Episode Transcript
[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba, Özgürcü'ye hoş geldiniz. Bugün Özgür Uludağ kardeşimle birlikte reformasyon üzerine konuşacağız. Neden oldu ve nasıl gelişti? Ve etkileri ne oldu?
Yoldaş, adaş hoş geldin tekrardan.
[00:00:14] Speaker B: Hoş bulduk adaş, sen de hoş geldin.
[00:00:15] Speaker A: Evet, bugün reformasyon üzerine konuşacağız.
İki gün önce 31 Ekim'de reformasyon günüydü.
O önemli günü birlikte andık ve bugün biraz üzerine konuşmak istiyorum. Elbette ülkemizde o kadar yaygın konuşulan bir konu değil.
Protestan olarak da elimizden geldiğince bu Katolik, Ortodoks, Protestanlık farklarına fazla girmiyoruz.
Çünkü bazen insanlar bunu ayrıştırıcı bulabiliyor. ve yanlış anlaşılmalara sebep oluyor.
[00:00:46] Speaker B: Birlik olduğumuz konular da var fazla fazla. Onlar daha çok geliyor.
[00:00:51] Speaker A: Kesinlikle birlik olduğumuz alanları iyi anlatsak onlara da zaman kalır bir gün ama henüz onu yapmış değiliz. İstemiyoruz fakat aynı zamanda böyle de bir gün var bizim tarihimizde. Protestanlık, başlangıcı sayılır ama öncesi de vardır onun protestanlık bu Luther'in bir nevi başlattığı söylenen bu olay bu gelişim bu topluluk öncesinde neler yaşadı neler Luther'in bu 95 tezini asmaya kapıda asmaya kadar götürdü ve sonrasında Katolik İkilesi ne tür cevaplar verdi nasıl oldu da bugüne geldik nereden başlamak.
[00:01:31] Speaker B: Istersin istersen belki öncesinden Çok isim var.
Yani inanılmaz bir soy ağacı var. Reformun soy ağacı.
Martin Luther, onun parlayan yıldızıdır.
Öyle söyleyeyim. Neden? Çünkü daha öncesinde de tabii ki çok kişi reform yapmak için...
Reform yapmak da demeyelim de aslında o Orta Çağ'da...
Gerçekten yanlış, giden bazı şeyleri görüp değiştirmek istediği için atılım yapan insanlar var.
Söyleyen insanlar var, dile getiren insanlar var. Amaç bir kiliseyi yakıp yok etmek, işte yok efendim bir devrim yaratmak değildi. Bence Luther'in de hiçbir zaman o olmadı.
Kendisi bağlı olduğu kilisenin rahibiydi sonuçta.
[00:02:18] Speaker A: Kesinlikle.
[00:02:19] Speaker B: Ve rahip olarak vicdanını rahatsız eden bir şeyler vardı ki böyle bir şeye girişti ama herkesin bildiği üzere 31 Ekim 1517'de Martin Luther, Alman bir rahip kendisi, ...95 tez denilen tezi. Her ne kadar elinde çekiçle, çiviyle simgelense de...
...geçen bir makale okuyordum, ben de emin değilim o konuda. Yani gerçekten çiviyle mi çaktı, yapıştırıcı mıydı, yapıştırıcı mıydı bilmiyoruz ama... ...her neyse Wittenberg Kalesi kale kapısında, kilise kapısında...
...bir şey astı.
Yani 95 tez denilen bir şey.
Bu neydi? Çoğunluğu o dönemin kilisesinin endüljans adı verdiğimiz belgeleri satmasından kaynaklıydı. Ve onun içeriğinin çoğu endüljansları eleştiren maddelerdi.
Tabii ki içinde papalığı eleştiren şeyler de vardı. Papanın otoritesi, yanlışım yoksa tam hatırlamıyorum ama ex-katedra, yanılmaz sözle mühürlediğim sözler, ...verdiği konuşmalar, yetkiler falan bir sürü otoriter ve...
...özellikle bu endolüjans ağırlıklı konu tartışılmak istendi.
Ama ne oldu?
