Hristiyan Oldum Diye Ailem Beni Eve Hapsetti: Dilara Vatansever'in Türkiye'de İnanç Mücadelesi

Episode 57 November 08, 2025 00:23:56
Hristiyan Oldum Diye Ailem Beni Eve Hapsetti: Dilara Vatansever'in Türkiye'de İnanç Mücadelesi
Özgürce - Türk Hristiyanlar Anlatıyor
Hristiyan Oldum Diye Ailem Beni Eve Hapsetti: Dilara Vatansever'in Türkiye'de İnanç Mücadelesi

Nov 08 2025 | 00:23:56

/

Hosted By

Tiranus - Herkes Duyana Kadar

Show Notes

"Özgürce"nin bu bölümünde, Dilara Vatansever ile Türkiye'de Hristiyan olmanın getirdiği eşsiz deneyimleri konuşuyoruz. Dilara, ailesinin tepkilerine rağmen inancına nasıl sadık kaldığını, Rab'bin onu zor zamanlarda nasıl koruduğunu ve ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını içtenlikle paylaşıyor. Bu samimi sohbet, inanç yolculuğundaki bireysel zorlukları, aile içi dinamikleri ve Tanrı'nın sarsılmaz sevgisini anlamak isteyen herkes için ilham verici olacaktır. Hristiyan olduktan sonra ailesine nasıl söylediğini ve bu süreçte yaşadığı mucizeleri dinlemek için bu bölümü kaçırmayın!

