İhanet, Çarmıh ve Havarilerin Korku Dolu Bekleyişi | Özgürce Podcast

Episode 26 April 19, 2025 00:36:33
İhanet, Çarmıh ve Havarilerin Korku Dolu Bekleyişi | Özgürce Podcast
Özgürce - Türk Hristiyanlar Anlatıyor
İhanet, Çarmıh ve Havarilerin Korku Dolu Bekleyişi | Özgürce Podcast

Apr 19 2025 | 00:36:33

/

Show Notes

Özgür Jerdan ve Pastör Özgür Uludağ’ın samimi sohbetine katılın; İsa Mesih’in ihanete uğrayışı, çarmıha gerilişi ve mezarda yattığı o Cumartesi gününde, havarilerin korku ve umutsuzlukla geçen bekleyişini ele alıyoruz.

Bu bölümde, ihanete uğramış olmanın ağırlığını, fedakarlığın derin anlamını ve kayıptan doğan korkularla inanç arasındaki mücadeleyi keşfedeceksiniz. Hem ruhani hem de duygusal derinliğe davet eden bu anlatım, iman ve umudu yeniden anlamak için bir yolculuk sunuyor. Korku, umut ve yeniden dirilişin kıyısında bir bekleyiş…

Bu etkileyici konuşmayı kaçırmayın ve ruhunuza dokunacak bir sohbete hazır olun!

