Agape Sevgisi ile Diğer Sevgiler Arasındaki Farkı Açıklıyoruz!

Episode 9 December 21, 2024 00:27:46
Agape Sevgisi ile Diğer Sevgiler Arasındaki Farkı Açıklıyoruz!
Özgürce - Türk Hristiyanlar Anlatıyor
Agape Sevgisi ile Diğer Sevgiler Arasındaki Farkı Açıklıyoruz!

Dec 21 2024 | 00:27:46

/

Show Notes

Agape Sevgisi ile Diğer Sevgiler Arasındaki Farkı Açıklıyoruz! - Noel Bayramı ve Advent'in 4. Mumu Advent’in dördüncü haftası, sevgi kavramını derinlemesine anlamak ve hayatımıza uygulamak için önemli bir fırsattır. Bu mum, Tanrı’nın insanlığa olan sınırsız sevgisini ve bu sevginin İsa Mesih’in doğuşuyla vücut bulduğunu hatırlatır. İsa’nın gelişi, insanlığın yalnızca kurtuluşunu değil, aynı zamanda birbirine sevgiyle bağlanmasını amaçlar çünkü Tanrımız her zaman bizi koşulsuz sevdi ve bizimde aynı şekilde birbirimize sevgi göstermemizi ister. Ve bu sevgi, yalnızca ailemize ve arkadaşlarımıza duyduğumuz bir his değil, aynı zamanda düşmanlarımıza bile gösterebileceğimiz bir güçtür. Advent’in bu haftası, sevginin bir eylem olduğunu hatırlatır; bu, başkalarına yardım eli uzatmak, zor zamanlarında onların yanında olmak ve kalplerimizi bencillikten arındırarak herkesi kucaklamak anlamına gelir. Sevgi, bazen küçük bir tebessümle, bazen bir fedakârlıkla kendini gösterir, ancak her zaman ilahi bir güce dayanır. Aynı bu ayetdeki gibi: “Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz. Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır.” ‭‭1.KORİNTLİLER‬ ‭13‬:‭3‬-‭5‬, ‭7‬-‭8‬ ‬‬

Sevgi, karanlıkta yolumuzu aydınlatan bir rehberdir; İsa’nın dünyaya gelişiyle bu sevginin her zaman bizimle olduğunu ve bizi hiç terk etmediğini anlamak, bu dönemin en büyük armağanıdır. Bu nedenle, Advent’in dördüncü haftasında sevginin hem Tanrı ile hem de insanlarla olan bağımızı güçlendirdiğini fark eder, bu sevgiyi tüm kalbimizle kabul ederiz. Noel sevincinizi başkalarıyla paylaşmayı unutmayın. Yüreğinizdeki sevgi ve ışık hep parlasın! ✨ 