Wittenberg Kale Kilisesi'nin kapısına asılan bu belge bir davetken...
tartışmaya hani kürsüden aslında akademik bir çalışma, konuşma, tartışma diyelim.
Bir davetken bir tehdide dönüştü.
[00:03:55] Speaker A: Evet.
[00:03:56] Speaker B: Onun sebebi nedir? Belki sen biraz ilerlemek istersin ama gezici matbaalar vardı.
[00:04:00] Speaker A: Evet kesinlikle. Evet amacı orada dediğin gibi bir davetti.
Bunları görüyorum.
Kusaktaba aykırı olduğunu düşünüyorum.
Bunu konuşalım.
[00:04:11] Speaker B: Bunlar nereden geliyor?
[00:04:12] Speaker A: Yaygındı. Yani bu İmoluter ilk değildi. Şey olarak yapan yani bu tartışmaları açan.
Fakat onun durumunu farklılaştıran bir tık politik bir düzen artı Katolik Kilisesi'nin verdiği sert tepki.
verdikleri tepki diğerlerine yaptıkları bir tepki değildi. Çok aşırı ve sertti ve hızlı gelişti. 4 yıl sonra Papa'nın karşısında kendisini savunmak zorunda kaldı. Çok hızlı bir şekilde Roma'ya kadar ilerledi.
Öncesinde bunu özellikle çok yakın bir zamanda Prag'a gitme fırsatım oldu. Prag'da o Hass'ın neydi ismini? İlk ismini unuttum da.
Can Hass. Can Hass bir lider gibi çok sevilen bir karakter aslında. Ne kadar da ateist bir ülke olsa da onu bir körü körüne sahiplenen insanlara başkaldırışı olarak görüyorlar.
O nedenle çok yakın bir zamanda meydana Can Hazın heykelini de diktiler. Kilisesine de gittim, gördüm. Onların da amacı bir tartışmaktı. Çoğu üniversiteden hocaydı o grupta bulunan insanların.
Öncesi çok güçlü bir arka planı var. Martin Luther ilk değildi. Son da olmadı elbette.
Ve gördüğünüz gibi o verdikleri tepki bir anda alevlendi. Ve bu gezgin matbaaların da desteğiyle bu yazdığı 95 tez, sunduğu tez bir anda diğer kiliselere de sıçradı.
Bunun özellikle kuzey kiliseleri daha hızlı benimsedi.
Bugünkü Danimarka olsun, Finlandiya, Norveç... Bu ülkeler de benimseyince bu fikirleri biraz daha güç kavgasına dönüştü.
[00:06:02] Speaker B: Yani John Hustle dediğin isim çok...
O da acı çekti. Hatta Leipzig'de Luther husçu olarak nitelendirildi. Mesela sen husçusun, sapkınsın yani.
[00:06:15] Speaker A: Doğru doğru.
[00:06:16] Speaker B: Çünkü o ünvanı da reddetti Luther. Ben husçu falan değilim diye. Ama sonrasında Luther husun eserlerini okuyunca Döndü ve Us'u övmeye başladı. Onun öğretilerini övmeye başladı aslında. Çünkü fark etti ki tam olarak hissettiği şeyi hisseden bir teolog var.
Bu cezaları almış, sapkın olarak nitelendirilmiş, öldürülmüş.
O zaman övgüyü de bahsetmeye başladı aslında onun öğretilerinden. Ve ilginç bir şekilde de hep şey yaparlar teologlar, şimdi bu Hus, kaz anlamına da geliyor biraz.
Orada bir kazın çevrilmesi gibi benzetildi aslında Hus'un ölümü. Çünkü Katolik Kilisesi o dönem onun mahkûmeti her ne kadar 1999 yılında işte Papa Çek Cumhuriyeti'ndeyken özür dilese de bu konudan dolayı.
[00:07:15] Speaker A: Biraz gecikmiş gibi.
[00:07:17] Speaker B: Ama bir şeyi değiştirmiyor. Gerçeği değiştirmiyor. Çünkü Temmuz 1415'te öldürülen bir adamdan bahsediyoruz.
Ve o vazgeçmedi öğretisinden.
