile kalmadan önce ne kadar beklediniz? [00:01:44] Speaker C: 1,5 yıl. [00:01:45] Speaker A: 1,5 yıl, tamam o kadar da uzun değilmiş biz. Biz yaklaşık herhalde 4 ya da 5 yıl bekledik. Biraz çoğu insan için. [00:01:53] Speaker C: Uzun bir süre. [00:01:53] Speaker A: Uzun bir süre. [00:01:54] Speaker B: 1,5 yıl içinde neler duydun? Var bir şey? [00:01:56] Speaker C: Mı Çünkü öyle 2.ri için uzun bir süre. Siz daha çok şey demişsinizdir bu arada. [00:02:00] Speaker A: Doğru, doğru, doğru. [00:02:00] Speaker C: Biz de uzun zamandır birlikteydik ama. Biraz da onun getirdiği bir şey vardı. [00:02:05] Speaker A: Birlikte çıkıyordunuz. [00:02:06] Speaker C: Aynen, aynen. [00:02:07] Speaker A: Evlendikten sonra 1,5 yıl bir şeyler duydunuz. [00:02:10] Speaker C: Ondan önce de arkadaştık uzun bir süre. Sonra işte birlikte çıkıyorduk. Sonra evliydik. Bir buçuk yıl evliydik sadece ama bir buçuk yılda inanılmaz çok şey... Mesela bir kere midem bulandı. Hiç hatırlamıyorum neden olduğunu ve hamile değilim açık açık. Bir şeyden midem bulandı ve herkes böyle... [00:02:26] Speaker B: Falan söylemiyor bizi ama. [00:02:29] Speaker C: Hayır ya bir şeyden tiksindim yani. [00:02:33] Speaker B: Midem bulandı. [00:02:34] Speaker C: Hani bu gerçek bir insani refleks. [00:02:37] Speaker B: Hepimiz yapıyoruz. Kocam da yapıyor ama. [00:02:41] Speaker C: Senden insanların beklentisi çok büyük yani. Hemen hamile olmalısın falan. Öyle bir şey bekliyor. Biz bir de çocuk istemiyorduk da ilk dönemde. Planlı bir şeydi. İlk evliliğimizde ilk bir yılda hiç bir konuyu konuşmayalım. Sonra düşünelim. falan gibiydi. Ama gerçekten o süreçte o kadar çok kişi dediğimiz gibi sordu ki bir mahalle baskısı hani. [00:03:00] Speaker B: Lise baskısı. [00:03:01] Speaker C: Ne zaman hani bekliyoruz falan. [00:03:05] Speaker B: Bir turun olsa kötü mü olur falan böyle. [00:03:07] Speaker C: Aynen. [00:03:07] Speaker B: Seveceğimiz bir bebeğimiz olsa. [00:03:09] Speaker C: Katılıyorum çok vardı. Sizde daha da çok vardır. 4-5 yıla. [00:03:13] Speaker A: Evet. Bir de şey dediği ise çocuk da değil. Erkek çocuk, kız çocuk. Bazıları erkek çocuk istiyor. Benim babam Çünkü aile erkek çocuk dolu, biliyor musun? [00:03:21] Speaker B: Babam da kız çocuklarını o nedenle çok seviyor. İlk oğlum için haber geldiğinde, baba dedim, erkek çocukmuş. Biraz böyle durdum. [00:03:29] Speaker A: Tekrar mı gidip baksanız? [00:03:30] Speaker B: Zafer, ikinci, yine oğul, erkek. [00:03:34] Speaker A: Babam diyor ki, oğlum diyor, lütfen geri dön. Bir doktora söyle, tekrar bir baksın, emin miyiz? [00:03:39] Speaker B: Gittim, doktor şu cümleyi kurdu. [00:03:41] Speaker A: Eğer dedi, kız olsun diplomamı yırtarım. [00:03:44] Speaker B: O kadar emin kendine. Babama söyledim, anam çöktü. Sonunda kız çocuğu bulunca bayağı bir sevilmişti. [00:03:50] Speaker A: Ama işte beklentiler. [00:03:52] Speaker B: Sadece sen beklenti içinde değilsin, herkes bir beklenti içinde. [00:03:55] Speaker A: Hamilelik sürecinde de beklentiler oluyor. [00:03:56] Speaker C: Ya bir de normalde herkes erkek çocuk ister genelde. Yani bizim kültürümüzde. Sizinki de farklıymış. [00:04:03] Speaker B: Daha iyi anlaşıyordu kız çocukları. Güzel bir şey. [00:04:07] Speaker C: Hamilelikten sonra diyordunuz. [00:04:09] Speaker A: Aynen yani hamile kaldıktan sonra da neler duyuyorsun? Çünkü sonuçta işteyim, eşim daha çok evde oluyordu hamilelik döneminde. Çoğu şeyi ben duymuyorum. Ya da işten döndükten sonra eşim diyor ki ya şu kişi böyle bir şey dedi. Onun çoğu unutuluyor. Söylenmiyordu bile ama. [00:04:23] Speaker B: Sana neler diyeyim? [00:04:24] Speaker C: Ama anneler unutuyormuş işte. Orada bir şey var. [00:04:27] Speaker B: Saklıyor, ben de bunu söyleyeceğim. [00:04:29] Speaker C: Zamanını kolluyor zaten. Benim için de şey vardı. Benim hamileliğim genel olarak iyiydi en başta. İşte böyle bir 20'li haftalara doğru. Bu sefer de işte dışarı çıkıyorum, sürekli yürüyüş yapıyorum. İşte normalde olmuş istiyorum, yürüyüş yapalım, spor, aktif olalım falan. O moddayım. Yürüyüş yapıyorum, teyzeler şey diyor, göbeğini sakla, herkes anlar hamile olduğunu falan. Tamam, iyi saklayayım. Sonra mesela otobüse biniyorum, ama sen açsaydın anlardık hamile olduğunu. [00:04:55] Speaker A: Doğru, sana yer vermiyorlar. [00:04:56] Speaker C: Evet, bunun bir ucu yok o zaman yani. Kim haklı, kim haksız burada. Yani çok şey ilginçti ya da işte iki kişilik yedirmeye çalışmalar. O çocuğa da gitsin. Sen şunu da ye, ona da gitsin. Yani aslında kalori aldıkça alıyorum hatta. [00:05:12] Speaker A: Doğru, doğru, doğru. [00:05:13] Speaker C: Hiç çocuğa gitmiyor bunlarım. Onu fark etmek çok zor bence bizim kültürümüzde. Ve bir sürü kafadan farklı sesler çıkıyor. Hiç sizin dediğiniz gibi en başta. [00:05:22] Speaker A: Şunu ye, bunu ye. Bu ilacı al, şunu ye. [00:05:23] Speaker C: Ya da bunu yeme. [00:05:24] Speaker A: Doğru bunu yeme çocuğa şöyle olur. [00:05:27] Speaker C: Sağlıklı olmaz çocuğa işte bunu yeme, kahve içme, çikolata yeme aman işte basit şeker çocuğa gitmesin ama ben ne yapayım o zaman normal hayatıma dair tam ne yapabilirim? [00:05:38] Speaker B: Şey olayı var ya böyle haberleri izliyorsun İsviçre'ye