Dünyayı Değiştiren Hristiyanlık Öğretileri - İsa Mesih’in Benzetmeleri

Episode 4 November 16, 2024 00:34:55
Dünyayı Değiştiren Hristiyanlık Öğretileri - İsa Mesih’in Benzetmeleri
Özgürce - Türk Hristiyanlar Anlatıyor
Dünyayı Değiştiren Hristiyanlık Öğretileri - İsa Mesih’in Benzetmeleri

Nov 16 2024 | 00:34:55

/

Show Notes

İsa Mesih’in benzetmeleri, sadece yaşadığı dönemin insanlarına değil, tüm çağlara hitap eden derin öğretilerle doludur.

Bu videoda, Dünyayı Değiştiren Hristiyanlık Öğretileri - İsa Mesih’in Benzetmeleri adlı videoda, İsa Mesih’in dünyayı değiştiren benzetmelerine odaklanarak, onların günümüz için ne anlama geldiğini ve hayatlarımızı nasıl dönüştürebileceğini keşfedeceğiz.

Kaybolan Oğul Benzetmesi gibi tanınmış benzetmeler üzerinden, sevgi, merhamet ve affetmenin gücünü yeniden düşünmeye davet ediliyoruz.

Gelin, bu öğretilerin değiştiren anlamlarını birlikte düşünelim ve İsa Mesih’in getirdiği sonsuz yaşam mesajını daha yakından tanıyalım.

#İsaMesih #Benzetmeler #DünyayıDeğiştirenÖğretiler #KutsalKitap #Hristiyanlık #türkhristiyan #RuhsalDönüşüm #hristiyan #SevgiVeMerhamet #KaybolanOğul