[00:07:28] Speaker A: Kesinlikle.
[00:07:29] Speaker B: Yani aslında şey gibi, Luther gibi...
...sonuna kadar Kutsal Kitap'ın öğrettiği gerçeğin arkasından gitti. Ve baktığımızda...
...zincirlilere bağlıyken...
...kaza geçirtildiğinde...
Orada dedik ki İsa Mesih bundan daha sert zincirlerle bağlanmıştı.
Ve bu paslı zincirlerden utanmıyorum dedi.
Ondan sonrasında dudaklarımla öğrettiğim şeyi kanımla mühürleyeceğim dedi.
Ya baskı gerçeği engelleyemiyor hiçbir şekilde.
[00:08:03] Speaker A: Ve bu baskının aslında baskı değil de bu başkaldırışın Hass'ın da Martin Luther'in de ve diğerlerinin de doğru bir atılım adam olduğunu nasıl görüyoruz?
Katolik kilisesinin geçirdiği o bir nevi evrimle görüyoruz. Hemen sonrasında onların bir araya gelip ya dediklerinde doğruluk payı var.
[00:08:28] Speaker B: Biz bu işi kilise içinde kendi içinde de bir reforma gitti.
[00:08:33] Speaker A: Yani bir nevi Luther'in dediklerini onaylamış oldu orada.
Luther'in dediği zamanda ya da sunduğunda yapmadılar bunu.
Bir nevi ilk başta onu cezalandırdıktan sonra böyle bir yola gittiler. Fakat kesinlikle büyük bir problem vardı orada.
[00:08:50] Speaker B: Yani Luther'in başarılı olmasının sebebi en büyük sebebi tabii ki siyasiydi. Çünkü o prenslerin desteğini aldı.
[00:08:59] Speaker A: Onlar desteğini aldı derken yani korudular onu.
[00:09:03] Speaker B: Tabii ki desteğini aldı derken zaten onlar da kilisenin bu tavrından bıkmış kişilerdi.
Unutmayalım Ortaçağ'da kilise çok dehşet bir güce sahipti. Yani kralları atıyordu papa.
Atama tören, taş giydirme törenleri yapıyordu.
[00:09:19] Speaker A: Toprak sahibiydi.
[00:09:20] Speaker B: Toprak sahibiydi, güç sahibiydi. Birçok ülkede sözünü geçirebilecek hakka sahipti. Kiliseler vardı, psikoposluklar vardı, rahipler vardı sonuç olarak.
[00:09:32] Speaker A: Maddi gücü inanılmaz bir kiliseden bahsediyoruz.
[00:09:36] Speaker B: Böyle bir şeyin içinde...
Tabii ki sonuçta vergiler de vardı.
Kedisenin almak istediği paralar da vardı. Zaten endüljansların en büyük sebebi neydi?
Aziz Petrus Bazilikası'nı yapmak için.
Yani o koca devasa şeyi inşa etmek için endüljans belgeleri sattırmaya başlandı. Ve Luther bundan rahatsız oluyor. Ama neden? Hani dediğimiz şey daha önce kimse mi görmedi bunları? Daha önce kimse rahatsız olmadı mı bu gidişattan? Oldu.
Yani John Wycliffe oldu.
Peter Waldo oldu. Az önce konuştuğumuz John Huss oldu.
Birçok isim var inanılmaz. Memno Simons var.
Yani William Tyndale var. Martin Busser var.
İnanılmaz değerli isimler var aslında. Yani John Knox var. John Calvin var.
Zwingli var.
Luther'le de bolca kavgalar oldu, tartışmalar oldu.
Luther'in eşi var. Kaçak rahibi olarak bilinen aynı zamanda.
Hepsi bir şeyler yaptı. Hepsi bir şeylere girdi. Hepsi taşın altına elini koydu aslında. Çünkü kesinlikle değiştirilmesi gereken bir şeyler vardı. Ve Luther'inki artık siyasi destekte alınca, korununca...
Çünkü ölüme mahkum edildi bildiğin gibi.
Ama prenslerin koruması sayesinde güçlü kalabildi.