View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Arkadaşlar merhaba, Özgürce'ye hoş geldiniz. Bugün Özgür Uludağ kardeşimle birlikte Advent döneminin dördüncü mumuna birlikte bakacağız. Ve aynı zamanda Noel'in kültürel ve tarihsel yanında biraz daha konuşmuş olacağız. Tekrardan hoş geldiniz. Ve sen de hoş geldin. [00:00:16] Speaker B: Sen de hoş geldin kardeş. [00:00:18] Speaker A: Ben de hoş buldum. Evet, birinci Mumu Umut, ikinci Mumu Esenlik, Barış, Huzur. Üçüncü Mumu Sevinç ve şimdi de dördüncü Mumudayız. Sevgim Umu. Ve hepsinin hakkında çok güzel detaylara baktık, anlamına baktık, farklılıklarına baktık, yarattıkları paradokslara baktık. Bugünkü üçüncü mumunuzu tanıtır mısın? [00:00:40] Speaker B: Dördüncü mum. [00:00:41] Speaker A: Dördüncü mumu tanıtır mısın? Ben de onu demek istedim. [00:00:45] Speaker B: Bugün sevgi mumu, daha doğrusu bugün diyoruz ama yarın kiliselerimizde yakacağız. Ama bugünkü konuştuğumuz konu sevgi mumu, evet dördüncü mum. Sevgi, Hristiyan inancının bel kemiğidir mi diyeyim? Çünkü Tanrı sevgidir der İncil. Dördüncü mumda sevgiyi anımsıyoruz çünkü İsa'nın gelişi Tanrı'nın bize olan sevgisinin büyük bir kanıtıdır. İsa'nın sunduğu kurban için Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik oğlunu verdiler İncil. Oğlunu verdi ama oğlunu verirken bu sadece daha önceki programda da değinmiştik. Ölü manında verilen, sunulan bir kurban değil. Daha bu dünyaya gelişiyle, bebek oluşuyla, ululuğunu bir yana bırakmasıyla başlayan bir kurban. Ve bu da onun sevgisinin kanıtıdır. Bize sevgiyi hatırlatır. [00:01:45] Speaker A: Bazı insanlar şeyden bahseder. Sevgiyi anlamazsak Tanrı'nın neden bizi yarattığını, neden bize davrandığı şekilde neden davrandığını, neden kutsal kitapları gönderdiğini anlayamayız. Gerçekten dediğin doğru aslında. Hristiyanlığı anlamak veya anlatmak için Tanrı'nın sevgisini çok iyi bir şekilde içselleştirmek gerekir. Çünkü bir karşılık beklemeden sevgiden bahsederiz. Biz daha günahkarken olan bir sevgi. Hak ettiğimiz değil, hak etmediğimiz bir sevgi. Bu hak etmediğimiz için, yani bir anlamda hak etmediğimiz derken de karşılık veremediğimiz bir sevgi. Büyük bir lütuf. Bu nedenle İsa Mesih'in bize gösterdiği sevgi, Tanrı'nın İsa Mesih aracılığıyla bize gösterdiği bu sevgi çok derin. Bu dördüncü mumun, umudumuzun Esenliğimizin, sevincimizin en üst noktası da gördüğümüz üzere sevgi. Sevgi derken? Evet, yani sevgi derken bunu açalım çünkü... Ne, aşk mı? [00:02:48] Speaker B: İşte Ferhat Dağları derdi Şirin için. [00:02:50] Speaker A: Evet, ya da ben ilk şeyi hatırlıyorum. Yurt dışına ilk gittiğimde şey gösteriyorum, Galatasaray maçlarını gösteriyorum arkadaşlara, yabancılık arkadaşlara her zaman. [00:02:59] Speaker B: Beşiktaş olmaması bir talihsizlik ama. Evet. [00:03:01] Speaker A: Ya maçları yoktu büyük ihtimalle Avrupa'da o zaman. Ama orada şey vardı, I love you Hacı, I love you, hep bağırdık. Yandaki arkadaşlar, sen bir futbolcuya neden I love you diye bağırırsın? [00:03:14] Speaker B: Çok mu etmeyecek onlar için? [00:03:15] Speaker A: 40 bin erkek toplam. Bu çok garipsediler. Ve bu sevgi kelimesini çok rahat kullanıyoruz. [00:03:23] Speaker B: Evet, her şeye kullanıyoruz. [00:03:25] Speaker A: Kahveyi çok sevdim, bu restoranı çok seviyorum, bu yemeği çok seviyorum. [00:03:30] Speaker B: Eşimi de çok seviyorum. [00:03:32] Speaker A: Sevgilimiz ağzımızda bir oyuncak, bir ciklet gibi deriz ya bir anlamda çok kullanılır. Bu nedenle de kutsal kitapta gördüğümüzde bazen algılayamayabiliyoruz. Farkını algılayamayabiliyoruz. [00:03:44] Speaker B: Çok büyük bir konu bence. Yani yanlış anlaşılmaya da çok müsait. Bir de o kelimenin anlamını, derinliğini kaybetmeye de çok müsait bir sevgi. Çünkü aslında Grekçenin güzelliği o. Eski Yunancanın sevgi dediğinde birçok şey var. Kulağında ifade var. Yani Türkçe'de, Türkçe'nin azizliği de diyelim. Sadece sevgi var. Tamam ama ne sevgisi? Yani sevgi derken neyin sevgisi? Ama Grekçe'de, eski Yunanca'da özellikle hoşuma giden şeylerden biri bu sevginin tanımları, şekilleri. Yani birincisi filo mesela. Dost bir arkadaşa duyduğun sevgi, dost sevgisi. Veya eros, karşı cinse duyduğun, biraz daha romantizm içeren, cinselliği barındıran, eşlerin birbirine duyabileceği