View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba. Özgürce'ye hoş geldiniz. Tekrardan Özgür Uludağ kardeşimle birlikte kutsal haftanın son iki gününe yani Paskalya'dan önceki perşembenin bir kısmı cuma ve cumartesi günlerine bakarak ilerleyeceğiz. Tekrardan hoş geldiniz. Sen de hoş geldin. [00:00:15] Speaker B: Hoş bulduk tekrar. [00:00:16] Speaker A: Evet. Çok güzel bir bölüm yaptık geçtiğimiz hafta. Detaylı bir şekilde elimizden geldiği kadar ve sığdırabildiğimiz kadar. Hem eski antlaşmaya baktık hem de yeni antlaşmaya. Amaçlarımız elbette birkaç amacımız vardı. Bir tanesi kutsal kitabın birliğini ortaya koymak. Aynı zamanda İsa Mesih'in neden bazı şeyleri yaptığına baktık. Bugün de aslında devam ediyor. Farklı bir şekilde biraz. İsa Mesih havarilerine bedenini temsil eden ekmeği ve kanını temsil eden şarabı verdi. Ve orada durduk. Hemen sonrasında gelenler de biraz aslında Atmosferi biraz değiştiriyor. Çünkü hemen sonrasında Petrus'un onu inkar edeceği Getsamani bahçesi, İsa'nın tutuklanması ve sonrasında olanlar elbette. O zaman başlayalım seninle birlikte. İlk başta ben bir ayeti okuyacağım. Ondan sonra ayet ayet yine yaptığımız gibi ilerleyeceğiz. Matta 26. ayetten okuyorum. 31. ayetten başlayarak bu arada İsa öğrencilerine, ''Bu gece hepiniz benden ötürü sendeleyip düşeceksiniz.''. [00:01:08] Speaker B: Dedi. [00:01:09] Speaker A: Çünkü şöyle yazılmıştır, ''Çobanı vuracağım, sürüdeki koyunlar darmadağın olacak.'' Ama ben diledikten sonra sizden önce cehilleye gideceğim." Petrus ona, ''Herkes senden ötürü sendeleyip düşse de ben asla düşmem.'' dedi. ''Sana doğrusunu söyleyeyim.'' dedi İsa, ''Bu gece horoz öpmeden beni üç kez inkar edeceksin.'' Petrus, ''Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkar etmem.''. [00:01:29] Speaker B: Dedi. [00:01:29] Speaker A: Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi. Yani hani diyorduk ya o duygusal bir an var. İnsan mesela o son sözlerini söylüyor. Öğrencilerini bir şeye hazırlıyor ve Petrus, dik başlı Petrus'umuz yine kendini gösteriyor. Nasıl anlıyorsun bu ayetlere baktığında? Eski antlaşmadan ya da yeni antlaşmadan baktığında nasıl görüyorsun? [00:01:47] Speaker B: Yani hem derinden bir bağ var hem de tutulamayacak sözler var. Atalarımızın dediği gibi büyük lokmayı büyük laf etme. Mesih de çok güzel söylemiştir. Ayakta dimdik durduğunu sanan dikkat etsin, düşmesin. Yani Petrus çok değerli bir öğrenci, çok değerli bir havari. İmanı çok atılgan, böyle her şeyi atlayan, ben yaparım diyen hazır birisi. Ama bu da tabii ki bazı konularda da böyle çok büyük şeyler yapmasına ya da laflar etmesine sebep veriyor. Burada büyük bir sadakat de aslında Hisa'ya bağlılığını dile getiriyor ama iş o karanlığa geldiğinde insan bazen maalesef söylediklerinin arkasında duramıyor ya da o gücü bulamıyor. Bu da bize şey gösteriyor yani Tanrı'ya dayanmakla kendimize güvenmek arasında çok büyük bir gerilim var. Yani kendimize güvenince hayal kırıklığı yaşıyoruz ama Tanrı'ya güvendiğimizde gerçekten bir şeyler değişiyor. Burada bir şey gibi görüyorum yani önceki programda geçen cumartesi görüyoruz ki orada bir sofra var, yemekler yeniyor, İsa büyük bir miras bırakıyor ve sonra çıkıp Zeytin Dağı'na doğru gidiyorlar. Sanki yolda bir sohbet gerçekleşiyor. konuşuyorlar. İsa bahsediyor yine neler olacağından. Yani hala öğrencilerini hazırlıyor aslında. Yani o an karşılaşılacak şeylerle ilgili. Ve eski ayetten de bir alıntı yapıyor. Çobanı vuracağım, sürüdeki koyunlar darmadağın olacak. Yani orada baş olan kişi aslında dağıldığında onu takip edenlerin nasıl dağıtılacağı söyleniyor ve İsa da onu vurgulayarak diyor ki hepiniz kaçacaksınız. Yani yine kendi vuruluşundan bahsediyor. Kendi cezalandırılışından bahsediyor ve Petrus büyük bir laf ediyor orada. Herkes inkar etse bile ben etmem. [00:03:34] Speaker A: Herkes dediği kim? Ama diğer havariler... [00:03:36] Speaker B: Diğerleri de aynı. [00:03:37] Speaker A: Şimdi gördüğünüz bunlar var ya bunlar inkar eder. [00:03:39] Speaker B: Aynı şey söylüyor onlarda ama. Hepsi aynı şey diyor. Demek ki hepsi yok. Rabbiz de yani. Kimse inkar etmez seni. [00:03:47] Speaker A: Doğru. Doğru. Ve elbette istemeseler de İsa Mesih'in sözüne bir zıtlık getiriyorlar. Yani sen diyorsun böyle ama senin dediğin doğru değil İsa. Yani haklısın, dediğin doğru olabilir. Kendisi benim için haklı değilsin, yanılıyorsun İsa Mesih. Aynı bir bölümde ölüme gideceğinden bahsederken Petrus'un çıkıp ''Asla, haşa, sana nasıl olur böyle bir şey?'' deyip durdurmaya kalktığında İsa Mesih'in ona cevabı yine Petrus efendi. Çekil önümden şeytan diye bir tepki veriyor. [00:04:16] Speaker B: Düşüncelerin Tanrı'ya özgür değil diye. Burada da özellikle Petrus'u muhatap olarak ne diyor? Tabii ki diğer öğrencilere de söyleniyor bir şey ama. Bu gece özellikle sen horoz ötmeden inkar edeceksin beni. [00:04:30] Speaker A: Diğerleri kaçıyor ama Petrus için dediğin gibi orada özel bir şey var. [00:04:37] Speaker B: Çünkü yine bir takip ediyor gizli şekilde. Ve o da yine başına bunların gelmesine de sebep oluyor. Yani her şeye atılan Petrus orada basit denilecek o kültüre göre. Küçük bir kızdan, bir hizmetçiden bile yok ya ben o değil dedim diyor. Yanlış biliyorsunuz. [00:04:54] Speaker A: Dediğin gibi insanın kendi gücüne, bir sonraki nefesi garantisini vermeyen insan kendi gücüne güvenerek haşa-isa ben yapmam, bunlar yapsa bile ben yapmam bir işi. Evet hemen sonrasında Gethsemane bahçesindeyiz. İsa öğrencilerle birlikte Gethsemane bahçesine denen yere geldi. Öğrencilerle buluştuğu bir yer. Öğrencilerine ben şuraya gidip dua edeceğim. Siz burada da oturun dedi. Petrus ile Zebedî'nin iki oğlunu yanına aldı. Kederlenmeye ağır bir sıkıntı duymaya başladı. Onlara ölesiye kederliyim dedi. Burada kalın benimle birlikte ılanık durun. Biraz ilerledi. Yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. Babaat dedi. Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun. Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus'a, demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız dedi. Uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız. Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür. İsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. Baba dedi, eğer ben içmeden bu kâsenin uzaklaştırılması mümkün değilse senin istediğin olsun. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. Onları bırakıp tekrar uzaklaştı. Yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti. Sonra öğrencilerin yanına dönerek, hâlâ uyuyor mu? Uyuyor. Dinleniyor musunuz? dedi. İşte saat yaklaştı. İnsanoğlu günahkarların eline veriliyor. Kalkın gidelim. İşte bana ihanet eden geldi. [00:06:08] Speaker B: İkinci bir adım. İkinci bir nokta. [00:06:10] Speaker A: Doğru. O düşüş devam ediyor. İlk beşte inkar edecekleri söylendi. Şimdi ise uyanık bile kalamıyorlar. İsa'yla dua edemiyorlar. Farkında değiller gibi. [00:06:20] Speaker B: Yine Petrus dikkatimi çekiyor. Evden çıkıyorlar. Yolda yürüyorlar. İsa onlara çobanın vurulacağını, koyunların dağılacağını söylüyor. Ve Petrus inkar etmem diyor. İsa diyor ki yapacaksın. Geçsemaniye'ye varıyorlar ve orada İsa'nın talebi çok net. Burada benimle birlikte uyanık kalın dua edin. Orada niye Petrus diyorum. Petrus canını vermeye hazır olan Petrus. İsa ona diyor ki benimle bir saat uyanık kalamadınız Petrus. Yani aynı noktada değiller. Aynı şeyi hissetmiyorlar. Çok mümkün de değil. Çünkü İsa bu amaçla bu saatin geldiğini biliyordu ama onlar hala tam olarak herhalde anlamıyorlardı ne olduğunu, neler olduğunu, işin nereye gideceğini falan. Ama İsa birçok şeyden haberdardı ve onları hazırlamaya da devam ediyordu. Ve ilginç bir söz, ''Uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız. Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür.'' Dua konusunda da bu metin bize ne kadar güzel bir şey öğretiyor aslında. Dua konusunda bile Tanrı'dan istememiz gerektiğini, Tanrı'ya dayanmamız gerektiğini, Dua edebilmek için mi? [00:07:24] Speaker A: İşte. [00:07:25] Speaker B: Yani o kadar muhtacız. Yani çok değerli. Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür. Çoğumuzun yüreğinde oturup Rabbin önünde durma, yani saatlerce yakarma, diz çökmeye, hani yüzüstü yere kapınma, ondan dileme isteği, arzusu var. Hatta bazen çok ağır basıyor. Ama beden o kadar güçsüz ki, irademiz o kadar zayıf ki yani bir şey çıkıyor, kayıyoruz oraya. [00:07:48] Speaker A: 5 dakika sonra doğa bitti. [00:07:50] Speaker B: Aynen. Dikkatimiz çok çabuk dağılıyor. İşte orada duramıyoruz. Ama Rabb'in isteğini et. Benimle birlikte durun. Dua hayatında bile bugün uygulayabiliriz. Pratik etmemiz lazım. Rabbin huzurunda durmak için, ayartılmamak için. Ruhun istediğini eyleme dökmek için. [00:08:08] Speaker A: Şey tarafımız var yani Petrus gibi. Senin için uyanık kalamam ama canımı vereceğim. Burada bir saat gözümü açıp tutamıyorum ama ölürüm senin için. Şey tarafı var ya böyle hiç daha önce 5 dakika dua etmekte zorlanan biri. 2 saat dua ederiz, tamam mı? 24 saat dua zamanı yapacağız. Pardon, sen 5 dakikayla başla. 5'i 10 yap, 10'u 20 yap, 20'i 30 yap. Burada gördüğümüz gibi Petrus da diyor ki, sen de düşeceksiniz. Ya ölürüm senin için. Sen ne senden önem alıyorsun İsa Mesih? Ve burada bahçedeler. Etrafımızdaki insanların en çok sorduğu sorulardan bir tanesi de buradan gelir. [00:08:40] Speaker B: Kederini dikkat çekiyor. [00:08:41] Speaker A: O keder. Yani baba, mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun. [00:08:47] Speaker B: Yine harika bir şekilde duadır ama aynı zamanda dediğin gibi sorular nasıl geliyor? İşte ya İsa bu amaçla geldiyse nasıl böyle bir dua edilir? [00:08:57] Speaker A: Son dakikada şey mi yaptı böyle ya olmasa? [00:08:59] Speaker B: Vaz mı geçiyor? Ya da işte bunun için geliyor ama bunun olmasını istemiyor. Bir şey farkında olmamız lazım. Biz Hristiyanlar İsa'nın iki doğası olduğuna inanıyoruz. İsa hem Tanrı hem insandır. Dolayısıyla kaçırıyoruz. Yani baş kahinimiz İbranilerde dediği gibi zayıflıklarımızda bize yakınlık duymayan biri değil. Tersine her alanda bizim gibi bakın altını çiziyor. Her alanda bizim gibi denenmiş ama hiç günah işlememiştir. Dolayısıyla anlamamız bazen zor yani çünkü iki duaya sahip değiliz. Tam olarak bir bedende iki duanın nasıl işlediğini de anlamak çok zor gerçekten ama hem Tanrı hem insan olmanın şeyini görüyoruz burada. İnsan olarak o kederi o kadar hissediyor ki. Getsemani bahçesinde toprağa düşen kan damlalarını andırıyor diyor kutsal yazılar. O kadar büyük bir yük var üstünde. Günah bu kadar ciddi. Günah bu kadar derin. Günah bu kadar rahatsız edici ve ağır bir şey. Ve İsa tam olarak bunu yaşıyor. İki şey var. Birincisi hem Tanrı hem insan. Ve burada insan doğasıyla gerçekten bir yakarış, bir keder, bir ağırlık, bir hüzün görüyoruz. İkincisi her zaman şunu söylüyoruz. İsa bize nasıl dua etmemiz gerektiğini, nasıl yaşamamız gerektiğini, nasıl ölmemiz gerektiğini, Tanrı'ya nasıl sadık kalmamız gerektiğini öğretmek için geldi. İnsanlar şunu karıştırıyor bu ülkede. İşte Tevrat Musa'ya geldi, Zebur Davut'a geldi, İncil İsa'ya. İsa'ya İncil falan gelmedi arkadaşlar. Yani İncil İsa'nın kendisiydi. Sevindirici haber, müjde. Tanrı'nın sözü beden aldı, ete kemiğe büründü. Bunu yap yap yap diye yazmak yerine kendisi tam olarak et ve beden olarak bunları yaptı ve dedi ki ardımdan gelin. Yol gerçek ve yaşam benim, beni izleyin dedi İsa. Dolayısıyla bize tam olarak ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Yani yaptıklarıyla bize örnek oluyor ve bizim de takip etmemiz gereken yol işte tam olarak bu. [00:10:56] Speaker A: Yani zorlandığımız Tanrı'nın sözünü bazen duyuyoruz, ne istediğini biliyoruz. Düşmanını affet diyor. Düşman için dua et diyor. Sana eziyet edenler için dua et. Çok güzel sözler ama yapmak beden istemiyor. [00:11:08] Speaker B: Ruh istiyor. [00:11:08] Speaker A: Ruh diyor ki dediği gibi yani evet affedeceğim herkesi ama karşısına yüz yüze geldiğinde seni affettim yani seni salıyorum artık. Özgürsün. Ondan artık seni şey tutmayacağım demek çok zor. Fakat işte İsa Mesih'in buradaki o senin dediğinin ikinci parçası. Ne diyor İsa Mesih burada? Yine de benim değil senin istediğin olsun. Diğerinde de ikinci olan da eğer ben hiç beden bu kasadan uzaklaştırması mümkün değilse senin İstediğin olsun. Bir teslimiyet var. Yani benim isteğim elbette acı çekmek değil. Kim ister? Dövün beni, öldürün. Değil. Fakat Tanrı'nın isteğini. Tanrı