View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugün Dilara Vatansever kardeşimle birlikteyim ve bugün Hristiyan olduktan sonra o gelişen süreçte neler oluyor hayatımızda. Türkiye'de farklı farklı örneklerimiz var ama bugün onun hikayesini duyacağız. Hristiyan olduktan sonra ailesiyle nasıl paylaştı ve Rab bu zamanda onu nasıl korudu, nasıl kolladı, nasıl yönlendirdi ve ihtiyaçları nasıl karşıladı bunu öğreneceğiz birlikte. Hoş geldiniz. Hoş geldin Dilara. [00:00:23] Speaker B: Hoşbuldum Özgür abi. Sanki az önce podcast çekmemişçasına. [00:00:27] Speaker A: Çaktırma lütfen, çaktırma. [00:00:28] Speaker B: Geleceğim, merhaba. [00:00:30] Speaker A: Bayağı bir zaman oldu seninle bu sohbeti yaşamayalı diyecektim. Bugün açtığımız konu çok değerli. Daha önce paylaştım bunu İngilizce olarak ama bence çok değerli bir konu. İyi ki sen de yürekten bunu paylaşmak istiyorsun. Çünkü kolay bir konu değil. hem senin için hem dinleyecek olan kardeşlerimiz için ama bir Hristiyan olma sürecini Umut Kalesi kanalında anlattın. Orada bir tanıklığın var. İsa Mesih'le nasıl tanıştın? Nasıl Hristiyan oldun? İlk kutsal kitap müjdeyi nasıl duydun? Vesaire. Onun linkini açıklamalarda ekleriz. Fakat senden bugün duymak istediğimiz ve bence Türkiye'de çok Hristiyan olan insanların sayısı artmaya başladı gençlerin. Ve en çok gelen sorulardan bir tanesi, aileme nasıl söylerim? Söylersem ne olur? Söylemeli miyim? Yoksa saklasam ne kadar saklayayım? vs. Böyle farklı farklı sorular geliyor bu konuda. Elbette benim hikayemde ben Hristiyan olduktan sonra babam bana şeyden bahsetti. Ateistti. Ben de aslında birkaç defa gittim Katolik kilisesine. [00:01:20] Speaker B: Hiç bilmiyordu. [00:01:22] Speaker A: Hiç paylaşmamıştı benimle ve ilk defa babam da gitmiş. Oturup sohbet edebildik bu konu hakkında. Fakat birçok kardeşim için bu geçerli değil. Özgür Uludağ kardeşimle bunu konuştuk. O Diyarbakır'da yaşadıklarını anlattı. Bir kardeşim var, Hataylı Emre kardeşim. Onun deneyimi çok farklı oldu benimkinden. Ve o kardeşlerimin o acısı, o zorlukları benim için büyük teşvik oldu. Çünkü Rab oradaydı onlarla birlikte. Biraz da senden duyalım. İstersen çok kısa bir yine üzerinden geçelim o Hristiyan olma şeklinden, o zamanından. Nasıl oldu, nasıl geliştin, neredeydin vs. Sonra bize biraz daha ahlinin tepkisi ne oldu, neden paylaştın onlarla vs. bu konulara girersen. [00:01:56] Speaker B: Nasıl Hristiyan olalım? Onu söyleyeyim mi? [00:01:57] Speaker A: Çok kısa tutarsan. Çünkü oradaki videoda izleyenler uzun uzun dinleyebilir. 15 dakikalık versiyonu var zaten. 1-2 dakikada o zamanı açıklarsan. [00:02:06] Speaker B: Çok kısa açıklamaya çalışacağım. Son 18 yılımı. O iman etmeden önceki. Nasıl bir evde büyüdüm? Klasik bir ailede büyüdüm. Dindar bir ailede büyüdüm. Dinle bağlı bir aileydi ailemiz. Ve annem Lausa Depresyonu'daydı ben büyürken. Babaannem ve annem hani arasında bir... hayatım vardı. Neyse böyle büyürken gerçekten babamın da durumlara sessiz kalması dolayısıyla aslında günün sonunda tamamen duygularını kapatan birine dönüştüm ve hiç kimsenin iyi olduğu ihtimalini düşünmemeye başladım. Bu yüzden de Tanrı'ya tamamen sırtımı çevirmiştim ve bir sürü yük vardı üstümde çünkü hiçbir şey hissetmiyordum. Sonra gerçekten bir kilise buldum 18 yaşındayken yani o şekilde büyüdükten sonra. Ve kilise buldum ve oradaki imanlıların sabrı, imanı, vazgeçme işi, nezaketi aslında beni değiştirdi. Kiliseye tekrar tekrar gitmeye başladım. Onların nazik tavırları, onların neye inandığına beni aslında araştırmaya itti onların tavırları. Öyle kutsal kitabı okudum, iman ettim, Rabb'le yürümeye başladım falan. Ama günün sonunda her kutsal kitabı okuduğumda ben aileme yalan söylüyordum. Nereye gittiğime dahi. Ya yalan söylüyordum ya da işte hani bahaneler. İşte bugün Özgür abiyle ders yapıyoruz, bugün işte açıyorum x kişisiyle kahvaltı yapıyorum gibi hani bir gerçek olmayan sebepler vardı. [00:03:17] Speaker A: Ne kadar sürdü bu? [00:03:18] Speaker B: 9 ay. 9 ay boyunca sürekli böyle bir ya yalan ya işte geçiştirme sebebi. Ve her kursal kitabı okuduğumda şunu fark etmeye başladım. İsa hiç yalan söylemedi. İsa hiçbir zaman şunu da demedi yani. En azından ben okumadım. Yalan söylemeyin. Hiç demedi. Aslında hiç yalan söylemedi açıkça. Ve her İsa'ya baktığımda özünün ve sözünün bir olduğunu gördüm. Yaptıklarıyla söyledikleri aynıydı. Aynı çizgide, aynı hizada gitti İsa Mesih'e. Ve eğer ben ona benzemek istiyorsam, o yüzden de aileme aslında nereye gittiğimi söylemem gerektiğini fark ettim. Bir diğer sebep de tabii ki herkes gibi ben de ailemin ihsan-ı iman etmesini ve sonsuz yaşama kavuşmasını, gerçekten benim o yaşadığım iç huzuru yaşamalarını istiyordum tabii ki. En önemli sebeplerden biri de buydu. Hatta bunu konuştuk biraz ki İhsan bayağı şey dedi, anlatma başına neler gelecek acaba falan. Ama Rable her konuştuğumda sanki şeyi fark ettim, yalan söylüyorum bir yandan. Hani aynı sayfada değilim Rable. Bir yerde bir hata var yani. O zaman bayağı dua etmeye, oruç tutmaya başladım ve kiliseme de haber verdim. Yani ben söyleyeceğim. 