bir sevgi. Bir çekim, bir sevgi. Ama burada konuştuğumuz şey en büyük ve en karşılıksız olan şey agape. Tanrı'nın sevgisi. Hatta Rabb'in sofrası dediğimiz sofra eskiden agape sofrası olarak anılırdı. Çünkü bu bir sevgi şölenidir. Ama sevgi derken ne sevgisi, agape derken ne agapesi? Tanrı'nın bize duyduğu karşılıksız sevgiyi tanımlamak için bu ifadeyi kullanırız. Tanrı'da bulunan, katıksız, bozulmamış ve tamamen koşulsuz olan, özünden gelen bir sevgi. Bu her ne kadar bozuk bir örnek olsa da benim kendi çocuklarıma duyduğum sevgiyle ilgili. Senin kendi çocuklarına duyduğun sevgiyle ilgili. Onların her ne kadar bizi sinir eden bazen şeyleri olsa bile onlara olan sevgimiz değişmez. Onları seviyoruz. Canımızdırlar, parçamızdırlar. [00:05:30] Speaker A: Doğru. [00:05:31] Speaker B: Aynı şey Tanrı bizi yaptıklarımıza göre değil evladı olduğumuz için sever. Bu yüzden o ayet çok daha değerlidir. Biz daha günahkarken Mesih belirlenen zaman da bizim için öldü. [00:05:45] Speaker A: Doğru. [00:05:45] Speaker B: Onun sevgisinden kaynaklanıyordu ve gelişinin amacı bu. Tanrı sevdi. [00:05:51] Speaker A: Dünyası anlamındaki sevgide bile birini seviyorsan bunun bir dışsal, dışa vurur. Bir sevgiyi hiçe tutamazsın. Böyle ben seni seviyorum. Ama sadık değilsin. Nasıl bir sevgi bu? Seviyorsun ama davranışın bunu göstermiyor. Seviyorsun ama sözlerin bunu göstermiyor. Sevgide biz devamlı bir dışsal bir hareket bekleriz aslında. Sadece kuru kuru bir sevgi olmuyor orada. [00:06:14] Speaker B: Kesinlikle. [00:06:15] Speaker A: İsa Mesih'in de bize gösterdiği gerçekten o. Bu sevgiyi beden alıyor. Tanrı'nın sevgisi beden alıyor ve beden aldıktan sonra da sevgisinin gerektirdiği her şeyi yapıyor. Mükemmel seviyor, karşılıksız seviyor, hak etmediğimiz bir şekilde seviyor. Mesela o agape sofrasında karşılıksız sevgi neden? Çünkü karşısında oturan 12 talebeden bir tanesi ihanet edecek, bir tanesi lider olarak seçti, üç defa onu inkar edecek. [00:06:44] Speaker B: İhanet edecek, inkar edecek. [00:06:45] Speaker A: İnkar edecek. Diğerleri de saklanacak. Hiçbiri ortalıkta yok. [00:06:49] Speaker B: Ve hepsi kaçıyor zaten. [00:06:50] Speaker A: Kaçıyor. İşte o kişileri bunu yapacaklarını bile bile, çünkü Petrus'a diyor, sen beni inkar edeceksin üç defa. Asla inkar etmem. Fakat İsa Mesih o ekmeği böyle, bu benim bedenimdir, bu benim sizler için akıtılan kanımdır diye sofrayı sunduğunda, bu agape. [00:07:10] Speaker B: Gerçekleşecek olan kesin o şey gerçekleşmeden. Bildiğin halde dediğin gibi bedenini ve kanunu aslında. [00:07:18] Speaker A: Kesinlikle. Bilmeden değil bile bile o kişiyi sevmek. Hak etmediğini bile bile sevmek. Bizlere gösterilen en net sevgi. O şey Peygamber'in hikayesinde de çok net anlatılır. Bunu dünyası olarak anlatır. Bir peygamber bir hayat kadınını sevmeye der ki yani bir şey anlatmak istiyorum halkıma. Onu sev. Elbette bu kadın onun sevgisine doğruca cevap veremez çünkü devamlı başka birilerine kaçar. Birileriyle olmak ister. Fakat bu peygamberin sunduğu sevgi, Tanrı'nın bizlere sunduğu sevgiyi temsil eder. Biz ne kadar da onu reddetmeye kalksak da, başkaldırmaya kalksak da o bizim peşimizi bırakmaz. Böyle de inatçı bir sevgi. [00:08:01] Speaker B: Kesinlikle. O da aslında 1. Yuhanna'da çok güzel tanımlanıyor. 1. Yuhanna 4. bölümde şöyle söylüyor 7. ayetten itibaren. Sevgili kardeşlerim birbirimizi sevelim çünkü sevgi Tanrı'dandır. Seven herkes Tanrı'dan doğmuştur ve Tanrı'yı tanır. Sevmeyen kişi Tanrı'yı tanımaz çünkü Tanrı sevgidir. Tanrı biricik oğlu aracılığıyla yaşayalım diye onu dünyaya gönderdi. Böylece bizi sevdiğini gösterdi. Senin dediğin gibi bir şey gösterme şekli var. Tanrı'yı biz sevmiş değildik ama o bizi sevdi. Ve oğlunu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur. Ve sevgili kardeşlerim Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz. Bu Hem büyük bir lütuf hem de aslında bize büyük bir örnek. Artık bundan dolayı borçluyum ben kardeşimi sevmeye. Çünkü mükemmel bir örnek gördüm. İfade edilemez, derinliği, yüksekliği, genişliği ölçülemez büyük bir sevgi bu. [00:09:18] Speaker A: Ve Tanrı'nın oğlunu göndererek, aynı özü taşıyan İsa Mesih'i göndererek bize bir sevgi gösteriyor. Ve Paulus Efendi bu sevgiyi alıp karı koca ilişkisine