View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Yine Özgür Yıldağ kardeşimle birlikte Özgürce programına hoş geldiniz. Birlikte bugün birçok konuya bakacağız elbette ama özellikle benzetmeler konusuna bakacağız. İsa Mesih neden benzetmeleri kullandı? Kaybolan oğul benzetmesine biraz daha derinlemesine bakacağız ya da en azından bizim dikkatimizi çeken bazı konulara. Sonrasında Ferisiler, Sadukiler, Berk Görevleri ve Havariler. Bu dört grup hakkında biraz konuşmak istiyoruz. Ve son olarak da Türkiye Protestan Kiliseleri hakkında biraz sohbet edeceğiz. Kilise binaları hakkında birazcık konuya değineceğiz. Umarım fazla tartışmanın olmadığı, gülerek yaptığımız bir program olur. Eğer düşünceleriniz, sorularınız, merak ettiğiniz konular varsa, bugün konuşacağımız konular hakkında lütfen yazmayı unutmayın. Biz de elimizden geldiği kadar önümüzdeki podcastlerde cevap verebilelim. Evet, tekrardan Özgürce'ye. [00:00:54] Speaker B: Çok güzel oldu. [00:00:57] Speaker A: Özgürce'ye hoş geldiniz. Bunu neden böyle yaptık? Bir yandan da benim olmadığım günlerde, haftalarda Özgür yaparsa yine uyuyor isim, Özgürce. İkimiz de bu podcastın en azından sunuculuğunu ve aynı zamanda bu katılımcı olarak görev alacağız devamlı. En azından birimiz burada olacak her zaman. Konuğumuza girelim direkt benzetmeler konusuna. Benim de çok sevdiğim bir konu, üzerine durduğum bir konu. Benzetmeler, neden İsa Mesih bu kadar benzetmeleri kullandı? Neden böyle, ya arkadaşlar demek istediğim şu, direkt yapın. 1, 2, 3 demedi de benzetmelerle daha derin bir şekilde ya da hafif bir kültürel öğretileri kullanarak bir şeyler açıkladı o zamanki insanlara. [00:01:40] Speaker B: Yani ilk başta aklıma gelen şey genellikle İsa'nın söylediği sözlerden biri oluyor. Benzetmeleri düşünürken. Kimde varsa ona daha çok verilecek. Kimde yoksa elindeki de ondan alınacak. Yani bence açık yüreklilik ve Tanrı'ya yaklaşmak isteyenler öncelikle İsa'nın anlamasını istediği kesim. Veyahut da iyice derinleşmeleri ya da anlamaları için bazı şeyleri. En başta o kültürden ya da oradaki durumdan birçok şeyi kullanarak daha iyi anlamalarını sağladı. Ve hepsi tabi ki kutsal kitaba dayanıyor. Yani İsa'da bir yerde zaten söylemişti bunu ki eski ahitten gelen bir şey. Bakacak bakacak ama görmeyeceksiniz. Duyacak duyacak ama işitmeyeceksiniz. Niye? Çünkü yüreklerinin duygusuzluğu içinde olan insanlar Tanrı'nın bu vermiş olduğu mesajdan bir haber kalacak. İsa'nın dediği de sanki biraz işin o kısmına çıkıyor. [00:02:44] Speaker A: E benzetmelerin amacı bir anlamda. Evet. Yani benzetmelerini o zaman dediğin, o bahsettiğin ayet çok soru sorulan ayetlerin bölümlerden bir tanesi. İsa Mesih diyoruz. Sözlerine bakıyoruz, yaptıklarına bakıyoruz. Gerçekten sevgi dolu bir yaklaşımı var insanlara. Fakat ondan sonra diyor ki duyacaklar, duyacaklar, anlamayacaklar. Neden anlamasınlar? Yani neden benzetmeleri kullanıyoruz hala? Biraz daha eklenmişsin ona. Yani amacı neydi? Direkt öğretinin yaptığı ama benzetmenin daha da iyi yaptığı ne var bu anlamda? [00:03:21] Speaker B: Ya o şeyi bulmaya çalışıyorum da ha elçilerin işlerinde 28. bölüm Orada Pavlus talıntı yapıyor. Yani özellikle Pavlus'la konuştuklarında Pavlus Tanrı'nın egemenliğini açıkladı. Orada onunla konuşmak isteyen Yahudi din bilginleri, ileri gelenleri ve orada hani törelere uygun şeyler yaptığından bahsetti. Yahudilik töresiyle ilgili olmadığını söyledi. Bu işin Tanrı'nın gerçeğini savundu aslında bir anlamda. Konu neydi orada? Hani davasını Sezar'a iletme konusu. Ve o konuyla ilgili konuşurken mesela Paulus'un dediği şey Tanrı'nın egemenliğiyle ilgili birçok açıklamada bulundu ve tanıklık etti diyor. Ve o tanıklık etme sırasında aslında Musa'nın yasasından peygamberlerin yazılarına dayanarak diyor ki onları İsa hakkında ikna etmeye çalıştı. Bazıları inandı, bazıları inanmadı ve birbirleriyle anlaşamayınca Fablus'un şu son sözünden sonra ayrıldılar diyor. O hep bana ilginç gelmiştir. Yani peygamber yeşil aracılığıyla atalarınıza seslenen kutsal ruh doğru söyledi diyor. Ve ruh dedi ki bu halka gidip şunu söyle duyacak duyacak ama hiç anlamayacaksınız. Bakacak bakacak ama hiç görmeyeceksiniz. Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağırlaştı, gözlerini kapadılar. Öyle ki gözleri görmesin, kulakları duymasın, yürekleri anlamasın ve bana dönmesinler. Dönselerdi onları iyileştirirdim. Bir ayeti alırsak gerçekten çok tuhaf bir şey. Yani Tanrı istemiyor mu ona dönmemizi? Ya da niye bakıp bakıp anlamayan bir halk istiyor ki? Aslında hak edenler bunu yaşasın diye sanki Tanrı bunu bıraktı. Yani neden? Çünkü zaten yürekleri duygusuzlaşan işte kulakları ağırlaşan Tanrı egemenliğine ve gerçeğine kapatan insanlar var. Tanrı kimseyi zorla tutup bana inan demiyor aslında. [00:05:32] Speaker A: Doğru. Orada o zaman bir kullandığın kelimeyi onu kastetmediğini biliyorum o nedenle. Geriye dönmek istiyorum. Hak edenler, hak etmek anlamında şey değil burada bahsettiğimiz. Yani bir iddia edebilecek bir hak. Yani ben başardım ki. Fakat belki firavun tarzı bir şey. Yani yedi kere fırsat veriliyor. Her seferinde bırakacağım deyip bırakmıyor. En sonunda Tanrı ruhunu bir nevi kendisini ondan uzaklaştırınca yüreği sertleşiyor. Tanrı sertleştirmiyor. Kendi başına zaten