egemenliğinde buna izin veriyorsa ve planın bir parçasıysa daha fazla insanın kurtuluşu için o zaman ben teslimim. Sana güveniyorum. [00:11:49] Speaker B: Bizden istedikleri konusunda nasıl hareket edeceğiz? Basit bir soru bugün. İsa'nın yaptığı gibi mi? Yoksa yok. Tanrı böyle diyor ama ben yapamam. [00:11:58] Speaker A: Yapamam. Ben peygamberim kardeşim. Ben İsa'lıyım. [00:12:02] Speaker B: Yapamıyorsan çok güzel. Bunu itiraf etmen de güzel. Bak yapamazsın zaten kendi başına. İsa'nın ettiği dua işte bize bu konuları verdir. Benim için çok zor. Affetmek çok zor. Şunu yapmak çok zor. Bunu yapmak çok zor. Kutsal kitap okumak çok zor. Dua etmek çok zor. Söyleyebiliriz Tanrı'ya. Ama lütfen beni kendi isteğine göre yönlendir. Bana kendi isteğini ver. Beni öyle şekillendir. Doğru. İsa bunu gösteriyor bize. [00:12:27] Speaker A: Doğru. Kendi istediğimize odaklandığımız kadar Tanrı'nın isteğine odaklansak biraz değişebilir ama devamlı orada bir Tanrı'nın isteği ile benim isteğim biraz karışıyor ve kulağımıza hoş gelen elbette kendi isteklerimiz oluyor bazen ama burada İsa mükemmel bir örnek ve sonra tutuklanma. İsa daha konuşurken 12'lerden biri. Elbette burada tam okumadık ama yani Matta bölümünde detaylı bir şekilde anlatmıyor bunu. Diğer kitaplarda gördüğümüz gibi yemekten hemen sonra Yahudi İskario çıkıyor oradan, gönderiyor. Herkes diğer havariler şey sanıyor yani bir parayla ilgili bir şey var yani bir şey almasını, bir şey yapmasını istedi ondan. Özel, özel. O nedenle çıktı gitti sanıyorlar. Fakat görüyoruz ki biri olan Yahud'a geldi diyor. Yanında başkainlerle halkın ileri gelenleri tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı. İsa'ya ihanet eden Yahud'a kimi öpersem İsa odur, onu tutuklayın diye onlarla sözleşmişti. Dost doğru İsa'ya gidip selam Rabbi diyerek onu öptü. İsa arkadaş ne yapacaksan yap dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı. İsa'yı yakalayıp tutukladılar. İsa'yla birlikte olanlardan biri ani bir hareketle kılıcını çekti ve baş kainin kölesine vurup kulağına uçurdu. O zaman İsa ona kılıcını yerine koy dedi. Kılıç çekenlerin hepsi kılıç söyleyecek. Yoksa babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini bildiren kutsal yazılar o zaman nasıl yerine gelir? Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle reslendi. Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup öğretiyordum. Beni tutuklamadınız ama bütün bunlar peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu. O zaman öğrencilerin hepsi onu bırakıp kaçtı. [00:14:07] Speaker B: Yahuda görevini yapmaya başlıyor. Yani zaten dediğin gibi diğer kitaplarda görüyoruz Yahuda çıkıp din bilginleriyle anlaşmaya gidiyor. Hatta sonrasında ikilemler de yaşıyor tabi ama artık iş işten geçmişti. Ellerine düşmüştü. O para sevdası onu nelere sürüklemişti. Yani bir söz var çok seviyorum. Zaman zaman da kullanıyorum. İnsanın kendisine yaptığını yedi düvel bir araya gelse ona yapamaz. Yani insan gerçekten kendi arzularıyla, kendi yaptıklarıyla kendini o kadar berbat bir duruma getiriyor ki Yahuda tam olarak onu yaşıyor. Yani en yakın dostları yıllarını birlikte geçirmiş, gece gündüz birlikte gezmişler, o kentten o kasabaya yürümüşler. Yani çok ciddi bir şey bu ve şu an onlara ihanet ediyoruz. Yani onları sırtlarından bıçaklıyorsun. Her zaman buluşup toplandığınız, dua ettiğiniz yere sanki bir haydutu yakalıyormuş gibi askerlerle gidip ihanet ediyorsun. Ne kadar acı bir sahne aslında. [00:15:05] Speaker A: Doğru. Ve İsa Mesih'e gelip selam. [00:15:09] Speaker B: Öpücükle. [00:15:09] Speaker A: Aynen. Hocam. Devamlı sözlendiği o sözle aynı sözle İsa Mesih'i ele veriyor. Hocasını. [00:15:15] Speaker B: Bunun için mi geldin diyor işte. Zaten biliyor yani. Ne yapacaksan yap diyor. Ve baktığımızda burada ilginç bir nokta var bir de. Yani İsa'nın öğretisi her zaman sevmek üzerineydi. Her zaman bağışlamak üzerineydi. Ve burada öğrencilerden biri ne yapıyor? Ne sevmesi? Savaşmaya hazır, gözünü çekiyor. Birinin kulağını uçuruyor. İsa'nın o anda bile kendisini yakalamaya gelen, düşman olan, onu tutuklamaya gelen kişilere karşı merhametini görüyoruz. Yani orada öğrencisini azarlıyor ve daha sonra görüyoruz ki yani o köleyi aslında iyileştiriyorlar. Yani aslında Tanrı'nın merhameti tıpkı İsa'nın söylediği gibi güneşini hem doğruların hem eğrilerin, iyilerin kötülerin, yağmurunu hem iyilerin hem kötülerin üzerine doğurur ve yağdırır. [00:16:04] Speaker A: Öğretisi düşmanlarınızı sevin de ve karşısında düşman o zaman ne yapacak ise kulağını iyileştiriyor, seviyor. Havarilerini o anda bile mükemmel bir örnek ve sonra görüyoruz ki ama böyle olması gerektiğini bildiren kutsal hızlar o zaman nasıl yerine gelir. Yani benim geliş amacım bu zaten. Ben dört defa söyledim. Üç kere yarış rame girmeden önce bir de sonra akşam yemeğinde. Ben size söyledim. Öldürüleceğim. Ele verileceğim. Hatta yemek sırasında dedim ki bak biriniz beni ele verecek. Yani bunların hepsini size söyledim. Ve yaşam amacım kutsal yazıların yerine gelmesi. Babamın isteğinin olması. [00:16:38] Speaker B: Yani bu sahne bana şunu hatırlatıyor. Yani insanoğlu bazen şunu yapıyor. Tanrı adına o kadar net konuşuyor ki. Her şeyi bildiğimizi zannediyoruz Tanrı'yla ilgili. Sanki uzmanız, Tanrı uzmanı haşa. Tanrı'yı çözmüşüz. Ya hiçbir dediğini belki anladığımız şekliyle söylemiyor Tanrı. Ya öyleyse? Yani o yüzden çok dikkatli olmalıyız. Kutsal yazılara itaat ederken, yorumlarken, uygularken Yani ben her pazar kürsüye çıktığımda yıllardır değişmedi. Yüreğimde derin bir korkuyla da çıkarım. Saygıyla da çıkarım. Neden korku? Çünkü Tanrı'nın sözünü açıklıyorum. Ve kutsal yazılar diyor ki iki kat yargılanacaksın. Çok dikkatli olmam lazım. Tanrı'nın sözünü açıklarken, Tanrı'nın sözünü okurken, hayatımda uygularken, başkalarına öğretirken, kardeşlerime davranırken. Ve şunu da anlamamız lazım. Tanrı bize açmadıkça, Yani bir söz vardı, bir eşek müzik ahengini ne kadar anlarsa insanoğlu Tanrı'nın gölgemini anlamak konusunda o kadar yeteneklidir. Eşeğe istediğin kadar güzel müzik çal, ne anlayacak? O yüzden bilmemiz lazım, biz yetersiziz. Yani Rab istemezse gerçekten bunları anlayacak kapasite bile bizde yok ki anlamadılar. Dediğin gibi