uyguluyor. Diyor ki kocalara Mesih sizi nasıl, kiliseyi nasıl sevdiyse siz de. Eşlerinizi öyle sevin. Tanrı sadece bize, bizim için bir şey yapmıyor, bize örnek oluyor dediğin gibi. Bunu hem kendi ilişkilerimizde, elbette kilise içinde, eşlerimizde, aile, akrabalarımızla her anlamda ne kadar sanki anlarsak o kadar dünyamız biraz daha değişecek, biraz daha Mesih'in anlattığı gibi olacak gibi görünüyor. Yani bu sevgiyi ne kadar kavruyorum. Eşimle konuşurken devamlı hatırlıyor muyum İsa Mesih'in lisesine olan sevgisini yoksa arada sırada hatırlayıp arada sırada işimize gelince kesinlikle hep düşündürüyor yani bu ayetlere geldiğimde Tanrı'nın sevgisi çok güzel ama diyor ki aynısını yap benim sizi sevdiğim gibi sizde birbirinizi sevin Yani. [00:10:23] Speaker B: Aslında Yuhanna 3.16'yı bütün Hristiyanlar ezbere bilir. Kime sorsan. Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik olunuverdi. Öyle ki ona ima edenlerin hiçbiri mahvolmasın. Hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. 1. Yuhanna 3.16'yı pek kimse bilmez. [00:10:43] Speaker A: Kesinlikle. [00:10:44] Speaker B: Sevmenin ne demek olduğunu Mesih'in bizim için canını vermesinden anlıyoruz. Bizim de kardeşlerimizi öyle sevmemiz gerekir. Yani işte ezberlenmesi gereken ayet en başta budur. Kesinlikle tabii ki hepsi güzel. Ama bir ayet ezberliyorsak bence 1. Yuhanna 3.16'yı ezberleyelim çünkü Sevginin değerini bize çok güzel anlatıyor. Tabi ki Yuhanna 3.16 tanrının sevgisini çok güzel anlatıyor. Ama 1. Yuhanna 3.16 bize düşen sorumluluğu çok güzel anlatıyor. Bir kimsenin çünkü dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur diyor. Bizim de kardeşlerimiz için canımızı vermemiz gerekir gerekirse. [00:11:28] Speaker A: Evet, bazı ayetler vardır ya çok güzel, kulağa çok güzel gelir. Kırılantılara bazen insanlar onu yazarlar. Fakat işte bu ayetler, bu 1. Yuhanna 3-16, o ayetler olmuyor genellikle. [00:11:41] Speaker B: O ayetlerden biri değil. Ben de bir sormak istiyorum. [00:11:44] Speaker A: Aynen, Tanrı'nın sevgisi hoş, ben kabul ederim ama... [00:11:47] Speaker B: Ama ben burnun sergisi diyorum. [00:11:50] Speaker A: Benim gibi olun dediğinde o biraz işi zora sokuyor. Çünkü ben her gün bu kişiyi görüyorum. Hatası bir değil iki değil mesela. Hep böyle o sevgiyi bu sefer Tanrı'dan aldığımız sevgiyi hafiften küçümsemeye başlıyoruz. [00:12:06] Speaker B: Ya bir de samimi olmak lazım. İnsan gururu yani bizim kibirimiz engel oluyor bunu yapmaya. Haklı olma isteğimiz, biz haklı olmak istiyoruz. Sürekli kaybettim ya da özür dilerim demekten bıkıyoruz. Yani itiraf etmek lazım bunları. O yüzden zayıflığımızın farkında olarak bence Tanrı'nın sevgisine sayılmamız lazım. Ben mükemmel bir adam değilim. Ben kilise pastörüyüm. Ama mükemmel bir insan değilim. Görevimi de mükemmel olduğum için yapmıyorum. Tanrı'nın lütfuyla yapıyorum. onu ayırt etmek lazım. Biz yukarıda gezen kutsallar değiliz. Tanrı'nın merhametine ihtiyacı olan günahkarlarız. Yani bu bir cemaat üyesi için de geçerli, bir pastör için de. O zaman şeyi anımsıyorum, yani o günahları bağışlanan vergi görevlisiyle zannedersem din bilginiydi. Aynı zamanda da hem orada görüyoruz hem de o İsa'nın ayaklarını saçlarıyla yıkayan kadın örneğinde. Yani Tanrı'ya yaklaşım şekli çok fark yaratıyor. İki örnekte de birinde birisi gerçekten alçak gönüllülükte ve zayıflığını fark ederek yaklaşıyor. Diğeri ise tam olarak farkında değil. Birisi ne kadar bağışlandığının, diğeri ne kadar sevildiğinin farkında değil. Ama iki örnekte de güzel olan iki şey, birisi ne kadar çok bağışlandığının, birisi de ne kadar çok sevildiğinin farkında. Ve ona uygun örneklerle gerçekten İsa'ya yaklaşıyorlar. Bizim de yaklaşım tarzımız olmalı. Yani muhtacız, onu sevmek için ve uygulamak için de Rabbin merhametine ihtiyacımız var. Yani birçok konu konuşuyoruz aslında. İsa'nın doğuşundan bahsediyoruz. Sevgiden tabii ki dördüncü bundan bahsediyoruz ama hali hazırı 3 gün sonra da geliyor artık evet yarın 22 Aralık ve 25 Aralık'ta 24 Aralık gecesi aslında Noel'i kutlayacağız ama bu Noel nasıl ortaya çıktı? Yani tarih var 25 Aralık yani ne oldu ne bitti. Bir de farklı tarihler var tabii. 