yüreği sert. Elini çek diyen o sertleşmenin gerçekleşmesi mümkün konuyor. Bu da o zaman demek istediğimiz o yani. Tanrı hak edenden değil, aslında hiç kimse hak etmiyor. Fakat yüreğini Rabbin sözüne doğru sertleştirenler ve reddedenler devamlı. Ve alçak gönüllü bir şekilde eksikliğinin farkında olanlar belki. [00:06:25] Speaker B: Doğru. Daha doğru. [00:06:26] Speaker A: Orada şey yapabiliriz. [00:06:28] Speaker B: Çünkü Tanrı bizzat onlara demiyor. Hani bunları anlamasın. Hak edenler derken hani onu senin de dediğin gibi kastediyorum. Zaten Tanrı'ya düşman ya da zaten istemiyorum gerçeklerini. [00:06:40] Speaker A: Doğru. [00:06:41] Speaker B: Ve bu sonuçla yüzleşmeyi kendisi istiyor aslında. Yani Tanrı bununla açıklıyor. Kendi yürekleri duygusuz bunları. [00:06:49] Speaker A: Evet, kesinlikle. Benim vaaz sırasında, benzetmeler üzerine vaaz verirken dikkat çektiğim konulardan bir tanesi de şu. İsa Mesih'in benzetmeleri hakkında düşündüğünüzde bir tur atabilirsiniz birkaç defa. İlk turda biraz anlarsınız, ikinci turda biraz daha anlarsınız. Çünkü içselleştirmekle alakalıdır. kural yok yani bunu böyle yapacaksın şöyle olmazsa böyle o kurallar olmadığı için seni düşünmeye itiyor. Yani böyle bir kuralların amacı nedir? Nettir yaparsın geçersin yapamazsan geçemezsin gibi şeylerdir. Fakat buradaki amaç devamlı göklerin egemenliğinden bahsediyor benzetmelerde. Neden? Çünkü sadece bir kural ile alakalı yaşamın değişmesi. Yaşamın değişmesi için sadece böyle sol elle bunu yap, sağ elle şöyle yap, böyle yaparsan haram, böyle yaparsan helal. Bu çok üstünde yaşam. Yaşamın değişmesi gerekiyor. Dünya bakış açımızın tamamen kökten değişmesi gerekiyor ve bu nedenle benzetmeler de o fırsatı veriyor bize. Devamlı düşünebiliyorsun. Ya kaybolan oğul. Anlıyorsun aslında herkes bir şekilde bir bağ kurabiliyor. [00:07:59] Speaker B: Gördüğün bir nokta var mutlaka. [00:08:02] Speaker A: Evet yani hazırda konusu açılmış. Devam edelim. Bu kaybolan oğul benzetmesi Luka 15'te. Bir girişini ben yapayım hemen hızlıca. İsa Mesih günahkarlarla zaman geçiriyor. Günahkarlarla oturup kalkarken din bilginleri geliyor. Diyor ki yani Niye onlarla yemek yiyor? Bayağı bir takılıp kalıyorlar. İsa Mesih de onların düşüncelerini bildiği için dönüp onlara üç tane benzetme anlatıyor. Kaybolan koyun, kaybolan para, son olarak da kaybolan oğul benzetmesi. Koyun para değildir, bu elbette oğul benzetmesi. Okuyan herkese etkileyen benzetmerden biri. Büyük ihtimal en çok hatırlanan benzetmedir diye düşünüyorum. Bundan hızlıca senin elbette bu ayetin tamamına bakmayacağız ama Luka 15'in sonundaki en son benzetmeden bahsediyoruz. Burada tekrardan söyleyeyim. Sen buna baktığında senin dikkatini çeken ne var burada? Vaaz verdi ya da birini açıkladığında nereye dikkat çekiyorsun mesela ya şu konu çok etkiliyor ya da halkımızın duymasını istediğin bir şey var mı burada bu bölümden? [00:09:03] Speaker B: Ya bu bölüm okuduğumda beni etkileyen bölümlerden birisi. Çünkü dediğin gibi bir şekilde kendi hikayemizi görüyoruz, kendimizi görüyoruz içinde. Yani baktığımızda bu oğlun en başta babaya karşı gelmesi, işte payını istemesi, evi terk etmesi bir anlamda yani ruhsal açıdan insanoğlunun Tanrı'dan uzaklaşma şeyini bize çok güzel anlatıyor. Yani hep bereketler istiyoruz, hep iyi şeyler görmek istiyoruz ama aynı zamanda da Tanrı'nın yanında bulunmadan bunları istiyoruz. Ve baktığımızda özellikle o eve döndüğündeki sahne Tanrı yüreğini çok iyi yansıtıyor. Yani bu okuyanlar bilir ama okumayanlar için bu evi terk eden evlat o parayı çarçur ettiğinde par vurup parman savunup artık yiyecek bir lokma ekmeğe muhtaç halde yani babasını hatırladığında aslında Geri dönüyor ve baba çocuğun düşüncesi aksine ne yapıyor? Onu büyük bir sevinçle, besili danayı keserek diyor burada kitap. Onun üzerine güzel bir kaftan giydirerek karşılıyor. Ama burada bir diğer evlat sahneye girdiğinde işler karışıyor. Orada tam olarak zannedersem birbirimizi görebiliyoruz. İnsanlar birbirlerini görebiliyorlar. Çünkü o büyük oğul ne yapıyor? Bu kalkıp terk etti. Her şeyini aldı. Gidip savurdu. Ve geri döndüğünde sen ona bu kadar emek verip beslediğimiz danayı keserek şölen mi veriyorsun? Onu mu kabul ediyorsun gerçekten? Doğru. Burada hem farklı bir övgü peşindeydi zannedersen Büyükoğul. [00:10:45] Speaker A: Evet. [00:10:45] Speaker B: Hem Tanrı'nın yani babanın daha doğrusu yüreğini tam olarak anlamış değildi. Baktığımızda aslında birçok insan bu çağda böyle. Birçoğumuz bu hikayede o noktada kendimizi görebiliyoruz. Tanrı'nın ne yapmak istediğini tam olarak bilmiyoruz. [00:11:03] Speaker A: Evet. [00:11:03] Speaker B: Tanrı'ya talimatlar veriyoruz. Tanrı'dan bu böyle olmalı diye sanki doğruyu biz biliyormuşuz gibi bir yaklaşımda bulunuyoruz. [00:11:12] Speaker A: Evet. [00:11:12] Speaker B: Ve nihayetinde yani Tanrı'nın yüreğinden biz uzaklaşıyoruz aslında. [00:11:18] Speaker A: Kesinlikle. [00:11:18] Speaker B: Geri dönen zannedersem tam yüreğine girmiştir babanın. Çünkü felaketini de anladı, gördü. Neye ihtiyacı olduğunu, kimin yanında olması gerektiğini de gördü. Ama bazen olduğunu söyleyenler hiçbir şey görmüyor. [00:11:34] Speaker A: Evet, olduğunu iddialenler. Evet o çok ilginç bir konu aslında yani İsa Mesih'in diğer