7 gün oruç tuttum, ondan sonra aileme paylaştım. Çünkü gerçekten umut İsa'da var ve hani o umudu görmelerini istiyordum. Benim yüreğimin ne kadar değiştiğini ve neden değiştiğini görmelerini. Doğru. [00:04:28] Speaker A: Sonuçta gerçekten bu müjdeye inanıyorsak bir problem var ve bu problemin bir çözümü var. Bu İsa Mesih'de bizlere sunulduysa ve senin için bir armağan, sen kazanmadın bir çabalarınla, sana Rabbin sunduğu bir armağan, Nasıl ki bir hastalığa bir çözüm bulduğumuz onu paylaşmak isteriz. Paylaşmamak kötülüktür hatta. [00:04:45] Speaker B: Evet. [00:04:46] Speaker A: Elbette bilgelik dahilinde ama yeri geldiğinde en zor durumda bile paylaşmak şart. Şey geliyor aklıma, Petrus'un Sanhedrin'in önünde İsa Mesih'in sözüne. Sizin dediğinizi yapalım, Tanrı'nın dediğini mi? Biz Tanrı'nın dediğini yapacağız. Demek de ona andırıyor biraz. Yani elbette dışarıdan akıllıca görünmeyebilir ama bir yandan da sen onların durumunu da düşünüyorsun ve böyle bir karar aldın. Sonra nasıl gelişti? [00:05:07] Speaker B: Sonra nasıl geçti? Sonra anlattım onlara müjdeyi, İsa'nın Rab olduğunu, bizim için ölüp dirilen gerçek kral olduğunu. Hani bilirsiniz, her şeyi anlattım. Ve iman ettim ve kiliseye gittim falan. Sonunda ne oldu? İşte büyük bir tepki verdiler tabii ki. Hani beklediğim, beklediğim üzere. Ve kilisemin beklediği üzere aslında. Çok büyük bir tepki verdiler ve babam çok eskiden boksördü. O zaman büyük bir yastık işte buldu. Yastığı başıma koydu ve onu yumruklamaya başladı. Kendi gücünün aslında bilincindeydi ve çok zarar vereceğinin farkındaydı. O yüzden sanki bir arada melek olur ya, sizi engeller. Sanki öyle bir kurtarış vardı. Yani onun içinde de aslında bir lütfu vardı. O şekilde dövmeye başladılar. Sonra odaya kapattılar işte. Kutsal kitabımı, İncil'imi, telefonumu, laptopumu her şeyi aldılar. O dönem 18-19 yaşlarındayım. Yani 19'ların başlarındayım. Yeni iman etmişim. 9 ay falan olmuş iman edeli. Ve odaya girdiğimde ağlıyorum. Gelecek de beni ne bekliyor? Onu düşünüyorum. Beraber şey dedim. Hiçbir şeyim yok. Yani kusa kitabım yok, telefonum yok, arkadaşlarım yok, imanlı, kilisem yok. Ne yapacağım ben? Hani bu odada kaldım. Hiçbir umut yok artık indiğim için. Ve ilk kez Hanir ağabeyi böyle çok açık şekilde duyduğum bir zamandı. Ve direkt şey dedi. Ben bu odaya gelebilirim Dilara. Ben buraya girebilirim dedi. Ve o zaman onu fark ettiğimde sanki bir rüyadan uyanır gibi oldum. Rabb kusar ruh hepimizde var. Her ona iman eden de var. Ve oraya girebilir aslında. Endişelenmek zorunda değilim. Rabb bütün hepsinin üzerinde aslında egemen olduğunu tekrar hatırlamama sebep oldu. Bu sırada ne oldu? Ailem bütün akrabalarımızı çağırdı. Erkek akrabalarımızı tabii ki. Bilirsiniz ki bu detayları. Bütün akrabalarımızı çağırdılar, aile toplantısı oldu falan. Konuşuyorlar benim hakkımda. Küçük bir oda ve küçük bir ev. Ben orada dinliyorum hepsini. Benim hakkımda verecekleri kararı bekliyorum. Verdikleri fikirlerden biri. Bacaklarını kıralım, şunu yapalım, bunu yapalım. O zaman kiliseye gitmesin, şunu yapmasın. Evden hiç dışarı çıkarmayalım falan. Öyle fikirleri var, bir sürü fikirler. Ben sadece dinliyorum orada ve gerçekten ne kadar kendilerince haklı olduklarını düşünüyorum. Çünkü aslında kiliseye gitmezsen iman etmeyeceğini düşünüyorlar. Kutsal kitaba sahip olmazsan Tanrı'ya sahip olmayacağını düşünüyorlar. Ama orada Tanrı'nın bana söylediği şey bambaşka bir şey. Hiç kimsenin olmadığı bu odaya ben girebilirim. [00:07:24] Speaker A: Hiç kimsenin senden alamayacağı bir şey var. [00:07:26] Speaker B: Evet aslında o çok ilginç bir fikirdi benim için. Benim de o ana kadar hani bence tam olarak deneyimlemediğim, algılayamadığım bir bilgi oldu. Neyse hiçbir şey yapmadılar o gün ve sabah beni masaya çağırdılar işte kahvaltı sofrasına oturduk ve dediler ki senin önüne üç seçenek koyarız. Şu an senin hayatında Artık üç seçenek var. Üçünden birini seçebilirsin. Bir tanesi sana fare zehri vereceğiz. İşte