Her ne kadar ızdırap içinde bir yaşam.
[00:11:02] Speaker A: Sürse de...
Evet, kendini ele veren, kendini feda eden İsa Mesih'den insanları ölüme gönderen bir kiliseye dönüştüğümüzü görüyoruz o zamanlar.
Ve bu başkaldırışı hak etti.
Doğruya doğru demek, kusak taba sadık kalmak her şeyden çok daha önemli elbette.
Evet, yani bu Katolik kardeşlerimiz için bazen konuşurken zor oluyor onlar için. Hatta yakın bir zamanda, dün paylaştığım o videoda, iki gün önce paylaştığım videoda Katolik bir arkadaş şey yazmış.
Evine geri dön protestan.
Elbette Katolik olduğu için, Katolik kesinden ben de hemen cevap verdim. Adana'ya döneceğim elbette bir gün diye.
Ama bu kullanılan üslup, fazla da değişmemiş.
Katolik kilisesindeki arkadaşlarım elbette çok güzel arkadaşlarım var. Severek de kilise tarihi seven bir insanım.
Kilise tarihine değer veririm.
Elimden geldiği kadar öğrenmeye çalışırım. Fakat bu üstün görme kiliseye yakışmıyor.
Yani İsa Mesih'in bedeni kendini İsa Mesih'ten üstün, İsa Mesih'ten daha fazla güç sahibi iddia etmesi elbette bence kilisenin 21. yüzyılda yaşadığı zorluklardan hala bir tanesi.
Konstantin'e kadar kilisenin durumuna bakıyoruz.
Alçak gönüllü ihtiyacı olanlara yardım eden, kendini feda eden, kendini bedenini teslim eden bir kiliseden geldiğimiz nokta elbette üzücü. Fakat birleştiğimiz noktalar da var şu an. Biraz da ona değinelim. Yani o günde elbette Katolik Lisesi değişti.
Birçok şey, birçok farklı toplantılar yaptılar.
Birçok farklı şu Vatikan toplantıları gerçekleşti. Ve hala devam ediyor değişimleri.
O günden bugüne Katolik Lisesi'nin değişimini nasıl görüyorsun?
[00:13:11] Speaker B: Yani birçok şey var. Zaten Endüzen Sertuk satılmıyor.
[00:13:15] Speaker A: Bütün halkımızın ağzında ok almış olsa da, yüzyıllardır yapılmasa da.
[00:13:23] Speaker B: Yanmayan kefen değil ama teolojik olarak aşırı bir değişiklik olmadı bence.
Katolik Kilisesi'nde.
Zaten bunu değiştirmek de istemezler hiçbir zaman.
Ama Üslup'ta yaklaşımda işte ayin dillerinin değiştirilmesi.
[00:13:47] Speaker A: Latinceden halk dilinden.
[00:13:48] Speaker B: Aynen.
Kutsal kitabın aynı şekilde. Onlar tarafından şu an daha iyi okunabilmesi, rahat okunabilmesinin sebepleri.
Kilisenin bu yumuşaması aslında. Çünkü o dönem çok serptiler gerçekten.
Baktığında William Tyndale niye yakıldı?
İncil'i İngilizce'ye çevirdiği için. Yani o şeylerden biraz sıyrıldılar ve bu bence büyük bir değişim getirdi zaten beraberinde.
Ama bazı şeylerde tabi ki yine nettirler. Herkesin olduğu gibi biz de protestan olarak netiz bazı şeylerde. Ama o şey gitti. O üslup, o sertlik.
Onlar biraz her ne kadar herkes aynı olmasa da aynı şey protestanlar için geçerli.
Ama en azından o dönem bazı şeyler aşıldı yani. Diyanet oluştu.
[00:14:42] Speaker A: Doğru.
[00:14:42] Speaker B: Protestanlar da en azından farklı değerlendirilmeye başlandı.
[00:14:47] Speaker A: Kesinlikle.
[00:14:47] Speaker B: Kimisi yine kafir der protestanlara ama en azından bazı kişiler aynı evin diğer odasındaki kardeşlerimiz derler.