bütün bir önceki kaybolan koyun ve kaybolan para benzetmesinde bir kutlama var ve bir sonuç var yani mutlu bir şekilde bitiyor. Tamam kaybolmuşluk var ama mutlular fakat burada bir yandan mutlular Fakat sonuçlanmıyor. Çünkü büyük oğul içeriye girmiş değil. Baba dışarıda onunla konuşur ve orada sahne bitiyor. Ne oldu? Benim de dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi bu aslında. Orada neden öyle bırakıyor? Kasten öyle bırakıyor. Çünkü kiminle konuşuyordu? Dini liderlerle konuşuyordu. Neden? Çünkü günahkarla yemek yiyordu. Burada da baba, küçük oğul, günahkar oğulla yemek yiyor. Büyük oğul hak iddia eden, doktora ihtiyacı olmadığını söyleyen oğullar ise dışarıda bekliyor. Ve sanki ben orada İsa Mesih'in diğer ayetlerde yaptığını, diğer konularda davranışını gördüğüm için şey diyorum bazen. İşte burada İsa Mesih davet ediyor büyük oğlu. Bu mutlu sonla bitebilir. O dini liderler o kapıdan girip onlarla oturup yemek yerse. [00:12:47] Speaker B: Verecekleri cevabı babalar. [00:12:48] Speaker A: Yani orada son buluyor ve sanki bir davetle bitiriyor. Fakat biz görmüyoruz o davete verilen cevabı, tahmin edebiliyoruz. Ve orada bir şey daha dikkatimi çekmiştim. Senin bahsettiğin bir şeyle alakalı da şimdi gelmiyor aklıma. Gelince onu da paylaşırız. Ama çok aşırı tavsiye ederim. Lütfen okuyun ve bunun üzerine belki ileride tekrar ve tekrar konuşabiliriz. Luca 15. Ben olsam 3 benzetmeyi de okurum ki. Çünkü aralardaki farkı görün. Fakat dediğin gibi en önemli kısmı o kutlama. Kaybolan oğul döndü, ölmüş olan kardeşin yaşama döndü. Onu kutluyoruz. [00:13:25] Speaker B: Yani tanrısal gerçek de budur. Her dönen için güzel kitap der bunu. Tövbe eden her kişi için gökte büyük bir kutlama var. Ya ona da benziyor biraz. Aynı şekilde tövbekar bir yürekle dönen herkes için Tanrı'nın katında bir sevinç vardır. Yani niye döndü demek biraz işte o kişinin acaba Tanrı yüreğinin ne kadar anladığı gerçeğini bize gösteriyor. [00:13:50] Speaker A: Evet o Yunus şey gibi geliyor yani biliyorum dönünce affedeceksin o yüzden paylaşmak dönmelerini istemiyorum. Yüreklerin sertleşmesi var. Bahsetmek istediğim de bu yani biz buradaki bu hikayedeki dinleyicilerler kim 21. yüzyılda? İsa Mesih'i tanıdığını iddia eden bizler oluyoruz bu sefer. Çünkü oradaki kişi Tanrı'yı tanıdığını iddia ediyor. Şimdi kim Tanrı'yı tanıdığını iddia ediyor? Biziz. Bizim için de aslında bir uyarı. Eğer ben iki büyük kardeş gibi mi tepki vereceğim, küçük kardeş gibi mi? Özellikle bu etnik kiliselerde bazen böyle sorunlar olabiliyor. Mesela Türkiye'de bile bazen Türklerin iman etmesi bazı etnik, ortodoks kiliselerinde zorluk çıkarabiliyor ya da kasten paylaşmam olabiliyor. Çünkü şeyler yani biliyor Rab merhametli, affedebilir ve bazen o büyük oğulluk tutabiliyor ve bizim için de bir tehlike ve uyarı aynı zamanda. Var mı onun için eklemek istediğin ondan sonra bir sonraki konuya geçelim. [00:14:48] Speaker B: Ya bu buradaki davete çok iyi zaten söyledin ama düşünmemiz lazım. Yani gerek Tanrı'yı tanıdığını söyleyenler gerekse yani ya Hıristiyanlık mesajını tanımayanlar ya da çok önemsemeyenler diyeyim. Her tarafta olabiliriz bu sorun değil. Ama burada özellikle babanın verdiği bir şey var orada din bilginlerine. Ya baba örneğinde. Dedik ya yani cevapsız bırakılan bir son var. Ama aynı zamanda da yapılması gerekeni söyleyen bir son var. Yani ne diyor? Sevinip eğlenmek gerekiyor. Çünkü kardeşin ölmüştü, yaşama döndü. Kaybolmuştu, bulundu. Yapılması gereken şey belli. çabamız da bu şekilde olmalı. Yani kaybolanları arayıp bulmak. Tabii ki bu Tanrı'nın görevi. Onların yüreklerini döndürmek ama mesajı ulaştırmak bize bağlı. Ve bunu yaparken de o kişilerin ne cevap vereceği önemli. Yani Tanrı yolu gösteriyor her zaman ama cevabı da dinleyenlere bırakıyor. Burada da tam olarak öyle bir şey yapıyor. [00:16:00] Speaker A: Elbette bu benzetmeyi okuyanlar. Biz tekrar teknolojilerini düşünüyoruz ve hala biz de düşünüyoruz üzerine. Doğru. Şimdi şeye geçmek istiyorum. Biraz da İncil okurken insanlar eminim karşılaşıyorlar ya kimler değil kimler. Belki bir kısa bir Google'dan bakıp es geçebiliyorlar ama bence Kutsal Kitap'ı özellikle İncil'i yeni antlaşmayı anlamak için grupları biraz tanımamız gerekiyor Kutsal Kitap'ta olan. Elbette dediğim gibi sen havarilerden bahsettin. Ona en son değinmek istiyorum. Fakat ilk olarak karşımıza devamlı ferisiler çıkıyor. Hatta buraya ferisiler ve din bilginleri ekleyeyim. Çünkü bazen birlikte hareket ediyorlar. Ya da din bilgini gönderiyorlar İsa Mesih'le soru sorup onun tuzağa düşmesi için. Ama ferisiler deyince ne geliyor aklına? Hangi ayetler geliyor? Nasıl anlatabiliriz bu kişilere? [00:16:51] Speaker B: Yıllar önce bir İncil'deki yerleri gezerken bir pastor şöyle demişti. İsa belki de ferisilerin arasından çıkmış biriydi demişti. Niye öyle düşündü, ilginç dedim. Dedi ki çünkü en çok ferisileri eleştiriyor İncil'de. Ferisüler deyince aklıma hep eleştiri geliyor eleştiri. Ve ilginç bir anektod paylaşmıştı. Demişti ki bir insan genellikle içinde bulunduğu grubu çok eleştirir. Çünkü zayıflıcanlarını çok daha iyi biliyor. Yani onların ne düşündüğünü, nasıl hareket ettiğini çok iyi biliyor. Kendisinden örnek vermişti. angelikan bir pastördü. Demişti ben en çok angelikanları