bilim adamları ondan sonra Alman bilim adamları tam zıttını bulmuşlar. Birisi diyor kahve iyi, diğeri kahve kötü. Şu iyi, bu kötü. [00:05:48] Speaker A: Baya bir şey oluyoruz. Öğüt vermeyi de seven bir milletiz. [00:05:51] Speaker B: Yeter ki böyle gözlerinde öğüt almaya hazır ya da ihtiyaç sahibi biri gibi görün. Yoldan geçen insan bile bunu kesin ye. Somon ye, 4 öğün somon ye. Nasıl yiyeceksin? [00:06:03] Speaker C: Çocuk doğduktan sonra da o çok var yani zaten. O da ayrı bir vaka. [00:06:06] Speaker A: Ama yani hamilelikte de... O taraflarda biraz daha yanındaydım eşim. Çünkü eşiminki biraz daha zor. Baya bir midesi bulanıyordu. İlk üç ay çok zor geçiyordu onun için. Üçü de normal doğum çocukların. Onun da etkisi elbette aman böyle yapın, şöyle yapmayın. Doğduktan sonra her şeyi daha net duyuyordum. Yani devamlı birlikteyiz, doktora git, otobüste giderken, dönerken. [00:06:28] Speaker B: Yani trafikteyken komşular ziyarete geldiğinde. [00:06:31] Speaker C: Bir şey de var, aa üç çocuğun mu var falan hani o da oluyor mu bilmiyorum ama benim birçok hani ikinci çocuğu yanımda mesela küçük üçüncüye hamile nasıl hani o da çok var. [00:06:43] Speaker B: Bak aynı komşu. Çok anıyorum. [00:06:46] Speaker C: Çok yaramız var. [00:06:47] Speaker B: Aynı komşu, diğer hikayedeki komşu şey yaptı. [00:06:50] Speaker A: Umut doğmuş, Zafer'le hamile kalmış, alısın paylaştık böyle şey olacak, aa tebrikler. [00:06:56] Speaker B: Hiçbiri yok, aaa canım geçmiş olsun der gibi böyle aaa. Böyle üzüldü kadıncağız bizim için. Kötü olmuş şey anısına diye böyle işe. [00:07:06] Speaker C: Şey de var, kazayla mı oldun? [00:07:08] Speaker B: Kazayla. [00:07:09] Speaker C: Şimdi bu kadar detayları konuşalım mı? Yani şimdi komşum hani oturalım her şeyi önüne mi dökelim? [00:07:14] Speaker B: Bir tebrik etsen de geçsek yani. [00:07:15] Speaker C: Konuyu kapatsak. [00:07:16] Speaker A: Ne zaman doğacak? [00:07:17] Speaker B: Yani tarih bedde mi? Kız mı erkek mi? Onlara geçsek. [00:07:20] Speaker C: Yani gerçekten evet bitiriyor bu durum bizi. Ama bir de bunun kötü yanları da var bu arada. Yani evet tamam şimdi espriyle filan dile getiriyoruz. [00:07:29] Speaker B: Ama bu... O anda espri olmuyor mu? [00:07:31] Speaker C: Hayır hiç komik olmuyor gerçekten. Ya en başta sizinle podcast ile başlamadan önce bunu konuşuyorduk. Gerçekten bazı şeylere hiç gülmüyorum. O anda. Ya da aklımdan hani geçip gitmiyor. O şey bende kalıyor aslında. Ama karşımdaki kişi hiç öyle düşünmüyor bende kaldığını. Onun için naif ve iyi niyetli bir sohbetin sonucu. Mesela bir komşumuz da bize şey diyordu ben hamileyken. Ya işte çocuğu sen tek başına yıkayamazsın. Kesinlikle. Ben yardım ederim sana. İşte size gelirim. Çocuğu yıkarız birlikte. Ben her şeye de yardım ederim. Çünkü sen yapamazsın kendi başına. Eşinle yok hiç beceremezsiniz falan. Ya biz çocuğu yapmışız. Şimdi yıkamayı mı başaramayız? Bu hikayede. Başaramıyorsak da bir iki deneriz. Başaramıyoruz. Akıl almak istiyorsak bir yardım isteriz o noktada. Ama şu andan daha yapamayacağımız fikri burada başladıysak gerçekten, yapamayacağız büyük ihtimalle. Hani bu gerçekçi bir Bakış açısı olmalı. Çünkü birisi size sürekli yapamayacağınızı söylüyorsa yapamayabilirsiniz günün sonunda. [00:08:29] Speaker A: Doğru. Ailelerin bir de yakınlığı da önemli. Çok yakınsa, erkek tarafı, kadın tarafı ikisi de yakınsa o zaman söylenen cümlelerin ağırlığı bazen hissedilmiyor. Elbette ben biliyorum ya. Çocuk yaptım daha önce. [00:08:43] Speaker B: Bırakın hallederiz. [00:08:44] Speaker A: Böyle çocuk yıkanır. [00:08:46] Speaker C: En iyi ben biliyorum. [00:08:47] Speaker B: Ya işte onun da verdiği bir özgüvenle. [00:08:50] Speaker A: Çok daha sert şeyler söylenebiliyor. Elbette yine dediğim gibi komik şeylerden bir tanesi mesela. Umut doğdu. Beş gün sonra biz yoldaydık. Şeye gidiyoruz. Edremit tarafına. Eşimin ailesi ziyarete gelmiş. Birlikte gezeceğiz. [00:09:01] Speaker B: Bir yerde durduk. [00:09:02] Speaker A: Bir şeyler yemek için. Teyzelerden bir de aa çok Çok güzelmiş, bebeğiniz şöyledir böyle kaç haftalık? Beş günlük abla. Bir baktı suratına. [00:09:12] Speaker B: İçinden neler dediğini tahmin edebiliyorum. Ve bir yan baktı, bir gidişi var. Abla hiçbir şey demeden uzaklaştı. Herhalde şey hissetti böyle ağzımı açarsam ben. [00:09:22] Speaker A: Böyle bir şeyle... Anlıyorum yani bir geleneklerimiz var, göreneklerimiz var. Ama bazıları tamam güzel olabilir ama zorunlu değil. Onu da anlamak gerekiyor. Ama bu sırada da dediğimiz gibi çok ağır şeyler söyleniyor. Ve bu kime söyleniyor? Genelde... [00:09:36] Speaker B: Koca olduğunda orada fazla söylenmiyor ama tek. [00:09:39] Speaker A: Başına olduğunda zaten zor bir hamilelik geçiriyorsa özellikle bir de şey ilerledikçe aylar yorgunluk o bitkinlik özellikle bir de ağustos ayına. [00:09:49] Speaker B: Filan denk geldiyse o sıcakta bir de. [00:09:51] Speaker A: Laf işitiyorsun onun yükünü tahmin edemem yani. [00:09:55] Speaker C: Bir de zaten annelik sanki sürekli bir mücadele ve nasıl çocuğuna yeterli olmadığının bir mücadelesi. Kafanda sürekli bununla mücadele ediyorsun zaten. Ve sizin dediğiniz gibi insanlar da buna ekstra hani