bağıra bağıra İsa diyor ki öldürülmem gerekiyor. Bakın Yerüşalim'e gidiyoruz ele verileceğim. Bakın aranızdan biri bana ihanet edecek. İnsani refleks kendi bildiklerimizle hâlâ kılıcımızı çekip savunma derdindeyiz. Bu söz bana çok tokat gibi. Yani Tanrı'nın senin savunmana mı ihtiyacı var? [00:18:13] Speaker A: Doğru. [00:18:14] Speaker B: Sanki dinin savunucusu biziz. Bazen öyle yapan kişiler var. Sanki bu inanç biz olmazsak olmayacak. [00:18:21] Speaker A: Aynen. [00:18:21] Speaker B: Hani haşa o zaman Tanrı, Allah beceriksiz. Yani haşa. Kendi işini yapamıyor. Kendi görkemini gösteremiyor. Bizim onu korumamız lazım. Pardon. İsa ne diyor? İstesem yapamaz mıyım sana ne oluyor? [00:18:37] Speaker A: Amacım yenmek değil. O anlamda. Başka bir şey yapabilmek için gördüğümüz gibi ölmem gerekiyor. Ölmem sadece ölmek için de değil. Ölebilirsem bazı şeyler mümkün kılınacak. Ona bakacağız zaten. Yarın için yapacağımız özel podcast'te. Özel bir zafer gelecek ama buna bu zorunlu. Bu olmak zorunda. Ve sonra diyor ki o zaman öğrencilerin hepsi onu bırakıp kaçtı. Orada düşünsene yani kaçıyorsun. İsa Mesih'in öleceğini söylemişti. Öldü. İhanet edilecek kişi. Bak Yahuda İskariyat orada. Birkaç piyano var. Yani bir anlamda o kaçarken o hüzünlerini, o şeylerini tahmin edebiliyorum biraz. Gidiyorsun, her şey bir anda kaos var, kaotik. Arkandan peşinden belki askerler koşuyor. Seni de yakalamak istiyorlar. Yani o korkunun içinde bir anda İsa Mesih'in dedikleri gerçekleşiyor. Ya da başlıyor gerçekleşmeye. [00:19:28] Speaker B: Berbat bir geceydi eminim hepsi için. [00:19:30] Speaker A: Güzel başlamıştı. Ve İsa Mesih sonra yüksek kurulunun önünde. Bunlara detaylı bakamayacağız şey olarak da. Yani çok derin çünkü. [00:19:38] Speaker B: Her birinden bir program çıkar. [00:19:40] Speaker A: Belki bu İsa Yüksek Kurulu'nun önünde o şey için farklı bir şey yapılabilir ama Petrus'un İsa'yı inkar edişi. Orayı çünkü İsa Mesih dediği için okumak istiyorum. Sonra burada da dikkat çekeceğim birkaç şey vardır eminim. Petrus iyiyse dışarıda avluda oturuyordu İsa Mesih yargılanırken. İsa Mesih'i dövüyorlar, eziyet ediyorlar, tükürüyorlar. Petrus da dışarıda avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kız yanına gelip, sen de celleli İsa'yla birlikteydin dedi. Ama Petrus bunu herkesin önünde inkar ederek neden söz ettiğini anlamıyorum dedi. Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara bu adam Nasralı İsa'yla birlikteydi dedi. Petrus ant içerek ben o adamı tanımıyorum diye yine inkar etti. Orada bu duranlar az sonra Petrus'a yaklaşıp ''Gerçekten sen de onlardansın. Konuşman seni ele veriyor.''. [00:20:27] Speaker B: Dedi. [00:20:27] Speaker A: Petrus kendine lanet okuyup ant içerek ''O adamı tanımıyorum.'' dedi. Tam o anda horoz öttü. Petrus, İsa'nın ''Horoz ötmeden beni üç kez inkar edeceksin.'' dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı. [00:20:40] Speaker B: En berbat şeyi yaşıyor Petrus. Yani bir yandan çok cesur... Sadık, büyük bir iman adamı ama aynı zamanda da sürekli kendisi bir şeylere atıldığı için korkunun nasıl onu esir aldığını görüyoruz. Orada hizmetçi kız gelip, ya sadece bir soru, sen de onunla birlikteydin ya. Konuşmanın seni ele veriyor. Niye? Çünkü başına gelecekleri hayal ediyor. [00:21:07] Speaker A: İsa Mesih ne demişti? Ant içmeyin demişti. [00:21:09] Speaker B: Kendine lanet okuyor, yemin ediyor. Yani bir şekilde onunla birlikte olmadığıyla ilgili ve İsa'nın sözü o anda gerçekleştiğinde ya onun yerinde olmayı kimse istemez bence. Çok büyük bir travma, çok büyük bir acı. Eminim yani felaket bir ızdırap çekti Petrus o anda. Yani kim bilir belki koşarken ağladı. Yani orada zaten acı acı ağladı. Belki koştu gitti. Yani ne yapacağını şaşırdı. Kaybolmuş hissetti. Yani birçok hissi bir anda hissetti aslında. [00:21:42] Speaker A: Yaşadı hepsini. [00:21:43] Speaker B: Ve çok sevdiği kişiyi de inkar etmiş oldu böylece. [00:21:47] Speaker A: Doğru. İsa Mesih'in dediği yine yerine geldi. Ve aynı zamanda şu ikilemde var ya İsa Mesih dövülüyor, tokatlanıyor, aşağılanıyor, tükürülüyor. Dini liderlerin otoritenin önünde duruyor, ayakta duruyor. Diğer tarafta Petrus birkaç tane genç kızın önünde lanet okuyup ant içerek kaçıyor. Yani bu ikilem de yani Tanrı'nın gücü ve insanın gücü. Al sana kendisini, sen için feda edecek adam. Verdiği sözlerin, bırak kendini feda etmeyi hemen uyuyakalıyor. Böyle bir fark var arada. Yerimizi bir anlamda bilmek, ona göre adım atmak da çok önemli. Elbette Yahud'a kendini asıyor, parayı geri iade etmeye çalışıyor. Fakat seninle odaklanmak istediğim İsa Mesih'in çarmıha gelişi. [00:22:32] Speaker B: Orada bir yargı süreci başlıyor. [00:22:35] Speaker A: Elbette yargı süreci var Vali Platus'un önünde. Baya bir İsa Mesih kendini doğru düzgün savunmuyor. Orayı hızlı geçecek olursak var mı söylemek istediğin bir şey? [00:22:43] Speaker B: Sadece şu insanların ikiyüzlülüğünü vurgulamak lazım bence. Orada özellikle Matta 27. bölümde 16. ayette diyor ki 15'te aslında her fısıh bayramında vali ne yapıyor? Bir gelenek var, halkın istediği birini bırakıyor. Salıyor yani artık cezaevinden çıkarıyor. Ve orada diyor ki, Barabba diye ünlü bir tutukluğu vardı. Yani pislik bir adam. Gerçekten yaptıkları çok iğrenç. Ve orada vali diyor ki, Barabba'yı mı salayım sizin için? Yoksa İsa'yı mı? Çünkü İsa'yı diyor kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Yani orada din bilginlerinin amacı bu rakibi ortadan kaldırmak. Onun gibi yetkin değiliz biz. Ve orada Barabba'yı istiyor halk. Barabba gibi gözü dönmüş bir katilin salınmasını istiyor. İnsan bu kadar gerçekten iki yüzlü. İnsanın yüreği gerçekten bu kadar kirli. Yani böyle bir şeyin içerisinde suçsuz yani hiçbir sorun olmayan hayatında Hiçbir suç bulunamayan, hatta yargıda öyle, bir adamı istemiyorlar. Onun yerine bir katili, gözü dönmüş bir kişinin savunmasını istiyorlar. O çok acı gerçekten. İnsan korkunç bir varlık. [00:23:58] Speaker A: Amaç hakikat değil. Amaç doğruluk değil. [00:24:01] Speaker B: Öyle. [00:24:02] Speaker A: Tanrı'nın kurallarını, Tanrı'nın yasasını bile kendi çıkarları için kullanıp birisini öldürtmeye çalışıyorlar. Sonra valinin askerleri diyor İsa'yı vali konağına götürüp