eleştiriyorum. Ki kendisi de angelikandı yani. Yani birincisi hep o şey aklıma geliyor. Ya acaba İsa hangi gruptandı diye. Bilmiyoruz tabii ki cevabı yok. Ama ferisiler kutsal kitabın her yerinde eleştirilen kesim. Yani köşe başlarında dua etmeleriyle tanımlanan işte İsa'nın çok sert bir şekilde badanalı mezarlar dediği yani din bilginleri, ferisçilerle ilgili ve sürekli ayrı bir grup olarak tuttuğu bir grup yani defalarca karşımıza çıkıyor. Ve onlar gelenek konusunda çok çok zaten önem verdikleri şeyler vardı ki İsa'nın zaten birkaç kez gelenek mi Tanrı sözü mü diye zaten kutsal kitaplarımızda da başlıklar atılmış. Onlara bazı öğretiler verdiğini görüyoruz. Kesinlikle Tanrı'yı hoşnut etmek istiyorlardı. Ama o kadar çok şey getirmişlerdi ki o yasanın içine. İnanılmaz bir duvar örmüşlerdi Tanrı'yla aralarında. [00:18:39] Speaker A: Kötülemek değil elbette burada yapmak istediğimiz. Yani felisleri tanımak. Çok bağlıydılar. Yani adanmışlık derken... ...bu kişiler gerçekten öyleydi. Yani dışına evlemiş, ezberlemişler eski antlaşmayı. Üstüne bir de gelenekleri, töreleri öğreniyorlar, ezberliyorlar. Bir çaba ve elbette bunun getirdiği bir gurur ve koruma. Bu muhafazakarlık oradan geliyor. Muhafaza etmek istiyorlar bazı şeyleri. Günahkarlara karşı tutumu aşırı sert çünkü inançlarına göre Mesih'in gelmemesinin sebebi dediğimiz gibi o günahkarların yaşam stilleri, Yahudi olup Roma ile işbirliği edenler. Yani hep dışarıda bir problem arayan muhafazakarlar zaten genelde de öyledir. Yani kendilerini de fazla bulamazlar o hatayı. Ve burada da yine onların hep onu görüyorum ama İsa Mesih'in bence en sert ama bence onların anlamadığı sertlikteki bir böyle bir alttan verdiği bir mesaj yemek yerken yine günahkarlarla İsa Mesih'in onlara verdiği cevap hastaların doktora ihtiyacı vardır. Orada hemen biz hasta değiliz, bizi ne zaman geçirmiyor diye anladılar belki. Fakat elbette orada İsa a.s. herkes hasta, herkesin doktora ihtiyacı var. Ama bu günahkarlar o ihtiyacın farkında. Ama sizler değilsiniz. Çünkü siz her şeyi doğru yaptığınızı, doğru bildiğinizi iddia eden insanlarsınız. diye görüyorum. Var mı başka eklemek istediğin? Ondan sonra sadukileri geçebiliriz. [00:20:10] Speaker B: Sadukileri belki incelemeye başlayabiliriz. Bu iki grupla ilgili elçilerin işleri 23'te de ilginç bir olay var. [00:20:17] Speaker A: Evet doğru doğru. [00:20:19] Speaker B: O yargılama sırası hep aklıma geliyor işte sadukiler ve felisiler. [00:20:23] Speaker A: Paulus'un yargılanması. Doğru. [00:20:25] Speaker B: Yani yüksek kurulun önüne çıktığında tabi ki orada bir suçlama var Paulus'a. Paulus da davasını başka yerlere sonradan iletiyor ama oradaki konu ne? Yani Paulus'un yaptığı bir şey, bir mucize, bir iyilik yapıyor. Ve yüksek kurul onu çağırdığında Paulus tabi ki savunmasını yapıyor. Yani neden orada olduğunu, neden İsa'nın adını duyurduğunu, neden bir şeyler yaptığını ve orada Aslında iki mezhebi çok güzel ayırıyor. Kendisi ferisilerdendi. Favus'un bilmemesi zaten mümkün değil. Özböz ferisiydim diye kendisini tanıtıyor. Ve sadükilerin de tabii ki inançlarını, tartışmalarını büyük ihtimal çokça da tartışmışlardı. Ve orada kalkıp onların bir grubun, yani yüksek kurul dediğimiz herhalde ona da ayrıca gireceğiz ama Sanhedrin. Yani her gruptan insan vardı. Sadukilerden vardı, ferisilerden vardı. Kanaat önderleri vardı. Halkın din liderleri ya da sözüne önem verdiği insanlar. Ve Paulus ne yapıyor? Orada diyor ki ha burada bir grup ferisi var, bir grup saduki var. Ve o zaman kalkıp özbeöz ferisiyim, işte ölülerin dirileceği umudunu beslediğim için yargılanıyorum. Büyük bir kavga sebebi zaten. Niye? İsa'nın mesajını yayıyordu. [00:21:50] Speaker A: Evet. [00:21:51] Speaker B: Mucizeler gerçekleştiriyordu ve en son ne yaptılar? Gel bakalım buraya. İsa kim? Sen hayırdır bundan bahsediyorsun. [00:21:58] Speaker A: Doğru. [00:21:58] Speaker B: Ve o zaman onları birbirine düşürmek için bir yöntem, bir taktik uyguluyor aslında. [00:22:03] Speaker A: Doğru. İkisi de aslında. İki grupta Paulus'u yargılamak istiyor. Özellikle Felisiler. Yargılamak istiyordu fakat sadükilerin yanında da eski bir felisiye karşı hareket etmeyeceklerdi. Pavlus da onu çok güzel, daha sonra onu Romalı olmakla da yapıyor. Çok ilginç bir taktiği var Pavlus Efendi'nin. [00:22:23] Speaker B: Yeğe gelince kaçıyor, yeri gelince hakkını savunuyor. [00:22:26] Speaker A: Evet, evet, evet, evet. [00:22:28] Speaker B: Ama o ayette yani pardon ama 23. bölüm Elçilerin İşleri 8. ayette çok basit bir şekilde Saduki ve Ferisi ayrımını görüyoruz. Neden ayrılar? Sadukiler ölümden diriliş melek ve ruh yoktur derler diyor kutsal kitap. Ferisiler ise bunların hepsine inanır. Yani en basit inancı ölümden dirilişi reddediyor Sadukiler. meleklere, ruhla inanmıyorlar. Felisiler de tamamen bunları savunuyor. [00:22:56] Speaker A: Evet. Elbette Felisiler, Sadükiler biraz daha Sadükiler daha çok mesela politik sınıfa daha yakın olduğu söylenir. Felisiler ise daha çok halkın arasında böyle bir Ekonomik bir ayrım da olabiliyor aralarında Filistiler. Halk tarafından desteklenen. Sadükiler de biraz daha varlıklı insanlar. Onun dışında elbette bu iki dini grubun ve Sanhedrin dışında bir de vergi görevlileri ve günahkarlar denilen