ekledikçe, ekledikçe o şey patlıyor insanın içinde. Ben zaten yeterli değilim, sen de söylüyorsun yeterli olmadığımı. E zaten şurada da hata yapmışım, burada da hata yapmışım, burada da hata yapmışım. Ve aslında bir kadının içinde bence çok büyüyor bunlar ve büyük bir, derin bir yük oluyor bize diye düşünüyorum. [00:10:23] Speaker A: Doğru. O durumlarda ne yapılabilir? Yani elbette şey anlamında demiyorum yani hepimiz çözdük, anlıyoruz, yüzde yüz eminiz gibi değil ama hamile kalmak üzere olan, henüz hamile olamayan, hamilelik sürecinde olan, yeni doğum yapmış, bir kişiden konuşuyor olsan, böyle laflar duyuyor, eksikliğini devamlı yüzüne sokarak da yani neden olmuyor ya da neden böyle çocuk neden yemiyor artık her neyse bir ton problem olabilir. Nasıl yaklaşılmalı? [00:10:50] Speaker C: Herhalde şeye bir cevap olmazdı. Takma. Çünkü herkes aynı cevabı vermiyor. Takma ya işte öyle diyor falan. [00:10:56] Speaker A: Onlar büyür falan. [00:10:57] Speaker C: Evet olur ya falan. Takma o kadını söylediğine ya da takma Özgür abin söylediğine. O hani bilmiyor hani öyle dedi falan. Bu bir cevap değil. Ama onun yerine ben olsaydım yani bizim gibi hani Türkiye'de bir onur kültürü var sonuçta. Karşımızdakini onurlandırmaya çalışıyoruz. Utandırmamaya çalışıyoruz. Bir teyzeye hani şey de diyemem açıkçası. Senin dediğin yanlış diyemem büyük ihtimalle. [00:11:18] Speaker B: Diyebilecek arkadaşlarım var ama. [00:11:20] Speaker C: Evet, ben diyemem ama. Ama herhalde şey derdim hani kafamı sallayıp, teşekkürler fikriniz için deyip konuyu kapatırdım şu anki aklım olsa. Ama dediğim gibi o zaman o aklım yoktu ki onu içime alıp düşünüp derin derin hani Meryem'in bu yüreğinde sakladığı ayetler gibi düşünüp büyütüp büyütüp hani şeyler yapıyordum. [00:11:39] Speaker A: Ya haklıysa? [00:11:40] Speaker C: Evet. Sonra da çocuk da zaten haklıymış falan oluyorum böyle. [00:11:43] Speaker B: Dede teyze demişti bana, çocuk hasta olacak böyle yaparsa bak hasta oldu. [00:11:47] Speaker C: Ama gerçek şu, o teyze ya da annemiz babamız yani kimse, o kişi, her şeyi bilmiyorlar ve her şeyi bilmemeleri bir sorun değil. Ve bu bizim ilk seferimiz, ilk deneyimimiz ve bu çocuk farklı bir çocuk. Ve en önemlisi bence bir kişi bana bunu söylediğinde çok teşvik almıştım. Tanrı seni bu çocuk için seçti. Sen bu çocuğun annesi olmak için. Rab seni bu çocuk için seçti. Bu çocuğa senden daha iyi, hiç kimse anne olamaz. Çünkü Tanrı seni seçti. O zaman o bakış açısıyla baktığımda onun iyiliğini en iyi ben biliyorum. Onu en iyi ben düşüneceğime eminsem artık, bazen farklı fikirler duysam da, bazıları olumsuz olsa da, hepsini alıp sanki biraz süzgeçe bir ele koymak gerekiyor diye düşünüyorum. Her de bu fikri verdim. Bu çocuğun annesi sensin ve en iyi sen bilirsin. [00:12:34] Speaker A: Ve şey de önemli, yani Rab seni, şeyden bahsediyoruz ya, Rab seni yetiştiriyor. Sen anne oldun ve şimdi çocuğun oldu gibi bir şey yok. Sen çocuğun büyüdükçe, sen de onunla birlikte büyüyorsun aslında bir anne olmayı. Ben hatırlıyorum mesela, Alısın'la eşimle birlikte oturup sohbet ettiğimizde, Umut doğduğunda, o ilk 1-2 ayındaki ettiğimiz sohbetlerle ikinci o çocuğum da aynı değil. Birçok şeyi anlamış olacağız, tamam bununla o kadar korkmayalım, bununla o kadar şey yapmayalım. Gelişiyor çocuklar. [00:13:02] Speaker C: Hemen acile konuşmayalım. [00:13:03] Speaker B: Aynen hemen böyle ilaç falan yedirmeyelim ya. [00:13:06] Speaker A: Da böyle bütün gece yanında beklemek zorunda da değilsin. Çocuk yani. Rabb öyle yaratmış. Elbette zamanı geldiğinde bazen onlarda gerekebilir ama bir şeyi sen de öğreniyorsun. Bu nedenle bir lütuf göstermek gerekiyor birbirimize. Karı koca olarak özellikle. Çünkü diyor ya yani sonuçta annemizi babamızı bırakıp birbirimizden oluyoruz eşimizde. Bu nedenle artık biz... Biz var, biz anne, karı ve kocadan oluşuyor ve çocuklar geldiğinde birlikte büyüyoruz, birlikte baba olmayı öğreniyorum, anne olmayı öğreniyor, ah bak böyle mi yapsak? Konuşuyoruz, gelişiyoruz yani. Bir anlık olan bir şey değil bu. Bizler de büyüyoruz. [00:13:41] Speaker C: Bir de aslında evliliklerde en çok zorlanan kısım çocuktan hemen sonraki kısım diye genelde düşünüyoruz. Benim için evliliğimizdeki en iyi kısım bence çocuktan sonraki kısımdı. Gerçekten eşimin benimle yürüdüğünü gördüğüm bu kısımdı. Zaten biraz konuşmuştuk seninle daha önce. Benim hamileliğim 20'li haftalara kadar çok iyiydi. Sonra bir anda her şey yukuş aşağı ilerlemeye başladı. Hiç midem bulanmıyor, her şey çok iyi. Prensesler gibiyim. Böyle hani şey var ya pembe fiyonklar fışkırıyor falan. O noktadaydım ama bir kontrolde doktor işte bir şey tahmin etti ve bir gelişim geriliği var ama Bakalım falan. Hani o noktadaydı. Anlamaya çalışıyordu. İki hafta sonra tekrar gittik. Evet, var. Bir hafta sonra daha gelin. Artık 25. haftadaydık gittiğimizde. Ve dedi ki, bu artık benim yapabileceğim bir şey değil. Daha büyük bir, biz bir muayenehaneye gidiyorduk. Daha büyük bir, acil olan, yeni doğan yoğun bakımı olan, sizin ciddi, tam teşekküllü bir hastaneye gitmeniz lazım. Sizin çocuğunuzun durumu parlak olmayacak doğunca, dedi. Adam hani resme baktı ve gelecekteki şeyleri tahmin