7 Ocak'ta kutlayan kiliseler var. [00:14:36] Speaker A: Katolikler ve Ortodoksların o dediğin gibi 25 ve 7 25 Aralık 7 Ocak farkı var. Kullandıkları Gregorian ve Julien takvimlerinden kaynaklanıyor. O arada 13 gün müydü fark? [00:14:49] Speaker B: Öyle bir şey. [00:14:50] Speaker A: Yanlış hatırlamıyorsam. O 13 günlük böyle bir fark var. Fakat Farklı farklı düşünceler var. Yani İsa Mesih'in ağırda doğuşu nasıl bir güne denk geldi? Tarihse olarak gerçekten 25'i miydi? Çoğu insan hayır diyor. Fakat zaten bir bayramın amacı şey değildir. Yani tarihinden çok. Bunun asıl bir bayram aslında yani bir kutlama. [00:15:16] Speaker B: Amaç. [00:15:17] Speaker A: İstediğin gün. Anlam ifade etmesi için bir tarih bağlamı önemli değil açıkçası. [00:15:23] Speaker B: İncil'in buyurduğu bir şey de değil, hiç aslında o şeyin kutlayın diye bir şey. [00:15:27] Speaker A: Eski anlaşmadaki bayramlar gibi değil, o bayramlar da diğer söylüyor. [00:15:31] Speaker B: Aynen. [00:15:31] Speaker A: Şu tarihte, şu ayın, şu birinci haftası, ikinci haftasına kadar şunu yapacaksınız, böyle yapacaksınız. Böyle bir bayramımız yok. Kutlamak zorunda da değiliz. Noel'i kutlamayan imanlar da var. Çünkü onun getirdiği diğer anlamları kabul etmek istemiyorlar. Zorunlu bir bayram değil, fakat bizim için güzel bir anıt taşı. Tanrı'nın sevgisinin beden alıp aramıza gelişi. [00:15:55] Speaker B: Kesinlikle. [00:15:56] Speaker A: O alçalışı, kendini alçaltarak, beden alarak bizim gibi bir nevi olması bizim için güzel bir anıt taşı. Kendimizi hatırlatmak, kendi yüreğimize. Bazen gururla, egoyla dolan yüreğimizi bir anlamda sakinleştirip Tanrı bunu yaptı bizler için. Çünkü ihtiyacımız vardı. Ve o tarihlerden dolayı farklı söylentiler var. Elbette sen de açacaksındır mesela. O zaman belki farklı kutlamalar vardı da bunun yerine konuldu. Biraz bahseder misin? [00:16:25] Speaker B: Pagan gelenekleriyle ilgili söylentiler de var tabii. [00:16:28] Speaker A: Yani. [00:16:30] Speaker B: Yani birçok insan şey de düşünür hani Roma İmparatorluğu döneminde özellikle kış gün dönümünü izleyen günler olarak görülen şeylerde Sol Invictus yani yenilmez güneş gibi çeşitli pagan bayramları kutlanıyordu. O pagan bayramlarından biri de aslında günler uzanmaya başlıyor. Hani bir gün ise üç gün olmaya başlıyor falan filan. Yani öyle bir dönemde aslında Roma İmparatorluğu resmi din haline geldiğinde şimdi haliyle İmparatorluğun neredeyse hepsi pagan. [00:17:06] Speaker A: Doğru. [00:17:07] Speaker B: Sol Invictus'u kutluyorlar. İşte Güneş'in yenilmez Güneş'i kutluyorlar ya da bayram olarak idam ediyorlar. Hristiyanlık resmi din haline geldiğinde o pagan festivalini, o kültürü değiştirmek için ya da daha doğrusu onun anlamını tanrısal bir amaca çevirmek için o tarihi seçtiği düşünülen de var, kişiler var. Yani ondan dolayı 25 Aralık seçilmiştir ki paganların kutladığı şey bir Hristiyan bayramına dönüşsün. Yani anlamı daha kutsal, daha değerli bir şey olsun. [00:17:42] Speaker A: Doğru. [00:17:42] Speaker B: Çünkü paganlıktan da uzaklaştırmak istiyorlar sonuç olarak. [00:17:46] Speaker A: Elbette. [00:17:46] Speaker B: Yerine de bir şey koymak lazım. Öyle kolay olmuyor o işler. [00:17:50] Speaker A: Doğru. [00:17:50] Speaker B: Böyle bir yorum var ama tabi ki bu yorum herkese kabul edilen bir şey değil. Sadece bir görüş. [00:17:57] Speaker A: Evet. [00:17:57] Speaker B: Bir de şu var yani bir tarih kesinlikle gerçekten hesaplandı. O da ne? Bazı erken dönem Hristiyanlara göre, teologlara göre İsa'nın çarmıha gerildiği tarih olarak 25 Mart kabul edilir. Yani 25 Mart kabul edildiği için hani meleğin Meryem'e göründüğü tarihi hesaplamaya çalıştılar. Dolayısıyla İsa'nın rahme düştüğü tarihi hesaplamaya çalıştılar ve 9 ay 10 gün üzerinden 9 ay üzerinden özellikle hesaplandığında Hani 25 Aralık 10 Mart'tan gelen hesaplamadan dolayı seçilen bir tarih. Ya bu tarihte. [00:18:40] Speaker A: Diyorlar. [00:18:40] Speaker B: Aynen. Böyle bir tarih koyuyorlar ortaya. Sembolik bir tarihtir bu. [00:18:45] Speaker A: Elbette. [00:18:45] Speaker B: Çünkü bunu kabul etmeyen de var. Şey diyor ya kırda geceyi geçiren çobanların ne işi var kışın o vakti orada? [00:18:52] Speaker A: Doğru. [00:18:53] Speaker B: Hani acaba gerçekten Aralık mıydı? [00:18:55] Speaker A: Evet. [00:18:55] Speaker B: Bir sürü tartışma var. Aralığa