yiyeceklerine koyacağız. Seni zehirleyeceğiz. Ve insanlara diyeceğiz ki, Adiler işte birini seviyordu, birini aşıktı, işte platonik oldu. Olmadı, intihar etti. Bu yüzden. İkinci seçenek, bizim evimiz üst katlarda. O zaman seni aşağı atacağız buradan. Ve hatta şunu da dediler, hatırlıyorum. Bizi senin murdar kanına bulaştırma da kendin aşağı atla. Hani biz sorunlu da olmayalım bundan. Sen kendin atla. Biz seni atacağız ya, sen kendin atlayacaksın. E biz insanlara diyeceğiz ki işte böyle depresif hani fikirleri vardı falan hani internette günün sonunda diyeceğiz. Ve üçüncü seçenek çok basit İsa'ya iman etmeyeceksin dediler. Ve ben gerçekten şunu fark ettim hani o bütün fikirleri dinlerken benim tanıklığım boşa çıkacak günün sonunda. Gerçekten ben imanlı olarak ölmeyeceğim hani öyle ölmeyi geçtim öyle ölmeyeceğim yani hani oraya takılmadım yani. Ama ya platonik bir aşk yüzünden öleceğim. [00:08:36] Speaker A: Ya işte hani Depresyondayım diye, doğru. [00:08:39] Speaker B: Gerçek olmayan sebepler yüzünden, hakkımda söylenen el alem ne der üzerine kurulmuş yalanlar yüzünden ölmüş görünce. Ve o yüzden böyle kendi kendime düşünüyordum. Başka bir yolu olmalı. Ve vardır ya böyle sessiz söylersiniz ne düşündüğünüzü. Ben de öyle sessiz söyledim bir anda. Başka bir seçenek olmalı dedim. Ve o anda gerçekten başka bir seçenek açıldı. Sanki hani bir kapı açıldı orada benim için ve ailem dedi ki odana gidebilirsin. Ve gerçekten o odada kaldım bir buçuk yıl boyunca ve o benim için başka bir seçenekti aslında. Ve aslında ilk iki ay zordu. Çünkü hep odada kaldım. Ama sonrasında okul fark etmeye başladı, olmadı mı falan. O zaman yavaş yavaş okula gitmeme izin verdiler. Ama şu koşullarla, sadece babam okula kadar bırakacak, babam okuldan alacak. Başka hiçbir şekilde okula gidemem. İnsanlarla konuşmayacağım. Sadece derse girip çıkacağım. Ve babamın iş saatine göre okula gidiyordum. İşte babam atıyorum 8'de başlıyor ama işe benim dersim 10'da. O zaman erken götürüyordu beni okula. Kütüphaneden hiç dışarı çıkmayacaksın ders saatine kadar diyordu. Telefonum yok, laptopum hiçbir şey yok. Ve gerçekten Rabbin orada yaptığı mucizeler inanılmazdı. Mesela kütüphanemizde kutsal kitap vardı ve bilirsiniz hani her kütüphanede kutsal kitap yoktur. Ama okulun kütüphanesinde, beni her gün babamın bıraktığı kütüphanede eski bir kutsal kitap vardı. Eski bir çevriden okuyordum ve ilk iki saat her gün derse girmeden önce eski kutsal kitap okumaya başladım. Zamanla öğle aralarına kilisemizden insanlar gelmeye başladı. Kardeşler sizin gibi diğer kardeşler anlaşıyor, birlikte geliyorlar. Önce benimle konuşmaya başladılar sonra dediler ki biz niye birlikte müjde paylaşmıyoruz? O zaman biz birlikte kampüste müjde paylaşmaya başladık ve gitgide insanlar iman etmeye başladı. Bizim grubumuz büyüdü ve bu bir buçuk yılın sonunda 8 kişi iman etmiş oldu. Biz her öğlen öğle yemeği yiyoruz, işte herkes öbür arkadaşını getiriyor, herkes işte birbirine Mesih'i paylaşıyor ve böyle bir paylaştık ortamı var. Gerçekten hiç bekleyemeyecek bir şey oldu günün ortasında. [00:10:32] Speaker A: Çok güzel. Evdeki durumun nasıldı? Yani elbette okula gittiğinde biraz özgürlük var. Çünkü orada insanlarla zaman geçiriyorsun etrafında. Bir doğadasın, dışarıdasın. Evde nasıl zaman geçiriyordun okul dışında? [00:10:43] Speaker B: Yani genelde odamdaydım zaten. Hiç çıkamadım dışarı. Mesela ailemin en çok yaptığı şeylerden biri murdar biliyorsunuz. Olduğumuzu düşünüyorlar Müslümanlıktan, Hristiyanlığa geçen kişilerin. Bu yüzden benim ailemde murdar olduğumu düşünüyordu. Bu sebepten dolayı da onlarla birlikte yemek yememem gerektiğini, aynı masada oturmamam gerektiğini, işte kız kardeşimle hiçbir şekilde aynı odada beni bırakmıyorlardı. Hiç kimseyle yan yana kalamam aynı odada. Olur da hani birine Hristiyan olduğumu söylerim, işte birinden yardım isterim ya birine dokunursam falan. Sürekli bir kontrol vardı. Bunun dışında kuzenim mesela yeni doğmuştu. Onu kucağıma almama izin vermiyorlardı. Çünkü murdar birinin dokunduğu kişi de murdar olur bunu düşündük. Ve genel olarak gerçekten şu an düşündüğümde ne kadar zor olduğunu düşünüyorum ama gerçekten açtım. Hani bunun daha önce de hani şaka yoluyla konuştuk ama bayağı sürekli aç kalıyordum. Neden? Çünkü evde yemek yiyemezdim. Okula babam götürüyordu. Okula için asla para vermiyorlardı. Okulda hiçbir şey yiyemezdim. Hiçbir şekilde ve sürekli hani evde yemekte ki artıkları yemeye çalışıyordum. Ve eğer mutfağa girip artıkları yersem o zaman ve fark ederlerse çok