ediyordu. [00:14:51] Speaker A: Artık. [00:14:52] Speaker C: Ve ondan sonra bizim hastane sürecimiz başladı. Sonrasında zaten bir buçuk ay ben hiç hastaneden çıkamadım. Hani arada böyle hafif hafif çıkıyordum. Arada işte üç gün kalıyorum, dört gün çıkıyorum falan. Sonra bir buçuk ay tam yattım hastanede. Ne vardı? Aslında ben bunun da Bütün annelere umut olmasını istiyorum çünkü ne yediğimiz, hani çünkü şey var ya mahalle baskısı, yediğin şey mi? Yaşın mı büyüktü, ondan mı oldu? Geçe mi kaldın işte falan. Hayır, ben gençtim. Hani 26 yaşında, 27 yaşındaydım. Hiçbir sağlık sorunum yoktu. Beslenmem de gayet iyiydi. Ama bir anda çokluğu bozukluk diyorlar. O zaman hamileliğimde her şey kötüye gitti. İşte plasentada kanama var, amniyo sıvısı az, kalp ritim bozukluğu var. Çocuğun kalp ritimine şimdi 120 üstü olması lazım. 40'ı görüyor. Demek ki burada bir şey var, bu çocukta bir problemimiz var. İçeride ne olduğunu göremiyor. Bir şekilde de tutmaları lazım çünkü 25. haftadayız. [00:15:48] Speaker A: Evet, her an. [00:15:49] Speaker C: Her şey kötüye gidiyor. Aslında o zaman hani eşimin ne kadar, yanınızdaki kişinin ne kadar destek olabileceğini gördüm size. O da benimle aynı hastanede yattı. O da benimle her gün yürüdü aynı yolda. Ve her zaman umutsuz bütün senaryoların içinde benimle birlikteydi. Ama bunun içinde Tanrı'nın varlığı da vardı. Ben 20. böyle haftalardan önce yine sessiz zaman yapıyorum, böyle bir masamız var. Sessiz zaman yaparken de geldi, Rabana bir şey söyler. Ben anlamazsam yazarım onu. Hani sonra bir düşüneyim. Dede söylediği şey buydu, seninle birlikte doğum sancıları çekiyorum. Tam buydu. Ben de dedim Kira Bey, ben çok iyiyim. Hiçbir hastalığım yok. Ne demek istediğini hiç anlamadım şu an. Ama yazacağım dedim ve yazdım. Sonra diğer bir söylediği söz, çocuğumuzun ismini duymuştuk. Ne olduğunu biliyorduk, Aren ismi. Ve dedi Kira, ben onun adını avuçlarıma kazıdım ve onun yolunu gözlüyorum sürekli. Bunu bir çiz dedi. Bunu çizdim ve dedim Kira Bey, Hala anlamadım. Sen ne demek istiyorsun bu hikayede? Neden benim çocuğumun yolunu gözlüyorsun? Neden avuçlarının olmadığını kazıyorsun? Neden takip ediyorsun? Hani bu kadar. Sonrasında anladım ki aslında hamleliğim hiç iyi değildi. Göründüğü gibi değildi ve her şey yokuş aşağı gidiyordu. Ama Rab ondan önce ne demişti bana? Ben bakıyorum aslında. Hani o mesajı vermişti. Ben tutuyorum seni ve seninle yürüyorum aslında bu yolda. O mesajı vermesi çok ilginçti benim için. [00:17:10] Speaker A: Seni de önden hazırlıyor. [00:17:11] Speaker C: Kesinlikle. Ama bu arada itiraf edeyim, o acının, o belirsizliğin içinde gezerken hiç hatırlamadım Rabbimle söylediğini. Hiç, hiçbir fikrim yoktu. Çünkü çok ağır bir, aslında depresif bir ruh haline sürüklemişti beni. Çünkü şöyle hayal edin, hamilesiniz ve bir anda şeyler, pembe fiyonklarla hayal ederken kendinizi ve çok hani spor yapayım işte normal doğum olsun, şöyle yapalım Kızım şu gün. [00:17:36] Speaker A: Doğar sonra bunu yaparız birlikte. [00:17:38] Speaker C: Hayallerden bir anda hani doktorların bir anda çat diye odaya girip sen bugün aç kalmalısın çünkü her an doğum olabilir. Asla normal doğum yapamayız. Çocuk zaten hiç uygun bir nokta değil. Bu çocuğu yoramayız dedikleri çok hızlı ve sert bir geçişe gittik ve hiçbir zaman söz vermediler bize bu çocuk sağlıklı doğacak. Söz veremeyiz. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Dediler. Ama öbür ihtimalle hazır olmalısınız. O zaman tabii ki Rabbim dediğini o an fark etmem çok zordu. Bence hani hatırlamam, o anıya tekrar, o ana tekrar geri dönmek çok zordu. Ta ki hastaneden çıktıktan sonra, aylar sonra günlüklerimi okuduğumda tekrar bir gördüm. Sen bunu söylemiştin. Ben bunu biliyordum aslında. Sen bana haber vermiştin bir şekilde. Kendini ifade ettin ama ben göremedim. Yani bunu anlamak çok ilginç bir şeydir. Rabbim o anda bile öncesinde beni hazırladığını, hazırlamaya çalıştığını, bana bir şekilde anlatmaya çalıştığını gördüm ama o anın içinde onu göremedim. [00:18:37] Speaker A: Ama çok değerli bir hatırlatma hepimiz için. Bir Tanrı var, bizi seven bir Rab var. Bizi seninle daha önce konuşmamızda da yani yalnız bırakmıyor. Bu olmayacak demek değil. Ama seninle birlikteyim. Yalnız olmayacaksın. Ben yollarını, ben sizi takip ediyorum, ben izliyorum. Bu sözü vaat etmesi gerçekten çok değerli. O süreçten sonra eve döndün. Eren kaçıncı haftada doğdu? [00:19:00] Speaker C: Normal bir 36'ya kadar tutabildiler. Onlar zaten doktorlar için çok büyük bir başarıydı. Onlar 31'de pes etmişlerdi artık o kadar. Kötüye gitmişti her şey ve eminlerdi ama 36'ya kadar başardılar. Gerçekten büyük bir efor ve gerçekten bütün kiliseler dua ediyordu sürekli bizim için. Ve doğar doğmaz küveze girdi zaten tahmin ettiğimiz gibi. Ama 8 saat sonra çıktı. Bütün kilise dua ediyordu o 8 saat boyunca ve hemen çıktı. O zaman aslında beklentimiz günler kalmasıydı. Neyse, doğumdan beş gün sonra tekrar hastalandım ve üç buçuk ay sürdü bu hastalık. O zaman gerçekten hani şey derler ya, biz bunun annelerle esprisini yapıyoruz. Çocuğum ağlıyor. Öyle bir ağlamaktan bahsetmiyorum. Çocuğum ağlıyor dediğim, hiç susmuyor. Çünkü bu çocuğun bir hastalığı var ve acısını ifade edemediği için sadece ağlıyor. 