güzel yakışıyor artık. [00:19:00] Speaker A: Zaten evden çıkamıyoruz. Soğuk zaten. [00:19:04] Speaker B: Ama çeşitli şeyler var. Bir de tarih derken iki farklı tarih var. Orada neyi? Birisi 25 Aralık, diğeri de 6-7 Ocak tarihleri. O konuda tam emin değilim ne zaman yaptıklarından ama bu tarihi fark nereden geliyor? [00:19:22] Speaker A: Başlangıçta da çok hafif değinmiştim. Julius Caesar'ın zamanında, orada kurulan takvim, Julien takvimi kullanılıyordu kilisede. Ve kullanılan takvim 1500 yıllarda Doğu Kilisesi değil, Batı Kilisesi'nde, yani Katolik Kilisesi'nde özellikle Gregorian'a geçildi. Güneş'e daha uygun olduğu için. Ve bu takvimler arasında 13 günlük fark var. 13 gün daha erken oluyor Gregorian takvimi. 25'inde biz kutluyoruz, 13 gün sonra yani 7 Ocak'ta da Ortodokslar. [00:19:51] Speaker B: Tamamen hesaplamayla ilgili bir şey. [00:19:53] Speaker A: Hesap kitap işi. Biz Jülyen'de kalsaydık 7 Ocak'ta kutlayacaktık. Gregoriyan'a geçtik 25'inde kutluyoruz. Bunun şeyi bu kadar. [00:20:02] Speaker B: Gregoriyan'a geçmiş. [00:20:03] Speaker A: Katolik protestanlar aynı günde kutlar. Ortodoksların çoğunluğu 7 Ocak'ta kutlar. Hatta bazılarımız ikisinde de kutlayabilir. Dediğimiz gibi, sembolizma. Bu sembolizmanın arkasındaki değerler aslında önemli olan. Birçok, bazen görüyorum, Pagan kutlaması, bak Paskalya'da Pagan, şu Pagan... Arkadaşlar, yani bütün bayramların bir geçmişi var. Yani insanlar devamlı bir bayram kutladı, başlangıçtan beri. Bu nedenle önemli olan o sizin yükleriniz zaten anlam orada. Kutsal kitapta böyle bir bayram zaten yok. Mesela çoğunluğumuz mesela ülkede, Türkiye'de Müslüman. Müslümanların o mesela o Mekke'deki, Kabe'nin etrafındaki tavafı, Ne Tevrat'ta yazar, ne Kutsal Kitap'ta, İncil'de yazar. Diğer bütün değerli saydığımız, kutsal saydığımız yerler, o ikisinde vardır. Bu üçüncü yer yoktur mesela. Hani neden bunların içinde hiç değinmiyor da? Bazıları derler ki içinde şeyler vardı. Kabe'nin içinde pagan, böyle ne deriz onlara? Putlar vardı. Yani putlar için kullanılan bir yerdi. Fakat şimdi öyle bir yer değil. Yani ona da dönüp şey demiyor, bak bu pagan bayramı denmez ya da pagan geleneği denmez buna. Aynı şekilde bizim de kutlamak istediğimiz bir tarihe bir olay vardı, İsa Mesih'in dünyaya gelişi. Ve biz de bunu kutlamak için bir tarih seçtik. [00:21:31] Speaker B: Yüklenen anlam değişiyor aslında. [00:21:32] Speaker A: Kesinlikle, kesinlikle. Yani amaç bu. Fakat insanlar farklı yerleri çekebiliyor. Çeksinler yani her şeye de yetişemeyiz. Pantolonu yapacak bir şey yok. [00:21:40] Speaker B: Biz pagan değiliz. Pagan bayramlarını kutlamıyoruz. [00:21:45] Speaker A: Evet, elbette elbette. [00:21:46] Speaker B: Tarihler tartışılır ama amacımız belli. [00:21:49] Speaker A: Kesinlikle. [00:21:50] Speaker B: Evet. Adaş bir de muhtemelen birçok kişi görüyor televizyonlarda. Haberlere de çıkıyor genellikle her gün. [00:21:56] Speaker A: Evet, evet, evet. [00:21:57] Speaker B: Ortodoksların bir uygulaması var. Ortodoks kardeşlerimiz İstanbul'da genellikle. [00:22:02] Speaker A: Evet. [00:22:03] Speaker B: Zannedersen burada da yapıyorlar, Antalya'da da yapıyorlar. [00:22:05] Speaker A: Doğru, doğru, doğru. [00:22:06] Speaker B: Gördüğü başladı. Her bilineni İstanbul'da. Tabii ki televizyonlar hep orada olduğu için bir de Patrick Bartholomew orada bir şeyler yaptığı için daha haberlere çıkıyor. [00:22:15] Speaker A: Kesinlikle. [00:22:16] Speaker B: Bir haç denize atıyorlar değil mi? [00:22:20] Speaker A: Evet. [00:22:20] Speaker B: Haliç'e mi atıyorlar? [00:22:21] Speaker A: Evet yani. [00:22:22] Speaker B: Ondan sonra atlıyor millet o haçı çıkarmaya çalışıyor. [00:22:26] Speaker A: Evet. [00:22:26] Speaker B: Noel ile ilgiliymiş. Bu ne tam olarak? [00:22:28] Speaker A: Evet dediğin doğru yani haçı fırlatıyorlar suyun içine. Uzun bir gelenek bu. Yunanistan'da da var, Türkiye'de de var. Farklı yerlerde yapılıyor. Ama en bilineni Patrik'in kendisi yaptığı için, kendisi katıldığı için Haliç'teki. Suya bir haç atılıyor. Gençlerin hepsi atlıyor. Genelde genç erkek atlıyor. Sudan o haçı almaya çalışıyorlar. Kim alırsa çıktığında Patrik onu bereketliyor. Bereketli bir yıl geçirmesi için, o kişi için bir bereket duası söylüyor bir