bir grup var. Normal halktan bahsetmiyor burada kimden bahsediyor hem vergi görevlileri hem de günahkarlar derken. [00:23:30] Speaker B: Yani normal halktan değil tabii ki hatta halk tarafından hain ilan edilenlerden bahsediyor. Yani vergi görevlisi o dönem ki İsa'nın yaptıklarından ve halkın verdiği tepkiden de anlıyoruz. En dışlanmış, en itilmiş, en aşağılık görünen gruplardan biriydi vergi görevlileri. Niye? Çünkü o dönemin siyasi yapısını anlamak lazım. İsrail, Yahudi halkı Roma sömürgesiydi. Yani Romalıların denetimi altındaydı. Romalı valiler atanmıştı sonuç olarak oraya. Ve vergi görevlileri dediği kişiler Yahudi toplumunda Yahudilerden Roma için vergi toplayan insanlardı. Yani bir nevi ülkeni fethetmeye gelmiş, seni sömürgesi yapmış kişiye senin vatandaşın gelip senden haraç topluyor ve onlara iletiyor. Yani bu hainlikti. O dönem halk bunu kabul edemiyordu ve en büyük problemlerden biri sadece bu değildi. Onlar Roma'ya iletmeleri gereken tutardan çok daha fazlasını da alıyordu. Niye? Ceplerini doldurmak için. Kendilerini de zenginleştiriyordu. [00:24:47] Speaker A: Doğru. Duyduğum kadarıyla, tarih kitaplarından okuduğum kadarıyla şu. Mesela burada vergi toplanacak bu bölge için. ...vergi görevlileri farklı tekliflerde bulunuyor. Ben bu kadar toplayabilirim, ben şu kadar toplayabilirim. En çok kim toplayacaksa o vergi görevlisine atıyorlardı oraya... ...ve elbette o vergi görevlisi, bu kadar istekli olan vergi görevlisi... ...gereğinden çok daha fazla vergi toplayarak kendi cebini dolduruyordu. Bunun da en güzel örneklerinden bir tanesi ağaca tırmanan bizim kısa boylu... -...Zakay. -...Zakay. Zakay'ın orada... çaldığımın dört mislini geri vereceğim. [00:25:22] Speaker B: Haksızca aldım. [00:25:23] Speaker A: Haksızca aldım. Aynen. Geri vereceğim diyor, iade edeceğim. Ve geri kalan parayı da yoksullara vereceğim derken mal varlığını ve oradaki din liderlerini de ne kadar etkilendiğini tahmin edebiliyoruz. Yani inanılmaz bir derecede varlığa ulaşan fakat elbette bunu yaparken de kendi halkından bir. [00:25:42] Speaker B: Nevi olmuş Öyle yani ya utanç içindeydiler ya da halk tarafından korkulan bir yerdeydiler yani. [00:25:51] Speaker A: Elbette burada hazır değinelim The Chosen seçilmiş dizisinde de Matt da elbette bizim ilk böyle yazarı vergi görevlisiydi ve korumaları vardı. [00:26:03] Speaker B: O kadar dışlanıyordu ki bir kendine sıkıştırabilirdiler. Hem sonuçta parayla geziyorsun hem de o halkın içinden bir nevi ihanetçi görülüyorsun. [00:26:16] Speaker A: Doğru, doğru. Son olarak da havariler var. Bunu uzun tutmamıza gerek yok. [00:26:20] Speaker B: Elbette sen yaptın. [00:26:21] Speaker A: Oradan izleyebilirsiniz Tiramis kanalında. Onun hakkında kısaca değinmek istediğim bir şey var mı? Havariler genel anlamda nasıl insanlardı? [00:26:30] Speaker B: Ya o seride bolca bahsettik ama her kesimden vardı. Yani vergi görevlisi vardı. İşte zilot dediğimiz ayrılıkçı bir gruptan birisi vardı. Yani balıkçılar vardı. Çok farklı kesimlerden kişiler vardı İsa'yı takip eden. [00:26:46] Speaker A: Doğru. [00:26:47] Speaker B: Ve İsa tarafından bizzat seçildi bu grup. Yani neyi neye göre seçti bilmiyorum ama çok karışık bir grup oluşturdu. Ama en önemli şey çoğu neredeyse hepsi eğitimsizdi. Bilgisizdi. Hatta Kutsal Kitap'ın dediğine göre Tanrı dünyanın önemsiz, değersiz, soysuz gördüklerini seçti aslında İsa aracılığıyla. Ve o kişilerle dünyayı değiştirdi. Öğrencilere baktığımda ben aynı zamanda kendimizi görüyorum. Öğrenciler dünyanın insanların yansımasıdır. Bizlerin Tanrı'ya inandığını söyleyenlerin yansımasıdır. Tanrı araçları en iyi kullanan ustadır. Yani onun elindeki her araç ustaca kullanılır. Bu o aracın niteliğiyle ilgili değil, ustanın niteliğiyle ilgilidir. Ve Tanrı'nın seçtiği bu insanlar tıpkı bizim çağımızda da Tanrı kurtardıklarını seçtiklerini çağırıyor bir şekilde. Kullanmaya devam ediyor. Büyütmeye devam ediyor. Dünyayı göndermeye devam ediyor. [00:27:55] Speaker A: Kesinlikle. Elbette orada Thomas da var. Bir yandan İsa Mesih'in ellerimi diyor. O böğrüne sokmadan, ayaklarını ellerine görmeden iman etmeyeceğim diyor. İsa Mesih ona da bir cevap veriyor. Elbette aralarında farklı farklı kaygıları olan ya nereye gidiyorsun bizi de götür ya da sağında sonunda biz de oturalım deyip böyle bir göklerin egemenliğini dünyasal egemenlikle karıştıranlar da oluyor ama dediğin gibi onlarla üç yıl boyunca zaman geçiriyor ve hayatını elbette sonunda dediği gibi o akşam yemeğinde onlar için kendini feda ediyor orada öğretiyor ama aynı. [00:28:33] Speaker B: Zamanda da havariler deyince aklıma imansızlık geliyor niye diyeceğim Kutsal ruh geldikten sonra her şey değişti. İsa'nın vaat ettiği ruh İsa'nın dirilişinden sonra öğrencilere geldiğinde elçilerin işleri ikinci bölümde. ...havariler bambaşka insanlar olarak karşımıza çıkıyor. [00:29:00] Speaker A: Korkup kaçan, imansız bir gruptan. [00:29:02] Speaker B: Ki biri dışında hepsi zaten şehit edildiler. [00:29:07] Speaker A: Doğru. Dediğim gibi tekrar izleyin. Sorularınızı bu alanda da bekliyoruz. Türkiye Protestan Kiliseleri, son olarak ona bakalım. Nasıl gidiyoruz, neyiz biz? Çünkü elbette Osmanlı zamanında çok büyük bir grup değildi. Küçük bir grup olarak vardı Protestan Kiliseleri. Elbette