7-24, öyle düşünün. Sadece burada uyuyor şu şekilde ve hiçbir şekilde sabit duramıyor bir çocuk. Çünkü sürekli hasta ve sürekli bir sürü test yapılıyor üzerinde. Sürekli bir şeyler deniyorlar, çözmeye çalışıyorlar ve ne olduğunu 3,5 ay 11 tane doktora götürdük. Hiçbiri bulamadı. o kadar uzun süre. Meğer 3,5 ayın sonunda anladılar ki bir çeşit yaşlandığımızda olan bir hastalığı varmış. Ama doğuştan ve asla tahmin edemeyecekleri karaciğer enzimi yüksekliği doğuştan hiç beklenmeyecek bir şeydi. Bu yüzden de doktorlar bu ihtimali hiç düşünmediği için çünkü çok böyle bir yani yaşlı bir hastalık yani nasıl ifade edeceğimi bilemedim. [00:20:33] Speaker A: Neyse ama... Çok düşük bir olasılık oyunlarında hiç bakmıyorlar bile. [00:20:36] Speaker C: Hiç düşünmediler yani. Ama ne oldu? O üç buçuk ay bizim çocuğumuz çıldırmış gibiydi. Yani gerçekten. Sadece ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor. Başka hiçbir şey yapmıyor. Ben sadece ayakta çocuğa bakıyorum. Oturunca çığlık atıyor. Onu yanlış tuttuğun an ağrısı tekrar başlıyor falan. Böyle bir durumdu ve dediğiniz gibi doğumda bir de ben hastanede sürekli şöyle dua ediyordum işte bazılarının doğumhaneye katında kalıyorsanız bir sürü kişinin çocuğu doğuyor ve hemşire de işte geliyor şey diyor ay bugün işte 8 tane çocuk doğdu birisi o kadar ağlıyor ki hani Allah annesine sabır versin diyorlar. Ben de o sırada şunu düşünüyorum ya keşke benim çocuğum da sağlıklı olsa da ağlasa falan sonra eve gittim. Çok pişmanım. Bu nasıl büyük bir lafmış? Bu çocuk çok ağlıyor. Gerçekten çok zordu ve bir gün ben böyle artık küçük bir kriz geçirdim. Çocuğumuz ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor ve ben çığlık attım en sonunda. Çünkü hiçbir şekilde susturamadığınız bir çocuk hayallerin. Ve bir de hani kendi çocuğunun acı çektiğini görüyorsun. Kaç tane doktora götürüyorsun. Hiç umut yok. Hiçbir şey olmuyor yani sonunda. Ve bence bu bana fazla gelmişti günün sonunda. Böyle bir çığlık attım. Ve sonunda komşumuz geldi. Ve dedi ki, şu ana kadar ben senin hiç bağırdığını duymadım. Çocuğu ben alsam, sen biraz dinlensen. Ben de dedim ki, gel bir bak yani dedim. Sadece ağlıyor dedim yani bu çocuk. Gerçekten kadın geldi, oturdu. Ve ben çocuğu tutuyorum kucağımda. Yarım saat falan oturmuştur. Hiç ağlamadı. Yani böyle de rezil oldum yani. Gerçekten. Sanki çocuğu gizlice cimciriyordum böyle alttan. Yani çok kötüydü. [00:22:15] Speaker B: Kızım ağlar mısın? Şimdi ağla lütfen bak. O kadar iftihar ettim komşuyu. [00:22:19] Speaker C: Sonunda eşim dedi ki yani gerçekten orada hani dedim ya daha önce de eşimizin ne kadar aslında destek olabildiği de ortaya çıkıyor bize. Eşim dedi ki bizim kabullenmemiz lazım. Bizim çocuğumuz hasta ve bizim yardıma ihtiyacımız var. Bizim ailelerimiz başka şeyde yaşıyor. Ya senin aileni çağıralım, ya benimkini çağıralım, ya sen onlardan birinin yanına git. Çünkü sen delireceksin artık. Yani kaldıramıyorsun artık. Çünkü çığlık atmışsın. Çok anormal bir şey hani. Senin için bu. Komşu gelmiş falan dedi. Yani hani. Gerçekten o zaman ailemin yanına gittim. 5 hafta onlarla kaldım. Ve onlar da hep böyle telefonla konuşursun işte dedim ya. Aa çok ağlıyor çocuğumuz falan. Anlatıyorum böyle anneme. Annem dedi ki daha birinci günün sonunda sabah işte artık annem uyanıp dedi ki, Dilara dedi kusura bakma ama ben abartıyorsun zannediyordum dedi. Herkesin çocuğu ağlar. Bu çocuk mu görmüş? Abartıyor zannediyorum dedi. Senin çocuğun deli gibi bir şey dedi. Hiçbir şekilde susmuyor dedi. Çünkü hasta dedi ama ben onu düşünemedim dedi. Kendi annem bile ağladığını söylediğinde hani böyle abarttığımı düşündü. Gerçekten beş hafta kaldım onlarla. Hep yardım ettiler. En azından yemeği yaptılar, başka sorumluluklardan alındım. Ama çocuğumuz iyileşti. O dönem bir tane tedavi denediler. Sonunda testte karaciğer enzimini buldular. Onu zaten düzelttiklerinde, tedavi ettiklerinde tamamen düzeldi. Ama davranışları sabit kaldı, o ağlama atakları. Çünkü doktor dedi ki, alışkanlık haline gelmiş artık. Çocuk hani... [00:23:53] Speaker A: Yani üç buçuk ay diyorsun. [00:23:55] Speaker C: Evet, otomatik bir alışkanlığa dönüşmüş. Sekiz ay sürdü bunu kesmesi. Sekiz ayın sonunda ben fark ettim ki ben depresyondaymışım. Sadece hiç fark etmemişim. Sadece çocuğa hep odaklandığım için iyiymiş şu an. İşte ağlıyor. Altını açsam çok mu ağlar? [00:24:10] Speaker B: Daha mı kötü olur? Daha mı iyi olur? [00:24:12] Speaker C: Evet, dağılıyor. Sürekli hani onları hesapla hesapla. Ay şimdi komşu mu gelecek? Gene rezil olduk. [00:24:17] Speaker A: Onun bazı şeyleri evet. [00:24:19] Speaker C: Aynen. Yemeği yapmam lazım ama çocuk ağlıyor. Mesela eşim her gün işe giderken şey yapardı. Yanıma işte sehpanın üstüne yiyecek bir şeyler koyuyor. Su. [00:24:27] Speaker A: Kalkmak zorunda kalma diye. [00:24:29] Speaker C: Çünkü biliyor ki kalkamayacağım bir daha. Gidip hani yemek yapayım. Sadece ona bakacağım. Tahmin ediyor bunu. [00:24:34] Speaker A: Doğru. [00:24:35] Speaker C: Öyle işe giderdi. Neyse günün sonunda ben nasıl depresyonda olduğumu anladım. Diğer annelerle zaman geçirirken anladım. Ve sağlıklı