anlamda. Aslında bu. Bundan ibaret. Ama dediğimiz gibi bir gelenek bu. Onlar altısında mı yapıyorlar bunu emin değilim. [00:23:03] Speaker B: Zannedersin. [00:23:04] Speaker A: Bir gün önceden yapıyorlar. Yanlış hatırlamıyorum. Belki yanlışsa yakın zamanda haberlerden izleyeceğiz. Öğrenmiş oluruz. Fakat sadece bir gelenek. Bu geleneklerin elbette karşı değiliz. Güzel anlamı. Güzel aslında bir anlamı var orada. [00:23:17] Speaker B: Ülkede de görüldüğü için öyle değinmekte fayda var. Evet evet. [00:23:22] Speaker A: İnsanlar merak ediyor elbette. Son olarak, bir öncekinde geçtik çünkü çok, bayağı bir konuştuk sevgi hakkında ama... ...bir şeye daha değinmek isterim. Yuhanna bölümünde, yine Birinci Yuhanna'da... ..."Gerçek sevgi, korkuyu siler atar." diyor. Korku bir işkencedir diyor. Ve gerçek sevgi, korkuyu siler atar. Ben bunu duyduğumda, aklıma korku deyince insanların özellikle... Hayatlarının sonlara doğru duyduğu en büyük korkulardan bir tanesi... ...öldükten sonra. Tanrı'yla yüzleşme korkusu. Özellikle kendi kültürümüzde bunu çok... Türkiye'de çok duyuyorum yani. Diğer ülkeleri bilmediğim için konuşmaya gerek yok o kadar da. Kendi kültürüne insanların hep bir... Ne olacak? Böyle bir kaygı var. Bu dünyada da yaşıyor onu. O tarafta da ve birçok farklı korkuları var. Cinlerden, şeytandan korkma... Farklı farklı şeyler devamlı gündemimize geliyor. Haberlerde de görüyoruz. Programlarda da çıkıp anlatılıyor birçok şey. Bu ayetteki gerçek sevgi korkuyu siler atar. Ne demek istiyor bu kadar sevgiden bahsederken? [00:24:30] Speaker B: Yani bence hem kurtuluşla bir bağlantısı var. Hem de Tanrı'nın kimliği de. Tanrı'nın kim olduğunu ne kadar yakından tanırsak Tabii ki Tanrı eşsiz bucaksız bir deryadır. Biz Tanrı'yı keşfettik. Artık kesinlikle onu biliyoruz gibi bir şeye giremeyiz asla. Eşsiz bucaksız bir deryadır dediğim gibi ve biz bilgimiz sınırlıdır, kapasitemiz sınırlıdır. Ama Tanrı'yı gerçekten onun bize anlattığı ve müsaade ettiği kadarıyla kutsal kitaptan özellikle eski ahitten ve yeni ahitten keşfettikçe onun sevgi olduğunu görüyoruz. Tanrı sevgidir diyor İncil. Ve bu sevgiye yaklaştıkça aslında tabii ki o sevginin bir yanı var ki adaleti sağlayan ve yanlış yaptığımızda gerçekten kötü sonuçları olabilecek bir şey. Ama kendisi tamamen veren bir tarafta, fedakar bir tarafta ve bunu eylemleriyle gösteren bir tarafta. Dolayısıyla Tanrı'yı tanıdıkça, hani bir söz var ya, dosta güven düşmana korku salarız. Tanrı'nın bizim düşmanımız olmadığını fark ederiz. Yani çünkü bizim toplumumuzda da sen dediğin gibi böyle sürekli bir korku empoze edilir. İşte Allah çarpar, Allah vurur. Şöyle olur, böyle olur. Yani sürekli bir korkuyla. Tamam yani Tanrı kesinlikle güçlüdür. Bunu anlıyorum. Ama Tanrı seni seviyor diye hiç duyduk mu? Tanrı bizi gerçekten çok seviyor diye hiç söyleniyor mu? İncil bağıra bağıra bunu söylüyor. Bu yüzden işte bu sevgi bizi yetkinleştirir. Bu yetkin sevgi o gereksiz korkuları siler atar. Ölüm korkusunu İşte bahsettiğimiz bu cinlermiş, şeytanlarmış konusunu ondan sonra farklı farklı birçok korkuyu aslında Tanrı'nın sevgisinin altına, gölgesine sığdığımızda fark ederiz ve kapatır bu. [00:26:35] Speaker A: Bazen videolarımızın altında özellikle vaftiz videoların altında bayağı bir laf yediğimiz yerlerde şey var göreceksiniz yanacaksınız şöyle olacak böyle olacak. Bu da elbette kendi hissettikleri korkuyor. Dışa vurmaları bir anlamda. Kendileri bunu hissediyor. Çünkü tanrı algıları son günden ne olacak hesap vereceksin yanacaksın şöyle olacak böyle olacak ve ben cennet cehennem yoktur anlamında demiyorum elbette inanıyorum fakat o korkuyla yaşamını geçirmek bence büyük eziyet. Çünkü gerçekten Tanrı'yı tanıyorsan neden bu kadar bir korku? Ama tanımıyorsan, tanıdığını iddia ediyorsan o farklı bir şey elbette. Ama gerçek sevgi, İsa Mesih'in sunduğu sevgi, o kalıcı sevgi, Senin ve benim aksiyonlarıma bağlı olmayan sevgi, işte o sevgi güvenilir sevgi. [00:27:28] Speaker B: Kesinlikle. [00:27:29] Speaker A: Ve güvenimizi hak eden sevgi. Bu mesajla da son vermek istiyorum aslında. Yani Tanrı'nın sevgisini içten hissettiğiniz, içten yaşadığınız bir hafta olur, bir Noel zamanı olur. Kendinize iyi bakın, esen kalın. [00:27:44] Speaker B: Esenlikler.