[00:14:56] Speaker A: Daha iyi, daha iyi.
Biraz da şeye dönelim. Aynı videomun altına bir kişi daha mesaj attı.
O mesajda bir protestan diye yanlış hatırlamıyorsan yazan, onun yazdığı da ya Martin Luther'in diğer dedikleri.
Özellikle o ünlü vahiy bölümünü ya da Yakup'u, Yakup mektubunu kutsal kitaptan Olmasaydı dedikleri, söyledikleri hem Türkler hakkında söyledikleri hem de İngilizler hakkında söyledikleri.
Burada bizim halkımızın da Orta Doğu'nu artık nasıl diyeceksek onu herkes kendi anlayacağı üzere düzeltsin de.
Sanki birinin yaptığına iyi dediğimde ben bu adamın her dediğine iyi diyormuşum.
İhsanesiz değil sonuçta.
Günahsız bir insan değil.
Ben Martin Luther'in yaptığı devrim başlattığı o oluşumun...
...o doğru olduğunu savunuyorum. Fakat Martin Luther'i savunmuyorum.
[00:16:01] Speaker B: Başlattığı bile değil aslında.
[00:16:02] Speaker A: Aslında başlatmadan.
[00:16:03] Speaker B: Onunla parlayan.
[00:16:04] Speaker A: Onunla parlayan, hatta başlatan da benim görüşüm... ...Katolik Kilisesi. O tavırlarında biraz daha... ...kabul edici olsalardı...
...biraz daha açık olsalardı bence...
...bu içsel değişim daha hızlı olabilirdi.
[00:16:17] Speaker B: İşte...
...yani...
...bence o kardeşin yazdığı ve bu tepki aynı şey. Katolik kilise şu açıdan, Martin Luther'in tepkisinden bahsediyorum. O kardeşin söylediği tepkilerin sebebi, Katolik kilisesinin o dönem Martin Luther'in söylemlerine verdiği tepkiyle aynı sebep.
Luther'in Zwingli ile olan tartışmalarında yaşanan şeylerde bence aslında ikisi de çok noktada aynı şeyi söylüyordu. Ama etki tepki meselesi olduğu için birbirlerini hiç anlamadılar.
Benzer şekilde bence Luther'de etkiye tepki konuşmalarını biz Luther'in bütün teolojik görüşünü anlayamayız bu şekilde.
Aynı şey benim için de geçerli, senin için de geçerli. Bugün bir konu olsun.
O konu bağlamında ve çerçevesinde konuştuğum şeyler başka konuyla ilgili yanlış anlaşılabilir.
[00:17:15] Speaker A: Kesinlikle.
[00:17:16] Speaker B: Yani özgürler böyle düşünüyorlar.
[00:17:20] Speaker A: Doğru doğru doğru.
[00:17:20] Speaker B: Halbuki o konu bağlamında açılsa çok farklı şeyler göz önünde bulundurularak konuşulacak. Ama Martin Luther mesela Yakup mektubu ile ilgili söylediği şey çok büyük bir talihsizliktir bence.
Kutsal yazıların içinde olan bir mektup için bunu söylemesi yazık yani.
Rab merhamet etsin.
Ama söyleme sebebi neydi?
Ben ona bakarım.
Kesinlikle bir yanlış anlaşılma var. Yanlış anladı bence.
Bu da şunu getiriyor. Biz Martin Luther kusursuz demiyoruz. Martin Luther bir insandır. Ben de Lutherci değilim. Luther'in peşinde gitmiyorum. İsa'nın peşinde gidiyorum.
Gitmeye çalışıyorum en azından.
Martin Luther o dönem Katolik Kilisesi ile çok sert bir tartışmaya girdi. Neydi bu tartışma?
Aklanma, kurtuluş, iman artı iyi işlerle olur.
[00:18:17] Speaker A: Veya parayla güçlü.
[00:18:20] Speaker B: Dolayısıyla Yakup mektubu aslında eylemi vurgulayan bir mektup.
Bu demek değildir ki Yakup mektubu eylemle aklanacağımızdan bahsediyor. Yakup mektubu tam olarak kalbinin dediği gibi yani yalnızca iman bizi kurtarır ama kurtaran iman yalnız değildir.