çocukları olan annelerle zaman geçirirken, işte mesela sizin eşiniz gibi. Onlarla hani bakıyorum parka gidiyoruz falan. Onların fikirleri daha farklı. Onların konuşma tarzları da aynısı anladım. Aa galiba ben depresyondaymışım. Fark etmedim. [00:24:57] Speaker A: Aslında ılısında da o, eşimde de oldu. Kolik gece 12'de başlıyordu, sabah 6'ya kadar. Komşularımıza buradan teşekkür ediyorum. Hiçbiri bir kere laf söylemedi. Ama 12'den 6'ya kadar yardımcı oluyorum. Yedi işe gidiyorum. Dönüyorum. Akşam o 12'ye kadar problem yok. Gece 12'de tekrar başla. Fıtık o başladı, şu başladı. Altı ay, yaklaşık bir altı ay sürdü. Ama onu yine eşimde de gördüm. Yani bir çok kötü bir durumdaydı. Tamam, çocuk ağlıyor. Sen çık bir yürü. Ben evde bekleyeyim. Yani sen en azından duyma. [00:25:28] Speaker B: Öyle şey olmuştu ki artık böyle gece. [00:25:30] Speaker A: Yatarken ev sessiz ama çığlık duyuyorum kulağımda. [00:25:34] Speaker B: Böyle sarsılıyorum gece. [00:25:35] Speaker A: Ama kalktım da yok bir şey yok işte tamam tekrar yat. [00:25:37] Speaker B: Böyle uyanıyordum. [00:25:39] Speaker A: Bir yıl falan sürdü böyle. [00:25:41] Speaker B: Bir anda böyle... Çocukların bir dışarıda ağlayışını duyuyorum. Travma gibi böyle. [00:25:46] Speaker C: İlk iki yıl sürdü. Acaba ağladı mı? Acaba şu an bağırıyor mu? Evet kalıyor bir tık. Bir süre sonra geçti yani. [00:25:55] Speaker A: Çok sevdiğim bir kişi var. Ünlü biri. Şöyle bir sözü var. Diyor ki, acı çektiğimizde acı bizi daha insan Yapar. Daha bir insan oluyorsun. Neden? Çünkü artık böyle bir durum yaşayan bir anneyle gelip onun için dua ederken, onu biraz anlayarak dua edebiliyorsun. Yalnız söylediğin sözlerde biraz daha dikkatli oluyorsun. Çünkü yanlış bir şey söyleyip daha da o... Farkındasın olayın. Bu bence çok değerli. [00:26:18] Speaker C: Ya da çocuğu olmayan birçok kadın var mesela ya da olamayan kadınlar ya da erkekler var. Onlarla konuşurken ne demen gerektiğini biliyorsun aslında. Ya da çocuğunu kaybetmiş birçok anne var aslında. Çünkü aynı yolda o karanlık ve ölüm vadisinde yürüdüğünde sürekli çocuğunun ölme ihtimali hakkında, doktorlar sürekli seninle konuştuğunda aslında o kadının ne hissedebileceğini biraz anlayabiliyorsun bence. Kesinlikle. Diye düşünüyorum. [00:26:44] Speaker A: Ama en azından konuşmaman gerektiğini de bilebiliyorsun. Bir kişinin ihtiyacı bir konuşma değil. Yani katılacağız bütün gece ayakta. Konuşsan ne anlayacak, ne hatırlayacak? Yanında durup bir iki ihtiyacını karşılamak. Yemeğini getireyim, evini temizleyeyim. Bir şey yapıp o kişiye destek olup o elindeki yükü azaltmak. Son bir konu, ondan sonra kapatalım. Son konu da şu. [00:27:04] Speaker C: Neden ikinci çocuğu yapmadınız? [00:27:06] Speaker B: İkinci çocuğu ne zaman? Neden değil. Olacağını bilerekten yok. [00:27:11] Speaker C: Ya biz birinci ay falan bizim çocuğumuz olduktan sonra birisi bize bunu sordu. Eee ikinci ne zaman falan. [00:27:17] Speaker A: Ha birlikte durdular. [00:27:18] Speaker C: Evet. [00:27:18] Speaker A: Birlikte durdular falan. [00:27:19] Speaker C: Ben gerçekten tokat atmak istedim. [00:27:21] Speaker A: Öyle mi? [00:27:22] Speaker C: O kadar sinirlendim ki. [00:27:23] Speaker A: Aa doğru tam hasta olduğu zaman da. [00:27:25] Speaker C: Evet. Ve şey düşündüm. Şimdi ben bir buçuk hastanede yatmışım. Çocuk bir aydır ağlıyor. Ve ikinci çocuk hakkında şu an Bir yorum yapmamı istiyorsun. [00:27:36] Speaker B: Seninle başka bir günde görüşmek istiyorum. [00:27:39] Speaker C: Daha aklım Selim diye hale geçensem ben o gün bir daha konuşalım bu konuyu. Sizin sorunuz neydi ama? Bu değildi herhalde. [00:27:46] Speaker A: Benim sorum bir pastor olarak. Kiliseye gitmişsin. Çocuğun var. Biraz huysuz diyelim. [00:27:54] Speaker B: Mesela ilk üç buçuk ayı gibi. [00:27:57] Speaker A: Kilisede de ister istemez böyle, ya sustursana şu çocuğu. İster istemez çocuklara bakış açımız gürültü patırtı yapan, ve yapıyorlar da, onunla takılmıyorum ama bir pastor olarak o ailelere biz daha iyi nasıl destek olabiliriz? Çocuklu aileleri sanki bazen bir kiliseye çocuğu susturunca gelin ya da sus, ağlıyorsa hemen çıkın gidin, dikkatimizi dağıtıyorsunuz gibi bir yaklaşım olabiliyor. Olmasa bile üstüne alınıyorsun çünkü etrafta çoğu insan öyle yapıyor. Var mı bu konu hakkında düşünceniz? Senin deneyimin nasıl oldu kilisede? [00:28:26] Speaker C: Götürmüyorduk biz. [00:28:28] Speaker B: Çünkü çok pahalıydı. [00:28:29] Speaker C: 3,5 ay O güzellikte evet. Normal değildi o seviye. Bütün katılımcılar adına götürmüyorduk tabii ki. Ama mesela sonrasında pastörümüzün bir tavrını hani düşünüyorum. Bizim kızımızın araba midesi ne tutuyor? Ve tabii çok küçük olduğu için biz anlamıyorduk ne olduğunu. Ve her araca bindiğinde krizler, ataklar oluyor böyle. Neyse bir gün pastörümüz bu 8-10 aylık çocuğumuz dedi ki ya siz kiliseye hiç gelmiyorsunuz. Bize dedi ki biz sinir harbi halinde geliyoruz yani sürekli bir kavga dövüş, çocuğu susturmaya çalış ve susturamama sinirlerimiz bozuluyor kilisede çok hani o esenlik yok bizim için çünkü kavga etmişiz arabada falan. [00:29:07] Speaker B: Gelirken yolda. [00:29:08] Speaker C: Gerçekçi olmak lazım yani kavga ediyoruz