bütün taburu başına topladılar. Onu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. Dikenlerden bir taç örüp başına koydular. Sağ elinde de bir kamış tutturdular. Önünde diz çöküp ''Selam ey Yahudilerin kralı!'' diyerek onunla alay ettiler. Üzerine tükürdüler. Kamışı alıp başına vurdular. Onunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germeye götürdüler. Birçok acı çekiyor ve bence halkımızın o hep bahsederim de bir ex de Twitter'da yani bir paylaşım vardı İhsan Misik Çarmıh'ta kendisini ele vermiş, yarı çıplak, ölmüş bir arkadaşım dedi işte bu nedenle Türkler Hristiyan olmaz. Sizin lideriniz, sizin önderiniz böyle bir önder. Romalı askerlerin yaptığı gibi bak seni öne tapıyoruz ey Yahudilerin kralı. Alay etmek için, dalga geçmek için. Bu dünya da böyle. Üstel anlamda güçlü gerekiyor bize. Eşsin, öldürsün sorun değil. Yeter ki güçlü olsun. Bütün günahların üstesinden gelir, bakmayız. Es geçeriz. Yeter ki güçlü olsun. Yani yeter ki yensin. [00:25:09] Speaker B: Doğru. Yani karakter, ahlak onlar maalesef önemli olmuyor. [00:25:14] Speaker A: Dünya ne diyor? [00:25:15] Speaker B: Dünya aynen. El alem ne der? Zaten ülkemizin en büyük putudur. Yani doğrularımız el aleme göre şekilleniyor. [00:25:23] Speaker A: Ve son olarak da İsa Mesih Golgotha'ya götürüldüğünde yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi. Askerler onu çağırmaya geldikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. Sonra oturup yanında nöbet tuttular. Başının üzerine bu Yahudilerin kralı İsa'dır diye yazan bir suç yaftası astılar. Bunu böyle hızlı okumamın sebebi detaylı bakacağız. Birçok şey oluyor İsa Mesih'e. Sonra dalga geçiyorlar, oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, küfrediyor. Hani sen tapınağı iki buçuk günde yeniden kurtaracaktın, haydi kurtar kendini. Tanrının oğluysan çarmıhtan in diyorlardı. Baya yükleniyorlar. Başka hainler yapıyor, dini derler yapıyor. Başkalarını kurtardı, kendisini kurtaramadı. Öbü ilerliyor ve son olarak o İsa'nın ölümünde o ünlü sözleri söylüyor İsa Mesih. Eli, elilema şevaktani yani Tanrım. ''Tanrım beni neden terk ettin?'' diye bağırdı. Bu ayetleri duyunca senin de benim de aklıma bir bölüm geliyor. [00:26:20] Speaker B: Elbette. Birçok insanın aklına gelmiyor. Genelde kilisede çok gelip soruyorlar. İsa ''Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin?'' dedi. [00:26:29] Speaker A: Aynen. Hani Tanrı'ydı kendisi? [00:26:31] Speaker B: Ne alaka yani? [00:26:33] Speaker A: Tanrısız Tanrı mı olur? Ne oldu ona? Ve bu bizi bir bölüme götürüyor. İstersen bu bölümü açıp bizimle paylaşırsan. [00:26:40] Speaker B: Mezmur 22'ye götürüyor bizi. 22. mezmura. Yani İsa'nın orada söylediği söz çok ilginç ve baktığımızda o sözleri söylerken bile bazı kişiler iman ediyor. Yani mesela çarmıhın dibinde olan bir yüzbaşı vardı yanlış hatırlamıyorsam. O ne yapıyor? Bu adam gerçekten Tanrı'nın 54. ayet. Oğluydu diyor değil mi? Yani neden böyle bir şey söylüyor? [00:27:05] Speaker A: Gerçekten Tanrı'nın oğluydu diye dehşete kapılıyorlar. [00:27:07] Speaker B: Neden böyle bir şey söylüyor? Bazı kişiler sanki anlıyordu onun ne dediğini ama bazı kişilerin hiç haberi yoktu sanki. Ama biz açıklarken genellikle şunu söylüyoruz, bu bir zaferin ilanıydı. Nasıl yani? Yani terk edilmiş bir adam nasıl bir zaferin ilanı olabilir? Birincisi, bu kitapta yazılan bütün sözlerin yer aldığı bir mezmur, 22. mezmur. Yani bu son sahnenin aslında. yer aldı. Öncesinde o yargısının aşağılanmasının, ellerinin ayaklarının derilmesinin, giysileri için kura çekilmesinin, alay edilmesinin bütün hepsinin yer aldığı bir şey ve o 22. mezmurun başladığı ayet, ''Tanrım Tanrım beni neden terk ettin?''. [00:27:53] Speaker A: O bilmekle anlamak arasındaki fark herhalde bu olması gerekiyor. Çünkü kime söyledi bunu? Dinîlerler hâlâ etrafta dala geçiyor. [00:28:00] Speaker B: Ki bildikleri de bir mezmur bu. Yani hatta ezbere bildikleri. Niye? Çünkü Mesih'i anlatan, krallığı, zaferi anlatan bir şey. Bir mezmur. [00:28:09] Speaker A: Davut'un mezmuru. [00:28:11] Speaker B: Ve sürekli de bence söyledikleri bir şeydi bu mezmur, okudukları bir şeydi. ve baktığımızda orada bununla başlıyor ama devamı nasıl gelişiyor. Bakarken görüyoruz ki işte boğalar kuşatıyor beni, kükreyerek avını parçalayan aslanlar gibi. Ağızlarını açıyorlar bana. Su gibi dökülüyorum. Bütün kemiklerim oymaklarımdan çıkıyor. Yüreğim bal mumu gibi içimde eriyor. Gücüm çömlek parçası gibi kurudu. Dilim damağıma yapışıyor. Beni ölüm toprağına yatırdın. Köpekler kuşatıyor beni. Kötüler sürüsü çevremi sarıyor. Ellerimi ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum. Gözlerini dikmiş bana bakıyorlar. Giyisilerimi aralarında paylaşıyor. Elbisem için kura çekiyorlar. [00:28:54] Speaker A: 22. Mezbur 18. ayet. [00:28:57] Speaker B: Yani baktığımızda hepsi zaten İsa'dan bin yıl önce yazılmış. O an yaşanan her şey bin yıl önce yazılmış ve şimdi sanki şey oynanıyor. Yani bir sahne oynanıyor. Sanki bir sahne canlandırılıyor. [00:29:10] Speaker A: Bir peygamberlik aslında. [00:29:12] Speaker B: Bunların hiçbiri İsa'nın elinde değildi o an. Tamamen insanlar bilinçsizce belki bunu yapıyordu ama bir peygamberlik gerçekleşiyordu. Orada bir sahne Yazıdan hayata geçiriliyor. [00:29:24] Speaker A: Bunların hiçbiri Davud olmadı. Davud birinci kişiden söylüyor bunu. Kendisinden bahsediyormuş. Elim ayağım delindi. Olmadı sana Davud. Sen kral oldun. Sen kral olarak öldün. [00:29:34] Speaker B: O ilginç bir şekilde hissettiklerini anlatırken peygamberlikte bulunuyordu. Tanrı onun ağzından aslında uluslara konuşuyordu. Neden? Mesih'in zaferini anlatan bir mezmur. Bu mu zafer? Tabii ki mezmurun devamı ilginç. Sonrasında bir övgüye dönüşüyor. [00:29:50] Speaker A: 22. ayetten başlayarak. [00:29:52] Speaker B: 22'Den başlayarak bir duyrudan, bir ilandan bahsediliyor. Ve Tanrı'yı yüceltiyor 25. ayete baktığımızda. Ama özellikle 27. ayet. Çok seviyorum bu ayeti. Yeryüzünün dört bucağı bütün uluslar, bütün halklar anımsayıp Rab'e dönecek. Burada büyük harflerle Rab yazılmış. Bu genellikle çevrimizde anlaşılmıyor ama Tanrı'nın kendisini Musa'ya ve halkına tanıttığı özel isimdir, Yahve'dir. Diyor ki, yeryüzünün dört bucağı Yahve'ye