Bunun anlamı ne demek?
İman işlerle kendini gösterir, kanıtlar demek.
[00:18:45] Speaker A: Evet.
[00:18:46] Speaker B: Bu demek değildir ki biz işlerle kurtuluyoruz ya da işlerle yaparak kurtuluyoruz. Böyle bir teoloji ben kutsal kitapta görmüyorum.
Ama bir kişi gerçekten iman etmişse onun imanı bizim yüreğimize gelen, içimize gelen kutsal ruh haracılığıyla ürün verir. Doğası bu zaten.
[00:19:04] Speaker A: Doğru.
[00:19:04] Speaker B: O zaman iyilik zaten çıkacak ortaya. İşler zaten iyi olacak.
[00:19:08] Speaker A: Doğru, doğru, doğru.
[00:19:09] Speaker B: Ama bu bizi kurtarıyor anlamına gelmiyor.
[00:19:11] Speaker A: O zaman dediklerinden anlamam gereken bir nevi Orada bir tartışma vardı. Muhtar böyle ya arkadaşlar ben bunu buradan çıkarmak istiyorum. Öyle böyle bir rüya gördüm. Bunu çıkaracağım değil de.
[00:19:22] Speaker B: Tepkisel tamam.
[00:19:23] Speaker A: Katolik kilisesi bunu böyle kullanıyor.
Bu sözleri.
Keşke böyle mi olsaydı öyle mi olsaydı derken bir tamam yanlış. Fakat orada bir anlamı vardı. Orada bir tartışma içindelerdi ve bunu Nasıl anlatayım yani bunu orada anlarken evet hatayı hata diyelim fakat aynı zamanda orada da olan argümanları unutmayalım. Mesela bu şey geliyor aklıma Katolik Ortodokslarının o büyük ayrılımı ayrılımında.
[00:19:51] Speaker B: 1954 yılında.
[00:19:54] Speaker A: Evet o ayrılığında ana neden Katolik Kilisesi İznik İnanç Akidesi'nde bulunan Bir ifadeyi değiştiriyor kafasına göre. Onların nedeni kafasına göre fakat Batı Kilisesi'nin yüzleştiği bir yanlış öğreti vardı. O öğretiyi netleştirmek için de bu.
[00:20:12] Speaker B: Kesinlikle iyi niyet vardı. İyi niyet var.
[00:20:15] Speaker A: Fakat iyi niyetlerinden dolayı diğer kiliseleri görmezden geldiler.
Ben karar veririm diyerekten. Normalde ne yapmaları gerekirdi? Bir araya gelip, kardeşler bak böyle bir sorun yaşıyorum.
[00:20:27] Speaker B: Birlikte değiştirmen dolayısıyla.
[00:20:28] Speaker A: Kesinlikle.
Onlar biraz daha kendilerini üstün gördükleri için Senle de sensiz de yaparım ben bu işi diyerekten bir atılıma girdiler.
Fakat onların atılımı iyi sebepten mi çıkıyordu? İyi bir sebep vardı aslında.
[00:20:44] Speaker B: İnsanları Rabbin sözüne sağlık yönlendirmektir.
[00:20:47] Speaker A: Doğru.
[00:20:49] Speaker B: Lüter'inki de o bence. Sonuçta insan hata yapabilir.
Niyet iyi olabilir, kötü olabilir, onu Rab bilir.
Ama Luther tepkisel davranıyordu. Zaten yazılarını okursanız, o dönem Zwingli ile ilgili yazılarını, Luther'i çok farklı tanırsınız.
Niye? Çünkü tepki gösteriyor bir olaya ve o an o mektupların hepsi o tepkiyle yazılan.
O olaya özgü yazılar. Sen alıp bütün teolojisini buna bağlarsan yanlış bir şey çıkarabilirsin rahat rahat ortaya.
[00:21:24] Speaker A: Kesinlikle. Evet 507 yıl geçti üzerinden.