bazen. Ve o kişi bize çok ilginç bir şey söyledi. Dedik ya acaba dua mı etsek? Çocuğunuzu araba tutuyor olabilir mi falan. Çok basit bir cümleydi. Biz gerçekten düşündük. Bu çocuk arabada artık ağlıyor. Yani neden acaba falan. Çok basit bir şey gibi geliyor. Biz hiç düşünmedik. Çünkü evet biraz şeyden bahsettik. Bazen yargı gibi gelen fikirler var. Ama aynı zamanda çok güzel gelen fikirler de var. Ve o pastörümüzün fikri çok iyiydi bizim için. Ve sonra o bize ben sizin için her hafta dua edeceğim dedi. Ve gerçekten her pazar bizim için dua etti ve biz bir ay sonunda gitmeye başladık ve gerçekten kızımız yavaş yavaş böyle işte ikili ilaçlarına geldiğinde konuşmaya başladı işte karnım demeye başladı karnım tuttu o zaman anladık ki gerçekten midesi tutuyor şu an 5 yaşında hala tutuyor demek ki hani bunca zaman onun çıkarttığı savaşı biz hala rahatsızlığına işte ya da o mızmızlığına falan, yaramazlığına bağlayacaktık. Ama aslında pastörümüz bize bir fikir verdi. Ama bizim kilisemizde mesela bazen bebekler uyuyor ve horluyorlar gerçekten. Ve bazen insana falan bakıyor. Ama bazı kişiler de tam tersi sevgiyle bakıyor o çocuklara. Ben kilisede büyürken o benim bakış açımı çok değiştirmişti. Ben çocuklara daha çok dikkat dağıtıcı, gibi bakarken birkaç pastör çocukları gülümseyerek yok hani olabilir insan kalp horlanır hani çocuk o zaten falan gibi baktı ve o benim bakış açımı baya değiştirdi aslında. Bunun dışında da çocuk odaları var yani çok anormal davranışlar varsa benim çocuğum kadar ağlıyorsa falan. İbadeti ve topluluğu korumak ve sinir sistemini korumak adına o odaya belki götürülebilir. Ama bunun dışında bence çocuklar da Rabbim planının bir parçası. Armağın var çok derin bir şekilde. Rabbim bize verdiği bir armağın var. O zaman o armağından keyif almak da lazım. O çocuğun zor sorularıyla on bininci kez aynı soruya cevap veriyor. [00:31:06] Speaker A: Doğru, doğru, doğru. Armağan olduğundan bahsediyoruz, bazen işte unutuyoruz ve çelişiyoruz kendi içimizde. Armağan olarak gördüğünü söylüyorsun ama şu an. [00:31:14] Speaker B: Hiç armağan gibi konuşmuyorsun hakkında. [00:31:16] Speaker A: Çocuklarımız hakkında konuşmalarımıza da dikkat etmemiz çok önemli. Yani onlardan bahsederken sanki onlar bir yükmüş, bir ağırlıkmış gibi değil de. Rabbim bir bereketi, bu da bunun bir parçası. Sen de ben de öyleydik, çocuklarımız da öyle. Yani yeni bir şey yapmıyorlar, onlar çocuklar. Çocuk olarak devam ediyorlar ve normali bu. İster istemez elbette bazı çocuklar biraz daha fazla ağlar, elbette hastalık durumu farklı ama... az olur çok olur ama onlara bakış açımız yani bakış açımız şey olmamalı asla bir yükmüş gibi onlar yani belki çocuk anlamıyor diye düşünüyoruz 3-4 yaşında çocuk nasıl anlamaz yani dikkatli olmamız gerekiyor kurduğumuz cümleler. [00:31:52] Speaker C: Bence anlıyorlar geçenlerde kızım böyle fotoğraflara bakıyoruz eski fotoğraflara ve benim hastanede yattığım böyle baya kötü gözüktüğüm bir fotoğraftayız neyse ona bakıyordu aa anne sen ne kadar yazık öyle gözüküyorsun falan dedi ben de dedim ama baksana hamileydim oradan beni doğurdun o yüzden dedi. Gerçekten olaylara bakış açımızı değiştirmemiz lazım. O çocuğun baktığı gibi bakıp evet bunun içinde umutsuzluk var mıydı? Vardı. Hayal kırıklığı var mıydı? Vardı. Ama günün sonunda hem Rabbim bir kurtarış planını gördük hem de doğan çocuk aracılığıyla aslında hayatımıza gelen sevinç çok büyük bir şeydi. Hani buna odaklanmamız lazım ve onun bakışı çocukların genel olarak onun değil ama çocukların genel bakış açısından öğrenmemiz lazım diye düşünüyorum. [00:32:36] Speaker A: Doğru bu da şeylerden bir tanesi yani dünyanın bakış açısı, özgürlüğünü kaybettin sen anne olarak gibi değildi. Ya sen bak normalde bu parayı gidip şuna kullanabilirdin. Bir tatile giderdiniz. Bak şimdi bu kadar gideri var. Ve dünyanın çocuk çok ağlıyor. Çocuk hiç ağlamıyor. Acaba bir problem mi? Devamlı bir şey içindesin. Bilgi geliyor. Ve Tanrı'nın sözü var. Tanrı'nın çocuklara bakış açısı var. Bereket olduklarından, armağan olduklarından. [00:33:01] Speaker B: Ve bütün gün boyunca bunun seçimini yapmak zorundasın. [00:33:04] Speaker A: Her gün göklerin egemenliği mi, dünyanın egemenliği mi? Hangisinde yaşayacağız? Karar vermek. Ona uygun şekilde, layıkıyla davranmak, konuşmak. Rabb kiliselerimizi bereketlesin. Dilerim her kilisemizde olur o çocukların. Biraz daha ses gürültü yapabileceği bir odası ve aynı zamanda kilisede de ailelerimizi kilise olarak yetiştiriyoruz, büyütüyoruz bu çocukları. O da bizim için çok çok değerli. Ağzına sağlık. Çok teşekkürler. Deneyimlerini paylaştın. Özellikle o hastanedeki o dönemin eminim dinleyen ve benzer durumda olan annelerimiz de vardır. Rabb onları bereketlesin. O zamanlarında eminim o hatıralarını çocuklarıyla geçecekleri zamanlarla iyileştirsin diyelim. [00:33:42] Speaker C: Amin. [00:33:42] Speaker A: Amin. Arkadaşlar çok teşekkürler bize işlik ettiğiniz için. Lütfen kanalımıza abone olmayı unutmayın. Videomuzu beğenerek ve yorumlarda düşüncelerinizi paylaşarak bize haber verebilir. Düşüncelerinizi paylaşırsanız belki ileride ikinci bir video çekerek size dönüş yaparız. Kendinize iyi bakın, esen kalın.