kızıyorlardı. Hani nasıl aynı tencereyi elledim, nasıl şey yaptım falan. O da büyük bir soruna sebep oldu. Ama bir gün sonunda, birkaç ay sonra herhalde, okulda rektörlükten beni aradılar. Ve dediler ki, ''Ayşe, Dilara Hanım burs kazandınız, gelip alır mısınız?'' dediler. Ben de dedim ki, ''Yok, kazanamam, ben başvurmadım bile, hiç başvurmadığım bir bursu alamam.'' Onlar da dedi ki, ''Yoo, biz size her ay burs vermek istiyoruz, siz zaten başvurmuşsunuz, kazanmışsınız, paranız burada duruyor, gelip alın.'' Gerçekten inanılmaz bir mucizeydi benim için. gelmesini beklemediğim bir param var. Artık her öğlen okulda yemek yiyebilirim. O zaman okulda yemek yemeye başladım falan. Aslında Tanrı'nın en küçük detaylara bile nasıl hani böyle büyüteçle mercekle baktığını ve en küçük detaylarla hayatımdaki ilgilendiğini ve gördüğüm muameleyi aslında önemsediğini ve bir şekilde beni onun içinden çıkarmaya çalıştığını gösteriyordu benim için. [00:12:36] Speaker A: Bu süreçte sonuçta okula bırakıyordu baban seni. Eve götürmek için seni gelip alıyordu. 18 yaşını geçmiş birisin. İstesen kaçabilirdin. Arkadaşların var. 8 kişiyi mülki sen var. Neden şey yapmadın? Yani sonuçta ev hapsindesin bir nevi. Oradayken böyle odandan çıkamıyorsun. Yemeğin yok o kadar. Neden oradan kaçmak istemedin ya da uzaklaşmak istemedin? [00:12:57] Speaker B: Hafta sonları tamamen ev hapisindeyim. Mesela okul yok. Bir de haftada 4 gün falan okul. Hani 3 gün yok. Bir de öyle bakmak lazım. Ama diğer olay da şu var. İstemedin mi? İstedim. Gerçekçi olmak lazım. Çünkü hani gençsin ve kanın deli akıyor. Tam hani o çağlar, o yaşlar. Tabii ki benim de isteklerim vardı sonuç olarak. Ama her dua ettiğimde Rabbim bana aynı şeyi, aynı ayeti verdi. Davan önümde, sabırla bekle. Ve Eyüp'teki bu ayeti tekrar tekrar her gün okuyordum. Gerçekten şaka yapmıyorum. Bir buçuk senede her gün Rabb'e hani, ''Ben ne yapacağım yani bu şekilde, bu şartlar çok zor.'' dediğimde Rabb bana, ''Davan önümde, sabırla bekle.'' Hep aynı şey söyledi. Ve orada kalmaya devam etmemi söyledi. Ama ne oldu? Bir gün aslında artık dayanılmayacak noktadaydı benim için durum. Ne olduğunu hatırlamıyorum ama hani olur ya, her şeyin çok ağır geldiği. Eşyalarımı hazırladım. Bir de evde beni asla yalnız bırakmıyorlardı. O günde ya biri vefat etmiş, işte birinin düğünü var. Bütün apartman yok. Apartman da aile apartmanı. Kimse yok evde. Hani tam zamanı aslında. O zaman tüm eşyalarımı hazırladım ve valizimi kapıya kadar götürdüm. Artık gidiyorum. Direkt Kusar'ın şey dediğini duydum. Her şeyi aç, hiçbir şey olmamış gibi yerine yerleştir. Dedim, Bir daha bu fırsat asla gelmeyebilir. Şu an tam zamanı." dedim. Rabbim dedi ki, hayır. Hiç kimse anlamadan her şeyi yerine koy. Hiçbir şey olmamış gibi davran. Orada kilitliyim işçisine otur. Çünkü dış kapıyı falan kilitliyorlardı. O gün unutmuşlardı. O yüzden çok büyük bir fırsattı aslında benim için. Ben Rabbime gerçekten böyle savaştım ve tamam dedim. Her şeyi koydum. Ama büyük bir kavga vardı Rabbimle aramda. Günün sonunda ailem eve geldi. Ben hiçbir şey yokmuş gibi davrandım. İşte valizdeki her şeyi yerine koydum vesaire vesaire. Yıllar geçti artık. Kızımla sık sık annemlere gidiyoruz. Onların evine kalmaya. Geçen sene herhalde oldu. Yine valizim var. Tam kapının önünde. Bir şey koymayı unutmuşum. Açtım işte içine bir şeyler koymaya çalışıyorum. Ve o anda Ravi'nin şey dediğini duydum. Hatırlıyor musun? Valizini yapmıştın. Ve tam bu kapıdan dışarı çıkıyordun. O günü hatırlıyor musun? Evet, hatırlıyorum. O zaman dedi ki, eğer sen o gün her şeyini toplasaydın ve hiçbir şey yok gibi gitseydin... Bugün kızın anneanne ve dedenin bereketini hiç almayacaktı. Sen hiçbir zaman ailenle bu ilişkiye sahip olamayacaktın. Ama sen bana itaat ettin. Ve dediği ayette ne diyordu aslında? Onu görmediğini söylediğin zaman bile davan onun önünde. Sabırla bekle. Ayetten bu aslında. O zaman Rab bana dedi ki, sen görmediğin, aslında beni görmedin ama benim söylediğime itaat ettin ve şimdi bu hayata sahipsin. Yoksa aslında ne kızın anneanne ve dede diye sahip olacaktı, ne sen onlarla böyle bir ilişkiye sahip olacaktın. Böyle. [00:15:32] Speaker A: Çok güzel. Dinleyenler eminim şunu soracak. Ben de içimden, daha önce sordum ama yine sormak istiyorum. Şu an ailenle ilişkin nasıl? Onu merak ettim açıkçası. Yani gidip, gidip ziyaret edebiliyorsun. Fakat böyle de bir geçmişin var. Yani nasıl bir konuşuluyor mu? Ve hiç konu açılıyor mu o zamanlar hakkında yoksa? [00:15:49] Speaker B: Ondan sonra da aslında bazı