Protestanlık, protestan inancı.
diye adlandırılıp bir nevi kovulduk. Kovulduktan sonra da bir nevi kendi başımıza ama elbette yine birçok anlamda benzer, çoğu anlamda benzer öğretiler paylaşıyoruz. Katolik, Ortodoks ve Protestanlar birlikte olarak.
Elbette yayınlanan bir de kitap var.
Temel inançlarımız üzerine Türkiye'deki Ortodoks, Katolik ve Protestan kiliselerini aynı özde paylaştığımız elbette devam ediyor.
Ve bu paylaştığın devam etmesi, Kutsal Kitap'a sadık bir şekilde olması hepimizin arzusu. Dileriz de öyle olur. Dileriz de devam eder. Güzel bir konu. 507 yıl geçti.
Elbette hazır böyle konuda açılmışken 507 yıl...
Hocam bu Cadılar Bayramı'yla durum nedir? Çünkü 31 Ekim Reformasyon günü, Tüm Azizler günü arifesi 31 Ekim Cadılar Bayramı olarak kutlanılıyor. Bana da kısa bir nedir bu olay?
Reformasyonun ne alakası var, alakası var mı?
[00:22:44] Speaker B: Yani reformasyona bir alakası yok ama dediğin gibi Tüm Azizler günü ile ortaya çıkan bir şey olduğu söylenir Cadılar Bayramı'nın.
[00:22:57] Speaker A: Türkçedeki adı o en azından.
[00:22:59] Speaker B: Aynen, aynen.
[00:23:00] Speaker A: İngilizce'de öyle bir anlamı yok.
[00:23:03] Speaker B: Yani Türkçe'ye geçiş şekli de dediğin gibi biraz farklı.
Ama orada özellikle yapılan şey bir kültten, bir inançtan, bir şeyden ziyade insanların eğlenmek için içeriye soktuğu bir şey.
Ama benim orada ilk izlediğim ilke şu. Her şey dolduğu gibi.
Ya bu kutlama ya da kutlamama meselesi değil.
Zaten azizler günüyle bir alakası yok. Kostümlerden şuradan buradan anlayacağımız üzere ama.
[00:23:35] Speaker A: İnsanlar belki bir anlamda bağlıyor olabilir onu.
[00:23:37] Speaker B: Aynen, aynen. Çok farklı bir şey.
Bir taraf tüm azizleri yaşayan ruhları anmak için bir şey yapıyor. Ölüler demeyelim.
Diğerleri ölüleri anma günü yapıyor sanki.
Eğlenceye çevrilmiş hali gibi görülüyor.
Ama orada önemli olan şey ilkelerimiz. Yani ilkelerimiz derken ne demek?
Bir şeye kendi başına eğlenmenin bir sakıncası yok. Hani bir eğlence düzenlemenin bir şeyle ilgili.
Ama bu kardeşimin yüreğini etkilemeye başlıyorsa bence orada büyük bir dur demem lazım. Bir soru işareti var. Yani Pavlos'un söylediği gibi hani et yemem kardeşimin suçmasına neden oluyorsa et yemeyeceğim.
[00:24:23] Speaker A: Ama et yemek de bir anlada günah değil.
[00:24:26] Speaker B: Aynen özgürsünüz. Ama işte başkalarının yararını düşünerek özgürüz. Yani Kutsal Kitap'ın bizi sınırla değen büyük noktalardan biri var. Herkes başkalarının yararını gözetsin.
Yani ben bir kardeşimin yanlış bir hisse kapılmasına, yüreğinin kirlenmesine, farklı şeylere kapılmasına neden olacaksam kesinlikle bulaşmamalıyım.
Ve bir de bunun sadece böyle olmadığını düşünen de çok insan var. Bir de o noktası var.
Bunun tamamen şeytani bir şey olduğunu, kesinlikle uzak durulmaması gerektiğini düşünen kesim var.
Ben dediğim gibi hiçbir tarafta şu cüğüm bu cüğüm demiyorum.
Oturup derin derin tarihini araştırmak lazım onun.
Ama iki tarafta bir şeyler söylüyorken bence gerek yok bunların içine girmeye.