Other Episodes

Episode 5

November 23, 2024 00:23:42
Episode Cover

Kutsal Kitap'ta Allah'ın İsimleri ve Tanrı'nın Kendini Tanıtma Şekli!

Kutsal Kitap'ta Allah'ın İsimleri ve Tanrı'nın Kendini Tanıtma Şekli! Pastör Özgür Uludağ ve Pastör İsmail Kulakçıoğlu'nun derin teolojik sohbetine katılın! Bu keyifli programda Tanrı’nın...

Listen

Episode 30

May 10, 2025 00:28:46
Episode Cover

Hristiyanlık: Zulümle Sınanan İnanç | Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın İlk İki Yüzyılı

Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlık nasıl bir yolculuk yaşadı? Hristiyanların inanç uğruna verdikleri mücadeleler tarih boyunca hangi izleri bıraktı? Özgür Jerdan’ın moderatörlüğünde ve Antalya İncil...

Listen

Episode 17

February 15, 2025 00:58:09
Episode Cover

Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine - Eren Atik ile Özgürce Sohbet

Eren Atik’in hayatına dokunan samimi bir sohbetle tanışmaya hazır mısınız? Özgürce Podcast'in bu bölümünde, "Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine" başlığı altında, Eren’in Alevi ve Şii...

Listen