denemeleri oldu. Ailemin mesela bir kere babam bir dinle ilgili bir şey konuşuluyor ama böyle aile meclisinde konuşulan bir şey. Elindeki bardağı parçalayıp böyle boğazıma kadar getirdi aslında. Ve orada, tam orada durdu. Ben aslında gözlerimi kapatmış ve bekliyordum aslında ne olacağını. Anlamadım tam olarak. Büyük bir hani öfkeyle. Böyle şeyler oldu. Olacağını tahmin de ediyorum. Olabilir. Ama bütün bunların içinde benim baktığım kişinin kim olduğu aslında önemli olduğunu fark ettim. Rab bana ailene söyle, şimdi bu zaman dedi ve ben onu söyledim ve bütün bunların içinde hep o benimleydi. Diğer şey de şu an ailemle aram çok iyi ama tabii ki kendimi korumak adına belli sınırların olması gerektiğini de düşünüyorum. Bu da önemli bir detay tabii ki. [00:16:35] Speaker A: Elbette, elbette. Ya ister istemez şu an dinlerken bile insanlara eminim, şey oluyor ya bak ne kadar imanlı, ne kadar Kutsal. Kutsal. Bir kişiymiş bu Dilara. Ve elbette bir Rabbin sözüne sadakat ve uymak var. Bunu almamak gereken şey anlamında değil. Rabbi yücelik olsun. Bu anlamda seni kuvvetlendirmiş. İtaat ettin o gün. Bir anlamda aklımızı almasa da orada tamam Rab eğer sen böyle diyorsan öyle olsun. Diyerek güvendin onun sözüne. Bu zaten çok değerli. Fakat o anı anarken isterseniz insanlar sana odaklanıyordur eminim. Yani Dilara nasıl? İşte bu ya işte örnek Hıristiyan. [00:17:13] Speaker B: Ama işte burada da şunu düşünmek lazım. Benim eşim de aynı yollardan geçti. Sizin arkadaşlar, siz mesela iyi bir örnekmiş aileniz bakanı da ama bir sürü aslında Türkiye'de bir sürü Hristiyan aynı yollardan geçti. İhsan'ın söylediği bir söz var. Bana böyle zulmettilerse öğrencilerine ne yaparlar? [00:17:29] Speaker A: Sizlere neler yaparlar. Ummatta ondaki o vaat olacak size. Olabilir değil. Öyle olmayabilir başka bir yolda olacak ama bu dünyada imanımızdan dolayı acı çekeceğiz. [00:17:38] Speaker B: Ama tüm bunların içinde aslında benim kutsallığım değil. Daha önce şey düşünüyordum işte ben ne iyi imanlıymışım ya falan. Hani ilk dönemlerde mesela hayatımın... Hayatımın bu dönemlerinde çok büyük sorunlar yaşadığımda eskiden de ne iyi imanlıymışım falan diyorum böyle yani. Ama şu an baktığımda o eski ana ya da şu an hayatımda yaşadığım sorunlara beni tutan ben değildim aslında. Rabbim kendisiydi. O ilk adımı attı aslında. O ilk önce dedi ki ben hazırım, ben çarmıha gitmeye hazırım, ben senin için buradayım diyen oydu. O zaman bence onun sevgisi ve şefkaçıydı beni değiştiren ve ona tutunmaya tekrar ve tekrar iten şey. Ve kesinlikle ben şeyde diyorum o bir buçuk yıl boyunca şöyle küçük bir yatağım vardı işte masa gibi, böyle yanında oturuyordum. Kaç gece ağladım acaba? Ne kadar çok ağladım, ne kadar çok râbe dedim ki yapamıyorum, devam edemiyorum ya da bıktım. Ya da aynı ayeti Rab her bana söylediğinde dedim. Yani yine mi var dedim. Ama o her zaman hep sadıktı, hep aynı seviyedeydi onun sevgisi. Ve hep beni tutmaya, kucaklamaya devam etti. Bence bu da işte benim kutsallığım değil, onun kutsallığıydı. [00:18:47] Speaker A: Onun sadakati, onun. [00:18:49] Speaker B: Evet, onun çabasıydı aslında. [00:18:51] Speaker A: Amin. Yani bu Rabbin verdiği kutsallığın armağanları için de geçerli. Armağanı alan değil, veren aslında övülmesi gerekir. Ama ben sadece alıcıyım. Kutsallık bana bir armağan vermiş, özgür iyi bir şey yapıyorsa Rabb övülmeli. Eğer özgür övüyorsak yanlış bir şey yapmış oluyoruz. Yani senin dediğin gibi de insanlar gözle görülür bir örnek arıyor. Böyle olalım. Elbette güzel tarafı var, Pavlus Efendi diyor. Gördüğünüz gibi siz de böyle yaşayın. Beni örnek alın diyebiliyor. Fakat övgü Pablus Efendi'ye değil, övgü Tanrı'ya sadece ait. Çünkü o gücü sağlayan atı, seni dediğin gibi, seni yalnız bırakmayan atı. [00:19:25] Speaker B: Ve çok tehlikeli bir şeye de yol açabilir. Kendimize bu kadar onuru alırsak günün sonunda çok gururlu da olabiliriz. Ve hayattaki sorunlar benim bir tek ailemle yaşadığım sorunla bitmeyecek ki. Yıllar geçiyor, evleniyoruz, çocuk oluyor vs. bambaşka bir sürü problem var. Her zaman zor şeyler olabilir. Her zaman zor şeyler karşımıza çıkabilir. Ve bazen düşedebiliriz o şeylerin karşısında. Hani dün iyi bir şey yaptım da, dün kutsaldım ama bugün çok yanlış bir şey de yapabilirim. İş yerimde örneğin Özgür abi beni işten attı ve işte param yok, mutsuzluk içerisinde ve o mutsuzluk içinde kalıp o şekilde de çok büyük hatalar yapabilirim. Ama başka sebeplerle daha büyük hatalara da sebep olabilirim. Ama bunun için de Rab Nehe'de, bunun için de o