Other Episodes

Episode 25

April 12, 2025 00:28:50
Episode Cover

Kutsal Hafta: İsa Mesih'in Son Günleri ve Yahuda'nın İhaneti

Özgür Jerdan ve Özgür Uludağ’ın sunduğu Özgürce Podcast’in bu özel bölümünde, Kutsal Hafta’nın anlam dolu olaylarını keşfetmeye davetlisiniz. İsa Mesih’in Kudüs’e görkemli girişinden başlayarak...

Listen

Episode 12

January 11, 2025 00:28:07
Episode Cover

Neden Tapınırız? İbadette İlahi, Müzik ve Enstrümanlar ile Tapınma

Neden Tapınırız? İbadette İlahi, Müzik ve Enstrümanlar ile Tapınma | Özgürce Podcast Özgürce Podcast’in bu özel bölümünde Mikail Bayyiğit ile tapınma kavramını derinlemesine keşfettiğimiz...

Listen

Episode 13

January 18, 2025 00:26:00
Episode Cover

Sadece Bir Kişi Bunu Başardı! Günahsız İnsan Olmak Mümkün mü?

Günahsız İnsan Olmak Mümkün mü? Sadece Bir Kişi Bunu Başardı! Günahsız bir yaşam sürmek mümkün mü? İnsanlık tarihinin en büyük sorularından biri, bu videoda...

Listen