Birbirimize sürçme taşı olmaya.
[00:25:24] Speaker A: Bazı insanlar da suçmak için fırsat kolluyor.
Kahve içmemden aklına takacak insanlar bile var.
Onlar için de bu sefer kahve içmemek.
Orada bir tık şey yapıyorum hocam.
[00:25:43] Speaker B: Aklım takılıyor.
[00:25:46] Speaker A: Bazı insanlar her şeye takıyor.
Her şeye takıyor diye onun yüzünden hiçbir şey yapmayalım.
[00:25:52] Speaker B: Ama işte günümüz yani sosyal medya bu iş hem bir bereket hem bir lanet.
[00:25:59] Speaker A: İşte bir nuansları var her olayın. Ona da bir emek gerekiyor. Böyle laf olsun diye söylememek de önemli yani. Çünkü bu konular dediğim gibi özgürlüğümüz, hak iddia etme, ne kadar hak iddia etmeliyiz.
Bu onun arka planda bir şey var mı, yok mu? Bunlar çok güzel, derin konular.
Sadece yüzeysel değil, anlattığınız üzere. Hepsinin arkasında daha çok bir şey olabiliyor.
[00:26:25] Speaker B: Bunun kesinlikle şeytani bir şey olduğunu savunanların da çok ciddi materyalleri var.
[00:26:30] Speaker A: Kesinlikle.
[00:26:32] Speaker B: Hafife almamak lazım kardeşim. Böyle bir düşünce net.
Ki doğru diyorlar bir yerde. Tanrı korku tanrısı değil. Tanrı ölülerin tanrısı değil.
[00:26:42] Speaker A: Doğru.
[00:26:43] Speaker B: Baktığında o kutlamalara hep bir korku teması.
[00:26:47] Speaker A: Evet, evet, evet.
[00:26:48] Speaker B: Şimdi ne kadar...
[00:26:48] Speaker A: Ben yurt dışındayken gitmişim korku evine.
Patron yani her oda kapkaranlık zaten.
[00:26:55] Speaker B: İşte diyorum şimdi ne kadar...
Tanrısal.
[00:26:57] Speaker A: Kapatarak izleyen biri için.
[00:26:59] Speaker B: İşte ne kadar tanrısal bir şey.
O yüzden bence şu var her konuda sormamız gereken şey.
Birincisi bu İsa'yı yüceltiyor mu?
İkincisi bu beni geliştiriyor mu?
Üçüncüsü bu kardeşimin suçmasına neden oluyor mu?
Bence bunları düşünmek güzeldir bir şeyler yaparken.
İsteyen yapsın, isteyen yapmasın deme şeyine de sahip değilim çok.
Ama iki tarafın da ciddi savunmaları var.
Bence kalkıp da bölünecek, tartışacak, inat edecek bir konu olmamalı.
[00:27:35] Speaker A: Hocam ben mesela Martin Luther giysisi giysem...
...korkuya neden oluyor mu bilmiyorum ama...
...ya evet evet bu kültürel şeylerde tartışmak, üzerine düşünmek önemli. Diğer tarafı...
...kötülemeden, aşağılamadan yapılması da önemli. Çünkü eğer bizler... 500 yıl önce yapılandan ders çıkarmak istiyorsak diğer tarafı bir tarafını şeytana tapıyorlar diğer tarafında onlara ya bunlar saçma sapan düşüncelere sahipler demek ilk başta Rabbin sözüne aykırı.
Kardeşin hakkında olan düşüncelerde çok sert bir şekilde uyarılıyoruz. İşte. Orada bir tık kendimizi dizginlemeliyiz.
Ama elbette kutlamak genel yani hayattan zevk almakta sorun yok. Sadece onun arka planda ne var ne yok sorgulamak önemli.
[00:28:28] Speaker B: Kesinlikle.
[00:28:29] Speaker A: Evet.
Reformasyon geçmiş. Reformasyon günün kutlu olsun.
Teşekkürler Özgürce'ye katıldığınız için, eşlik ettiğiniz için. Bir sonraki videoda görüşmek dileğiyle. Kendinize iyi bakın.