umutsuzluğun içinde de Rab benimle yürüyecek. Ondan önce ailemle yaşadığım o zulüm döneminde yürüdüğü gibi bunda da yürüyecek ve bu yüzden o övgü ne ben orada çalışırken benim üzerimde, ne ailemle yaşadığım zulmün içinde benim üzerimde, hepsi onun üzerinde olursa ben ikinci kez düştüğümde tekrar ona bakabileceğim, tekrar kalkacağım. Yoksa eğer benim güvenim ve imanım kendime ise, kendime güveniyorsam, kendime tutunuyorsam bence kesinlikle başarısız olacağım. [00:20:31] Speaker A: Derler ya, ne kadar güvendiğin, ne kadar imanın olduğu önemli değildir bir anlamda. O imanın, o güvenin kimde olduğudur? Yani o güveni hak ediyor mu? Ben belki dediğim gibi anneme, babama verebilirim bu imanı ve onlar beni yüzüstü bırakabilir. Ama Tanrı'daysa, azıcık bir imanınız bile olsa İsa Mesih'in dediği gibi, çok hardal tanesi kadar, o kadar küçük bir iman yeter ki iman olsun. Ve doğru kişiye olması gerekiyor o imanın. Bu nedenle iman, güvenmekse o güveni hak edene övmek gerekir orada ve senin hikayende de bunu görüyoruz. Yani Rab seni korudu, Rab seni yalnız bırakmadı, Rab seni oradan çıkardı ve ihtiyacını sağladı. Bu kardeşlerimiz için de umarım teşvik olur. Belki bazılarınız aynı soruyu soruyor. Belki dinleyenler, acaba alemle paylaşmalı mıyım? Ya yalan mı söylüyorum, söylemiyor muyum? Burada bizim demek istediğimiz şu değil. Aynı Dilara gibi yapın. [00:21:18] Speaker B: Git söyle. [00:21:19] Speaker A: Bas bas bağırın. Dama çıkın. Onun dışında aslında Tanrı'ya sorun. Tanrı seni yönlendirecek. Çünkü her seferinde Dilara'ya soramazsın. Her seferinde Özgür ağabeye soramazsın. Gidip Tanrı'ya sor. O seninle zaten. [00:21:31] Speaker B: Ve eğer bazen de bilmiyorum dinleyicilerde de çok oluyor ama insanlarda şu da var. Rabbi duyamıyorum. Rabbi nasıl duyacağım ki? Nasıl anlayacağım ki? O zaman Kutsal Kitap'a bakıp orada hani o bir standart aslında bizim için. Tekrar oraya gözümüzü dikersek, Rab'in yazdığı söze tekrar gözümüzü dikersek, kime bakmamız, ne zaman söylememiz ya da hiç söylemememiz, ne yapmamız gerektiğini anlayacağız diye düşünüyorum. [00:21:53] Speaker A: Doğru, Rab'in sözünde hem bu Rab'ten olamaz çünkü bak burada böyle böyle demiş diyebiliriz ama aynı zamanda bu Rab'in sözüne benziyor yani ona aykırı bir şey değil. O da bizim için çok önemli çünkü o zor zamanlarda eminim çok farklı fikirler geliyor aklımıza ama Buradan da hem de kardeşlerimiz için de bir anlamda bereketlemiş olalım o kişileri. Rabb sizlerle birlikte olsun bu zor zamanınızda. Aynı zamanda Rabb sizi ışığı olarak kullansın bulunduğunuz ortamda. Çünkü o insanların da senin annenin, babanın olduğu gibi, ailenin olduğu gibi herkesin kurtuluşa ihtiyacı var. İsa Mesih'in o çarmıhı da yaptığı gibi ve senin de biraz önce dendiği gibi ne yaptıklarını bilmiyorlar. şu hastalığı var, bu nedenden dolayı ne yaptıklarını bilmiyorlar, baba onları affet diyebilmemiz Rabb'in örneği bizim için. Asıl örnek arıyorsak İsa Mesih'in örneği, o çarmıhtayken yaptıkları, söyledikleri. Dilerim hepimiz imanda büyürüz ve ona layıkıyla yaşarız. Onun gibi cevaplar verebiliriz. Çok teşekkürler. Bu hikayeyi bizlerle paylaştığın için. Diğer podcastlerin ve elbette birlikte yaptığımız o derslerde, 12 derslik bu sanat tarihi dersinde de izleyenlerimiz seni daha yakından tanıyacaktır. Ayaklarına sağlık, ağzına sağlık. [00:22:55] Speaker B: Bazen şey oluyor, bir ayet var ya, karanlık ölüm vadisinden geçsem bile korkmam çünkü sen benimlesin. Bazen öyle hiç hissetmiyoruz bence. Karanlık ölüm vadisinden geçtiğimde korkuyorum. Evet. Ve zorlanıyorum. Ve hatta bazen biz eşimle bunun esprisini yapıyoruz. Bana diyor ki, sen karanlık ölüm vadisinden geçtiğinde piknik yapıyorsun orada. Açıyorsun sofranı, oturuyorsun. O üzüntüyü sonuna kadar yaşıyorsun. Ama sonunda ihsanın olduğunu biliyorsun ya. Bir kalk yürü diyor. Ama o zaman aslında belki izleyicileri onu da teşvik edebiliriz. Yani eğer hayatınızda ailenizle paylaştığınız ya da başka bir sorun var. Karanlık ve ölüm varisinden geçiyorsunuz ve bazen korkuyoruz. Ve bu Rab için sorun değil. Rab korkularımızın içinde de bizimle yürümeye hazır. Ama Rab bize şunu diyor. Orada durma, oradan çık. Oradan onunla çıkabiliriz, onun gözlerine bakarak. Sadece bunu söylemek istedim. [00:23:42] Speaker A: Yüreğine sağlık. Teşekkürler. Arkadaşlar çok teşekkürler bize eşlik ettiğiniz için. Eğer yorumlarınız, düşünceleriniz varsa yorumlarda paylaşırsanız çok seviniriz. Aynı zamanda kanalımıza abone olup videoyu beğenirsiniz de bizi teşvik etmiş olursunuz. Kendinize iyi bakın, esen kalın.