dönecek. [00:30:26] Speaker A: Herkes onu tanıyacak, Musa'nın tanıdığı gibi. [00:30:29] Speaker B: Ulusların bütün soyları onun önünde yere kapanacak. Kime? Tanrım beni neden terk ettin diyen o çarmıhtaki kişiye. Yani büyük bir zafer var. İsa orada aciziyetini değil, zaferini dile getiriyordu. Ve diyor ki gelecek kuşaklar 30. ayette ona kulluk edecekler. Rab yeni kuşaklara anlatılacak ve onun kurtarışını Rab yaptı bunları diyerek henüz doğmamış bir halka duyuracaklar. Bütün halklara duyuruldu, duyuruluyor. İsa'nın mesajı, Tanrı'nın krallığı, egemenliği, görkemiği, bu lütuf, övgü ve kurtarış dünyanın şu an burada yazdığı gibi dört bir yanına yayılıyor. Yeryüzünün dört bucağından insanlar iman ediyor. [00:31:14] Speaker A: Ve o 29. ayette benim kendi hayatımda uygulamaya çalıştığım ve anlamaya çalıştığım hayatlar, yeryüzündeki bütün zenginler doyacak diyor ve onun önünde yere kapanacak toprağa gidenler. Ölümlerine engel olamayanlar eğilecekler onun önünde. Şey geliyor aklıma yani bu dünyada devamlı açız, bir şeyleri arıyoruz. Tatmin olmuyoruz. Zengin de tatmin olmuyor, fakir de... Hepimiz bir tatminsizlik içinde, maddi durumun ne olursa olsun hep bir arayış içindeyiz. ve ölümümüze engel olamıyoruz. Herkes bir korku içinde. Birisi doyacak, artık aramayı bırakacak. Diğerleri de ölümüne engel olamayanlar Rabb'e gelip yaşam bulacak. Yani o arayışlarımız da son bulacak bu dünyada. O ilanı şey gibi diyorum yani Mesih son sözünde bile müjde paylaşıyor. Hey dinleyin derler. [00:31:57] Speaker B: İnsanlara bir umut veriyor aslında. Yani ama işte anlamak isteyene ya da gözü açık olana Ve iman edenler kim? [00:32:06] Speaker A: Havariler kaçmış. [00:32:08] Speaker B: Petrus inkar etmiş. [00:32:09] Speaker A: Din bilginleri küsrediyor. Ve karşısında iman edenler askerler. Romalı askerler, uluslar. [00:32:14] Speaker B: Çok ilginç, çok ilginç. [00:32:15] Speaker A: O uluslar gelmeye başlıyor. [00:32:17] Speaker B: Yani onu diyorum zaten genellikle sorana. Ya bu adam niye iman etti sence? Bundan dolayı mı? Tanrım Tanrım beni neden terk ettin? Aa bu adam Tanrı'nın oğluymuş. Bak bu mezmur neyi açıklıyor. [00:32:28] Speaker A: Doğru. [00:32:28] Speaker B: Çok değerli bir şey aslında. Evet, kesinlikle. [00:32:31] Speaker A: Ve İsa gömülüyor. Havarilerin dostları, İsa Mesih'in dostlarından birinin mezarında. Ve sadece son olarak kapanışta da şunu konuşmak istiyorum. Cumartesi günü. Nasıl geçti? Yani havariler dağılmış. Bir iki tanesi böyle annesi. Meczeli Meryem. [00:32:48] Speaker B: Ona hizmet eden kadınlar. Sevdiği öğrenci. [00:32:51] Speaker A: Sevdiği öğrenci Yuhanna. Onlar çarmıhın altında. Son sözlerini söylüyor İsa Mesih onlara ve diğer havarilerin hepsi saklanmış, bekliyorlar. Cumartesi öyle karanlık bir gün. Yani Cuma karanlıktı. Cumartesi umutsuzluk, son çöküş. Yaşamıyor artık. Hayatta olsa belki oradan çıkabilir bir şekilde ama yaşamıyor. Öldüğünü gördük. Çivilendiğini gördük. Korkuyoruz. Sıra bizde. Bizim içine gelecekler. Öyle bir umutsuz bir an. [00:33:19] Speaker B: Hem o var hem de büyük bir korku, karamsarlık, hayal kırıklığı. Şimdi ne olacak? Hatta bu maddede geçmez zannedersem ama Yuhanna'da işte Petrus, ben balık tutmaya gidiyorum diyor. Artık hani ne yapacağız? Her şey bitti sanki. Hala anlaşılmıyor. Anlaşılması da güç. Kimse yanlış anlamasın. Biz böyle anlatıyoruz ama biz çok mu anlayacaktık sanki? Mümkün değil. Yani gerçekten zor. Kendi başına bazı şeyleri düşünebilmek, yapabilmek ya da o imanı sürdürebilmek, güvenebilmek. Kolay bir şeyden geçtiklerini kastetmiyorum. Kastetmiyoruz. Ama yani anlamadılar. Yani İsa ölüp dirileceğini söylediğinde hatta Yerüşalim'den ayrılmayın demişti onlara. Net bir şey var bakın bekleyin. Ama ne oluyor? Tabii ki ölünce her şey bitmiş oluyor onlar için artık. Yani dediğin gibi belki bir eve sığındılar. Aman dikkat edelim ortalık biraz bir sakinleşsin. Bir yere çıkmayalım. Yani o korkuyu eminim idiklerine kadar hissettiler. [00:34:25] Speaker A: Çünkü görüyoruz ya hadis meçhilerden bir şey diyor. Senin konuşman ele veriyor seni. Yani ağızlıklarını açtıklarında ele veriliyorlar. Yani aha bak bu da İsa Mesih'le birlikteydi. [00:34:35] Speaker B: Bir bütün kenti gördü ne olduğunu ona. Çok kişi görmüştü zaten öğrencileri de belki. [00:34:40] Speaker A: Eminim iyileştirirken aa bak bizim hocamız yaptı bunu diye de. Şey yani insanların gözü önünde yapıyorlardı bu işleri. Ve saklanıyorlar bir bekleyiş. [00:34:49] Speaker B: İşte. Yani bizim de bekleyişimiz belki cumartesi günü için Tanrı'nın önünde Rabb'in iradesinin ne olduğunu anlamak için dua etmek hayatlarımızda her şeyde. Yani o gün öğrenciler için büyük bir matem, büyük bir sessizlik, ölüm sessizliği vardı. Bizim için bugün ne olmalı? [00:35:09] Speaker A: Aynen. Rabbin sözüne güvenip, O'nun dediği gibi beklemek. Ama aynı zamanda bu Cumartesi günü bir sessiz kalıp o karanlığı hissetmek, o havarilerin yaptığına bir nevi ortak olmak. Çünkü dediğim gibi biz de farklı davranmayacaktık. İsa Mesih'in dediği gibi hepiniz inkar edeceksiniz. Biz de farklı olmayacaktık. Ve bugün de değiliz. Yani bazen yeni imanlı kardeşlerimle sohbet ederken hani böyle o heyecan, yapacağız, nasıl yapacağız? Herkese anlatacağım, şöyle yapacağım. Dikkatli ol, ayağın kaymasın. Gurura kapılma. Gidip insanlarla paylaşırken gururlu bir şekilde yapma. Ayağın kaymasın. [00:35:43] Speaker B: Çünkü o hayal kırıklığını biz de yaşayacağız. Kaynaştıkça da, reddedildikçe de, suçlandıkça da, hatta eziyet çektikçe... Evet, evet. [00:35:52] Speaker A: Beklentilerimiz oluşacak bu dünyada Rabbim vermediği. Onlar yerine gelmeyince bu sefer Tanrı'ya dönüp atar. Hani niye böyle bir şey olmasına izin verdi diyebileceğiz. Farklı değil. Dediğin doğru fakat bekleyin. Rabbin gelişini bekleyin. Öyle bir kasten burada bırakmamız iyi aslında. Böyle bir durumda havaliler kaldı. Cumartesi günü. Cuma günden başlayarak. İsa'nın o acısını gören, o karanlıkta oturan havalilerle birlikte biz de böyle bitirelim zamanımızı. Çok teşekkürler eşlik ettiğiniz için. Pazar günü normalde bizim bir podcast'ımız yok bildiğiniz gibi. Fakat yarın Paskali olduğu için ona özel bir podcast'ımız olacak. Sizleri tekrar bekliyoruz. Kendinize iyi bakın. Esen kalın.