Müslümanlarla paylaşmaları yasaktı. Elbette bu nedenle genellikle Ermenilerin ve Suriyalilerin daha çok olduğu yerlerde görüyoruz. Mesela Tarsus, Tarsus'taki o Tarsus Amerikan. Ondan sonra Mardin, Gaziantep, bu bölgelerdeki açtıkları hastaneler. [00:29:43] Speaker B: En azından diğer mekanda. [00:29:45] Speaker A: Doğru. [00:29:46] Speaker B: Bir okullar hastaneleri. [00:29:48] Speaker A: Doğru, onlar arasında paylaşım yapabiliyorlardı daha çok. Protestanlar... Geçmişimizde böyle bir tarih var, Osmanlı zamandan kalma. Fakat Osmanlı'dan sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte protestanlar böyle katolik ortodoksların dışında bir pozisyon alıyor ve pozisyon almak zorunda kalıyor. Şu an son 50 yılına bakacak olursak zaten o kadar da uzun bir geçmişimiz yok ama son 50 yıla bakarsak Türkiye'de neden Böyleyiz yani mesela binasız bir durumdayız. Neden kendi kiliselerimizi inşa edemiyoruz? Ve de genel olarak protestanlıktan bahsedebilir misin biraz? [00:30:28] Speaker B: Yani öncelikle şu var, azınlık gruplardan ayrıyız biz. Yani Türkiye'de azınlıkların hakları var. O da tabi belli çerçevelerde. Böyle her hak yok. Ama protestan kiliseleri o azınlık gruba da dahil edilmiyor. Yani çünkü belli hakları var. Sanki bilmiyorum bilerek dahil edilmiyor gibi. Çünkü protestan kiliseler aynı zamanda diğer cemaatlere bakarsak biraz daha bunu Akademik araştırmalar da gösteriyor. Daha çok onlar üzerinden yürüyorlar. Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri diye bir çokça yayın da yapıyorlar. Protestan kiliseler bu konuda İncil'in mesajını ulaştırmaya çaba gösteriyor. [00:31:13] Speaker A: Doğru. [00:31:13] Speaker B: Baktığımızda öyle görüyoruz. Çok fazla dışarıya ulaşmak için çabalıyor. Ve bir şekilde herkesin hoşuna gitmiyor bu. Yani ister istemez de belli haklardan da sanki mahrum kalabiliyoruz. Yani okul konusunda bütün cemaatler müzdarip. Okul falan açamıyoruz biz kesinlikle. Ama aynı zamanda da kilise konusunda azınlık olarak da tanınmadığı için protestanlar tamamen gündem dışılar. Yani ne kadar bu sunulsa da ne kadar verilmeye çalışılsa da bir şekilde izin verilmiyor. Kilise açma diye bir olay yok zaten. [00:31:52] Speaker A: Doğru. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihindeki ilk kilise geçtiğimiz yıl mı? Birkaç yıl önce. [00:31:56] Speaker B: İkinci, ikincisi sanırım yapıldı ama. [00:31:58] Speaker A: Şimdi Mart'ta çok küçük bir şey. [00:32:00] Speaker B: Birkaç yıl önce İstanbul'da Cumhuriyet tarihinin ilk kilisesi. [00:32:05] Speaker A: Evet. [00:32:06] Speaker B: Bu açıldı. İsmini şu an hatırlamıyorum ama bayağı güzel bir yapı oldu. [00:32:10] Speaker A: Evet. Ama denir ki o da Süryalilerin İstanbul'daki cemaati için. [00:32:14] Speaker B: Ortodoks kilisesinin, Süryali Ortodoksların azınlık şeyi yani. [00:32:19] Speaker A: Doğru. Elbette onlar etnik olarak farklı bir yani Süryali, Ermeni, Rum. Onların eski tarihi kiliselerini restorasyon yapmaları mümkün. Yapıyorlar da. ...bazı yerlerde biraz daha zaman verip ihtiyaç yapıp kullanabiliyorlar. Bizde Cumhuriyet öncesi... ...Protestant kiliseleri olmadığı için... ...elimi kullanabileceğimiz... ...tarihi bina anlamında... ...bu nedenle bizim kilise açmamız... ...o anlamda mümkün değil. [00:32:46] Speaker B: Ya var... ...bazı kiliseler var... ...yani... ...o da tabii yine bir etnik gruba... ...bağlı anılan Protestant kiliseleri. Ama işte protestan cemaatine çok da müsaade edilmiyor bu konu. [00:32:59] Speaker A: Bunun Mardin'dekini mesela özellikle Mardin protestan kilisesi o da yine Süryanilerin bir nevi koruması altında bugüne kadar gelebildi. O da kalmayabilirdi. Onlar sağ olsunlar destek olmasaydı ve yine iyi ki onlar sayesinde yine bir Türk cemaati o aktarıldı. Mardin'de de protestan kilisemiz var artık. Ama nadir. [00:33:25] Speaker B: Böyle kilisesine sahip olan. Binası olan zaten çok yok. Tabii ki tartışılır. Biraz sanki protestant teolojisi de buna müsaade ediyor diyeyim. Niye? Çünkü çok hani binaya önem veren bir mezhep oluşum değil protestant kiliseleri. Ama aynı zamanda da bir bina şart yani. Gerekiyor toplanmak için bir yer. [00:33:47] Speaker A: Okuma eğitim, okumak eğitim bizim için daha ön planda. Nerede iki ya da üç kişi bir araya gelirse İsa Mesih'in dediği gibi baş üstüne. Fakat istesek de yapamayız. Yani biraz daha böyle emek sarf edip ilahiyatımızı içinde aktarabileceğimiz, gösterebileceğimiz bir binamız, bir yapımız olsa daha rahat bir şekilde ibadet edebilsek. Şu an eldivette daha çok apartmandan bozma yerleri biz ibadethanemiz. [00:34:14] Speaker B: Dükkanlar ibadethanem olarak kullanılıyor. O yasal çerçevenin değişmesi lazım. [00:34:19] Speaker A: Elbette ama hamdolsun yine dernek olarak da kiliseler olarak buluşabiliyoruz. Ona da şükrediyoruz elbette. Bu da bizim için büyük bir bereket. Son kapanış için var mı paylaşmak istediğin bir şey? [00:34:30] Speaker B: Çok konuştuk. [00:34:32] Speaker A: Özgürce. İsim böyle yavaş yavaş oturuyor biliyor musun? Bir 10 kere daha tekrar edersem Özgürce. Özgürce soru sunabilirsiniz. Ama çok teşekkürler. Bize eşlik ettiğiniz için. Eğer sorularınız varsa lütfen yazmayı unutmayın. Ki biz de onlara önümüzdeki bölümlerde cevap verebilelim. Veya üzerinde konuşabilelim. Kendinize iyi bakın.