Other Episodes

Episode 2

November 02, 2024 00:28:42
Episode Cover

Protestant Reformu - Tarihi Değiştiren Reform ve Martin Luther'in İzinde Protestan Hareketi

Protestan Reformu, dünya tarihini derinden etkileyen bir dönüm noktasıydı. Bu videoda, Martin Luther'in izinde Protestan Hareketi'nin nasıl geliştiğini ve tarihin seyrini nasıl değiştirdiğini keşfedeceğiz....

Listen

Episode 36

June 14, 2025 00:56:21
Episode Cover

Zafer Duygu'nun "Pavlus Kimdir?" Videosuna Cevap! 1. Bölüm

Zafer Duygu'nun "Pavlus Kimdir?" Videosuna Cevap! 1. BölümSunucularımız Özgür Jerdan ve Selami Uflazoğlu ile birlikte, Zafer Duygu'nun "Pavlus Kimdir?" başlıklı videosunu Hristiyan bir perspektifle...

Listen

Episode 1

October 26, 2024 00:52:46
Episode Cover

Adanalı ve Diyarbakırlı Hristiyanların Deneyimleri

Tiranus'a hoş geldiniz! Ben Özgür Jerdan, ve Pastor Özgür Uludağ ile birlikte bu programı sunacağız. Hristiyanlık inancını ve ülkemizdeki yerini bizden, iki Türk Hristiyandan...

Listen