Other Episodes

Episode 27

April 26, 2025 00:17:01
Episode Cover

Paskalya'nın Gücü: İsa Mesih'in Dirilişi, Umut ve Yenilenme

Paskalya'nın Gücü: İsa Mesih'in Dirilişi, Umut ve YenilenmePaskalya Bayramı'na özel bu bölümde, Özgür Jerdan ve Pastör Özgür Uludağ ile İsa Mesih'in dirilişinin anlamını ve...

Listen

Episode 17

February 15, 2025 00:58:09
Episode Cover

Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine - Eren Atik ile Özgürce Sohbet

Eren Atik’in hayatına dokunan samimi bir sohbetle tanışmaya hazır mısınız? Özgürce Podcast'in bu bölümünde, "Molla'nın Yanından Tapınma Önderliğine" başlığı altında, Eren’in Alevi ve Şii...

Listen

Episode 15

March 17, 2025 01:06:31
Episode Cover

Çocukluk Anılarımız, Neden Hristiyan Olduk ve Köfte Piyaz - Emre Uflazoğlu ile Derin Bir Sohbet

Çocukluk, Neden Hristiyanlık ve Köfte Piyaz - Emre Uflazoğlu ile Derin Bir Sohbet | Özgürce Podcast Bu keyifli podcast bölümü Özgürce'de sizlerle!   ️ Bu...

Listen