Other Episodes

Episode 8

December 13, 2024 00:30:00
Episode Cover

Noel Bayramı, Advent Sevinç Mumu ve Hediyeleşme Geleneği | Noel Film Önerisi

Noel Bayramı, Advent Sevinç Mumu ve Hediyeleşme Geleneği | Noel Film Önerisi Üçüncü Advent mumu, Noel’in yüreğimize getirdiği gerçek sevincin sembolüdür. Bu sevinç, sadece...

Listen

Episode 7

December 07, 2024 00:31:16
Episode Cover

Ayaz Ata mı Noel Baba mı? Advent'in 2. Mumu ve Örnek Esenlik Hikayesi

Bu bölümde, Özgürce podcastinin sunucuları Özgür Jerdan ve Antalya İncil Kilisesi Kaleiçi Pastörü Özgür Uludağ, Advent’in ikinci mumuna odaklanıyor. Ayaz Ata ile Noel Baba...

Listen

Episode 17

February 15, 2025 00:58:09
Episode Cover

Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine - Eren Atik ile Özgürce Sohbet

Eren Atik’in hayatına dokunan samimi bir sohbetle tanışmaya hazır mısınız? Özgürce Podcast'in bu bölümünde, "Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine" başlığı altında, Eren’in Alevi ve Şii...

Listen